Durmaz, 11 yıl önce Başbakan'ın, meydanlarda çiftçinin kullandığı mazotun üzerindeki vergileri kaldıracağı sözü verdiğini savunarak, Türk çiftçisinin, Başbakan'dan bu sözünü tutmasını beklediğini söyledi. Durmaz, "Sayın Başbakan, bu arada çiftçiye verdiği sözü tutmadı ama başka bir mazotu ucuzlattı, gemiciklerin mazotunu ucuzlattı" dedi. Bakan Eker'e, bakanlığın bir etkinliğinde bir işadamının konuşmasında, "Benim ismim ineklere aşık iş adamı olarak bilinir, alametifarikam budur.
Tarımı köylünün elinden almazsak devrim olmaz. Tarım çiftçiye, köylüye bırakılmamalı" yönündeki ifadelerin doğru olup olmadığını soran Durmaz, şunları söyledi: "Böyle bir konuşma oldu mu? Eğer bu olduysa sizin bugün burada oturmanız hem bu millete hem bu Meclis'e hem bu iradeye saygısızlıktır Sayın Bakanım. Eğer buna gerekli cevabı vermediyseniz bugün burada ne hakla oturuyorsunuz yani bu söz doğruysa şayet? Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra Mera Kanunu'nda değişiklik yapıldığı şeklinde iddialar var. Bunları bugün burada bütün açıklığıyla cevaplandırmanızı Türk çiftçisi adına istiyorum.
Eğer siz bu konuşmada buna tanık oldu ve cevap vermediyseniz bir dakika bile burada durmanız yazıktır, günahtır. Derhal istifa etmenizi bekliyorum. Türk çiftçisi adına bunu sizden istiyorum." Durmaz'ın MHP Grubu adına yapmış olduğu konuşma şu şekilde: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tarım ve gıda, insanımızın yaşamını idame ettirebilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Tarımın, gıda üretiminin, nesillerin devamı için stratejik bir sektör olduğu bütün dünya tarafından kabul edilen bir gerçektir. AKP iktidarları dönemindeki yanlış uygulamalarla tarım sektörü ihmal edilmiş, çiftçimiz, üreticimiz yoksulluğa mahkûm edilmiştir.
Sayın Bakan, her zaman yaptığı gibi, rakamlara boğarak, rakamlara takla attırarak, "Nereden nereye geldik!" diyerek, işine gelen rakamları verip işine gelmeyen rakamları görmezden gelerek bütçeyi Plan ve Bütçede değerlendirmiştir. Şimdi, biz, Sayın Bakanın değinmediği, görmezden geldiği rakamlarla, bazı sorularla konuşmamızı sürdürelim. Sayın Bakan, iktidarı devraldığınızda mazot kaç liraydı, gübre kaç liraydı, çiftçimiz ne kadar destek alıyordu, buğday fiyatı kaç liraydı? Değerli milletvekilleri, AKP işbaşına geldiğinde, mazot yaklaşık 1 lira, buğday ortalama 35 kuruştu yani 3 kilogram buğdayla 1 litre mazot rahatlıkla satın alabiliyordu çiftçimiz. Mazot bugün 4 lira 58 kuruş, buğday ortalama 65 kuruş; 7 kilogram buğdayla ancak 1 litre mazot alabilmektedir.
AKP'nin işbaşına geldiği 2002 yılında, DAP gübresinin fiyatı 35 kuruş ve 1 kilogram buğdayla 1 kilogram DAP gübresi satın alabilecek güce sahipti. Bugün, DAP gübresi 1.450 kuruş; çiftçimiz, 2 kilogram buğdayla 1 kilogram DAP gübresini satın alamamaktadır. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçimizin başka ülkelerin çiftçileriyle rekabete zorlanması, AKP'nin ekonomi politikasının özeti olarak ifade edebileceğimiz "Üretme, yandaşlar ithal etsin, köşeyi dönsün." mantığının tarıma yansıtılmış hâlinden başka bir şey değildir.
On bir yıllık AKP iktidarları döneminde, ürün fiyatları en fazla yüzde 70-80 mertebesinde artarken girdi fiyatlarının yüzde 300-yüzde 400'ler civarında artmış olması ve üstelik son on yıl enflasyonunu da dikkate aldığınızda çiftçinin hâlinin nice olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktur. On bir yıl önce, Sayın Başbakan, meydanlarda dolaşıp, çiftçinin kullandığı mazotun üzerindeki vergileri kaldırıp mazotu ucuzlatacağının sözünü vermişti. Türk çiftçisi, on bir yıldır yıldır, Sayın Başbakandan bu sözünü tutmasını bekliyor. Sayın Başbakan, bu arada çiftçiye verdiği sözü tutmadı ama başka bir mazotu ucuzlattı, gemiciklerin mazotunu ucuzlattı. Gemiciklerin mazotunun üzerindeki vergi yüklerini kaldırarak, onlara daha ucuz mazot kullanmayı temin etti. Sayın Bakanın görmezden geldiği, ifade etmediği başka bir konuya da değinmek istiyorum.
Sayın Bakan, 2006 yılında Tarım Kanunu çıkarttınız, 21'inci maddesine de tarıma ayrılacak desteğin gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden aşağı olamayacağı hükmünü kendiniz koydunuz. Yani bir kanun maddesi ama 2007'den bu yana bu maddeye kendiniz uymayarak çiftçimizin cebinden yaklaşık 35 katrilyon lira parayı çekip aldınız. Bir de bunu sadece buğday için söylüyorum, sadece buğdayda çiftçinin ürününün hak ettiği değeri bulanamamasının kaybı olan yaklaşık 15 katrilyon lirayı da eklediğinizde çiftçinin kaybı, sadece 2 kalemde, destekleme ve buğdayda yaklaşık 50 katrilyon lira.
Bir de şu borç rakamına gelelim. Sayın Bakan ne zaman söz alsa, çiftçinin borcunu ödemekte ne kadar rahat olduğunu, efendim, işte tahsilat oranlarının şu kadar yüksek olduğunu, yüzde 97'lerde, 98'lerde olduğunu söylüyor. Bir bakalım gerçekten öyle miymiş? 2002'de Bakanlığı devraldığınızda çiftçinin toplam borcu 530 milyon lira, bugün 40 milyar lira, yaklaşık 40 milyar lira. Şimdi sormak lazım: Sayın Bakan, çiftçi yüzde 97, yüzde 98 bu borcu ödüyor da bu toplam borç niye hiç düşmüyor? 40 milyar lira nasıl birikti bugüne kadar? Yani tahsilat oranlarını yüksek göstermek için birtakım muhasebe oyunlarına başvuracaksınız.
Efendim, ikide birde tahsil kabiliyeti düşük olan borçları kararnameyle erteleyeceksiniz, erteleme kapsamındaki borçlar tahsil edilmiş gibi gözükecek, siz de çıkıp burada "Yüzde 97, 98." diyeceksiniz. Başka ne yapıyorsunuz? Başka şunu yapıyorsunuz: Geçmişteki uygulamalardan farklı olarak, anapara artı faiz kadar yeni kredi tespit ederek sürekli kredileri yenileyerek yani hiçbir zaman tahsilatı yapmayarak, tahsil edilmiş gibi kayıt üzerinde bu rakamlarla milleti kandırıyorsunuz. Bunlar çiftçinin rakamları değil, bunlar aldatma, kandırma siyasetinin rakamlarıdır. Bugün, çiftçimiz hapis ve haciz kıskacındır, inim inim inlemektedir.
Cebinde çay parası olmadığı için kahveye gidememekte, kışlık ihtiyaçlarını temin edememektedir. Köyler boşalmakta, köylerde oturan gençler evlenememektedir. Nitekim, iş başına geldiğimizden bu yana yaklaşık 3 milyon hektar alan tarım dışı kalmış, atıl vaziyettedir. Çiftçi, traktörüne mazot koyamadığı için tarlasına gidememektedir. Bugün, çiftçimiz tarlasının, bahçesinin, serasının sahibi değildir değerli milletvekilleri; tamamı bankalarındır, bankalara ipoteklidir bu araziler. Sayın Bakan ne zaman söz alsa çiftçiyi, tarımı ne kadar desteklediklerini öve öve bitiremiyor ama rakamlar da ortada.
Sayın Bakana soruyorum: Ziraat Bankasının 2012 yılında kullandırdığı zirai krediler düştü mü düşmedi mi Sayın Bakan? Ziraat Bankasının tarımsal krediden sorumlu genel müdür yardımcılığı lağvedildi mi edilmedi mi? Tarımsal kredi daire başkanlığı kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Bölge müdürlüklerindeki tarımsal kredi bölümleri kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Antalya'da büyük bir törenle açılışını yaptığınız ve sadece çiftçilere yönelik hizmet edeceğini söylediğiniz tarımsal şube uygulamasına neden son verildi, madem yararlıydı? Sayın milletvekilleri, artık, Ziraat Bankası, kredi almak isteyen çiftçileri ticari kredi müşterileriyle aynı kategoride değerlendirmekte, aynı bilgi ve belgeleri istemektedir. Ziraat Bankası, eskiden olduğu gibi yani adına ve kuruluş amacına uygun olarak çiftçimizi kredilendirmemekte, çiftçimizden esirgediği krediyi ticari kredi müşterilerine peşkeş çekmektedir.
Hatırlayın, burada bir değerli milletvekili gündeme getirmişti, başka bankaların vermediği krediyi, 650 trilyon lirayı bir çırpıda bir ticari şirkete ticari kredi olarak veren Ziraat Bankası ilk taksidini bile alamadan, tahsil edemeden idari takipteki kredilere aktarmıştır. Bu yani 3 kuruşluk çiftçinin borcu için çiftçiyi hapse tıktıran AKP zihniyeti, 650 trilyon lirayı ilk taksidini bile alamayacağı bir krediyi bir ticari firmaya peşkeş çekmiştir.
Sonra ne olmuş? Sonra bu bankanın Genel Müdürü bankaları denetlemekle görevli, yükümlü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun başına getirilmiş yani oranın Yönetim Kuruluna atanmış. Şimdi "Ne var bunda?" diyebilir bazı arkadaşlar, doğru söylüyorlar. Yani Deniz Feneri davasında da sanıkları bırakıp savcıları yargılamadı mı bu arkadaşlar? Aynı şey, değişen bir şey yok yani. Sayın Bakan, telefonumun mesaj kutusu yaklaşık üç aydır, sizden atama bekleyen, verdiğiniz sözü tutmanızı isteyen gıda mühendisleri, biyologlar, veterinerler ve diğer branşlardan mezun olmuş, sizin sözünüzü tutmanızı bekleyen üniversite mezunu işsizlerin mesajlarıyla dolu.
Hatta, içlerinden bazıları -Allah korusun- intihar etmeyi düşündüklerini bile söylüyorlar, telefonumda, gösterebilirim. Sayın Bakan, diğer bakanlar bu kadroları alırken siz neden alamıyorsunuz? Siz aynı kabinede yer almıyor musunuz? Bu gençler kadrosuzluk nedeniyle bunalımın eşiğine gelmişse bunun bütün vebali size ait Sayın Bakanım.
Geçen gün Sayın Bakan diyor ki: "Çok şükür, Rabb'im bu günleri gösterdi, hayvan ihraç edecek hâle geldik." Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan her zaman yaptığı gibi bizim aklımızla, milletin aklıyla alay ediyor. Ne diyor? Yani on altı yıl aradan sonra, 2010 yılında canlı hayvan ithalatına başladığınızdan bugüne kadar 171 bin 501 düve ithal etmişsiniz, 3 milyar dolar para ödemişsiniz. Şimdi, ihraç edeceğinizi söylediğiniz hayvan sayısı, eğer doğruysa, 250. Sayın Bakan rakamlara takla attırmada başarılıdır diye boşuna söylemedik. 171 bin 501 düve 3 milyar dolar, karşılığında 250 düve ihraç ediyorum diye "Cenabı Allah'a şükrediyorum, ihracatçı olacağız." diyorsun.
Ben de Allah akıl fikir versin diyorum, başka bir şey diyemiyoruz size. 2001 yılında çıkarılan Hayvan Islahı Kanunu'nu yürürlükten kaldıran sizsiniz. Sizden önceki kendi kabine arkadaşınız -bakanınız anlamında- uygulamaya konulan Hayvancılık Strateji Belgesi'ni yürürlükten kaldıracaksın; çiftçiyi batıran, yerli üreticiyi perişan eden, mahveden, ithalatın kapısını sonuna kadar aralayacaksın, sonra da buradan bir başarı öyküsü çıkaracaksın. Bunu ancak sen başarabilirsin Sayın Bakan, yani başkasının yapması mümkün değil. Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde, yani yaz aylarında çeşitli medya organlarına yansıyan bir yazı var elimde, bir haber var.
Burada bir iş adamıyla... Tarım Bakanlığının bir etkinliğinde bir iş adamına ait olduğu söylenen ifadeler var. Sizin de orada olduğunuz esnada söylediği sözler var. Diyor ki toplantıda söylenen falanca iş adamı, Sayın Bakan Mehdi Eker'e duyduğu hayranlığı dile getirerek başlıyor: "Ben bu Bakana aşık oldum.
Bu, dalkavukluk veya yağcılık değil." -affedersiniz- konuşmanın ilerleyen bölümünde: "Benim ismim 'ineklere aşık iş adamı' olarak bilinir, alametifarikam budur." diyen iş adamı "Tarımı köylünün elinden almazsak devrim olmaz. Tarım çiftçiye, köylüye bırakılmamalı." Sayın Bakanım, bu doğru mu? Böyle bir toplantıda bulundunuz mu? Böyle bir konuşma oldu mu? Eğer bu olduysa sizin bugün burada oturmanız hem bu millete hem bu Meclise hem bu iradeye saygısızlıktır Sayın Bakanım. Eğer buna gerekli cevabı vermediyseniz bugün burada ne hakla oturuyorsunuz yani bu söz doğruysa şayet? Daha başka şeyler de var. Hakikaten hicap duyuyorum. Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra Mera Kanunu'nda değişiklik yapıldığı şeklinde iddialar var.
Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra, sizin "Yeteri kadar besi materyalimiz vardır." dediğiniz tarihten iki ay sonra ithalat kapılarının ardına kadar açılması, yine bu sayın iş adamının sayesindedir şeklinde yorumlar var. Bunları bugün burada bütün açıklığıyla cevaplandırmanızı Türk çiftçisi adına istiyorum. Eğer siz bu konuşmada buna tanık oldu ve cevap vermediyseniz bir dakika bile burada durmanız yazıktı, günahtır. Derhâl istifa etmenizi bekliyorum. Türk çiftçisi adına bunu sizden istiyorum. Sayın Bakan, daha önce de söylemiştim. Siz gelmiş geçmiş en başarısız Bakansınız, Diyarbakır kontenjanından burada oturuyorsunuz. Şimdi, Barzani'nin teşrifatçılığını da yaptınız, yerinizi sağlama aldınız ama gün gelecek bunları siz bile taşıyamayacaksınız. Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.
Tarımı köylünün elinden almazsak devrim olmaz. Tarım çiftçiye, köylüye bırakılmamalı" yönündeki ifadelerin doğru olup olmadığını soran Durmaz, şunları söyledi: "Böyle bir konuşma oldu mu? Eğer bu olduysa sizin bugün burada oturmanız hem bu millete hem bu Meclis'e hem bu iradeye saygısızlıktır Sayın Bakanım. Eğer buna gerekli cevabı vermediyseniz bugün burada ne hakla oturuyorsunuz yani bu söz doğruysa şayet? Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra Mera Kanunu'nda değişiklik yapıldığı şeklinde iddialar var. Bunları bugün burada bütün açıklığıyla cevaplandırmanızı Türk çiftçisi adına istiyorum.
Eğer siz bu konuşmada buna tanık oldu ve cevap vermediyseniz bir dakika bile burada durmanız yazıktır, günahtır. Derhal istifa etmenizi bekliyorum. Türk çiftçisi adına bunu sizden istiyorum." Durmaz'ın MHP Grubu adına yapmış olduğu konuşma şu şekilde: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tarım ve gıda, insanımızın yaşamını idame ettirebilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Tarımın, gıda üretiminin, nesillerin devamı için stratejik bir sektör olduğu bütün dünya tarafından kabul edilen bir gerçektir. AKP iktidarları dönemindeki yanlış uygulamalarla tarım sektörü ihmal edilmiş, çiftçimiz, üreticimiz yoksulluğa mahkûm edilmiştir.
Sayın Bakan, her zaman yaptığı gibi, rakamlara boğarak, rakamlara takla attırarak, "Nereden nereye geldik!" diyerek, işine gelen rakamları verip işine gelmeyen rakamları görmezden gelerek bütçeyi Plan ve Bütçede değerlendirmiştir. Şimdi, biz, Sayın Bakanın değinmediği, görmezden geldiği rakamlarla, bazı sorularla konuşmamızı sürdürelim. Sayın Bakan, iktidarı devraldığınızda mazot kaç liraydı, gübre kaç liraydı, çiftçimiz ne kadar destek alıyordu, buğday fiyatı kaç liraydı? Değerli milletvekilleri, AKP işbaşına geldiğinde, mazot yaklaşık 1 lira, buğday ortalama 35 kuruştu yani 3 kilogram buğdayla 1 litre mazot rahatlıkla satın alabiliyordu çiftçimiz. Mazot bugün 4 lira 58 kuruş, buğday ortalama 65 kuruş; 7 kilogram buğdayla ancak 1 litre mazot alabilmektedir.
AKP'nin işbaşına geldiği 2002 yılında, DAP gübresinin fiyatı 35 kuruş ve 1 kilogram buğdayla 1 kilogram DAP gübresi satın alabilecek güce sahipti. Bugün, DAP gübresi 1.450 kuruş; çiftçimiz, 2 kilogram buğdayla 1 kilogram DAP gübresini satın alamamaktadır. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçimizin başka ülkelerin çiftçileriyle rekabete zorlanması, AKP'nin ekonomi politikasının özeti olarak ifade edebileceğimiz "Üretme, yandaşlar ithal etsin, köşeyi dönsün." mantığının tarıma yansıtılmış hâlinden başka bir şey değildir.
On bir yıllık AKP iktidarları döneminde, ürün fiyatları en fazla yüzde 70-80 mertebesinde artarken girdi fiyatlarının yüzde 300-yüzde 400'ler civarında artmış olması ve üstelik son on yıl enflasyonunu da dikkate aldığınızda çiftçinin hâlinin nice olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktur. On bir yıl önce, Sayın Başbakan, meydanlarda dolaşıp, çiftçinin kullandığı mazotun üzerindeki vergileri kaldırıp mazotu ucuzlatacağının sözünü vermişti. Türk çiftçisi, on bir yıldır yıldır, Sayın Başbakandan bu sözünü tutmasını bekliyor. Sayın Başbakan, bu arada çiftçiye verdiği sözü tutmadı ama başka bir mazotu ucuzlattı, gemiciklerin mazotunu ucuzlattı. Gemiciklerin mazotunun üzerindeki vergi yüklerini kaldırarak, onlara daha ucuz mazot kullanmayı temin etti. Sayın Bakanın görmezden geldiği, ifade etmediği başka bir konuya da değinmek istiyorum.
Sayın Bakan, 2006 yılında Tarım Kanunu çıkarttınız, 21'inci maddesine de tarıma ayrılacak desteğin gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden aşağı olamayacağı hükmünü kendiniz koydunuz. Yani bir kanun maddesi ama 2007'den bu yana bu maddeye kendiniz uymayarak çiftçimizin cebinden yaklaşık 35 katrilyon lira parayı çekip aldınız. Bir de bunu sadece buğday için söylüyorum, sadece buğdayda çiftçinin ürününün hak ettiği değeri bulanamamasının kaybı olan yaklaşık 15 katrilyon lirayı da eklediğinizde çiftçinin kaybı, sadece 2 kalemde, destekleme ve buğdayda yaklaşık 50 katrilyon lira.
Bir de şu borç rakamına gelelim. Sayın Bakan ne zaman söz alsa, çiftçinin borcunu ödemekte ne kadar rahat olduğunu, efendim, işte tahsilat oranlarının şu kadar yüksek olduğunu, yüzde 97'lerde, 98'lerde olduğunu söylüyor. Bir bakalım gerçekten öyle miymiş? 2002'de Bakanlığı devraldığınızda çiftçinin toplam borcu 530 milyon lira, bugün 40 milyar lira, yaklaşık 40 milyar lira. Şimdi sormak lazım: Sayın Bakan, çiftçi yüzde 97, yüzde 98 bu borcu ödüyor da bu toplam borç niye hiç düşmüyor? 40 milyar lira nasıl birikti bugüne kadar? Yani tahsilat oranlarını yüksek göstermek için birtakım muhasebe oyunlarına başvuracaksınız.
Efendim, ikide birde tahsil kabiliyeti düşük olan borçları kararnameyle erteleyeceksiniz, erteleme kapsamındaki borçlar tahsil edilmiş gibi gözükecek, siz de çıkıp burada "Yüzde 97, 98." diyeceksiniz. Başka ne yapıyorsunuz? Başka şunu yapıyorsunuz: Geçmişteki uygulamalardan farklı olarak, anapara artı faiz kadar yeni kredi tespit ederek sürekli kredileri yenileyerek yani hiçbir zaman tahsilatı yapmayarak, tahsil edilmiş gibi kayıt üzerinde bu rakamlarla milleti kandırıyorsunuz. Bunlar çiftçinin rakamları değil, bunlar aldatma, kandırma siyasetinin rakamlarıdır. Bugün, çiftçimiz hapis ve haciz kıskacındır, inim inim inlemektedir.
Cebinde çay parası olmadığı için kahveye gidememekte, kışlık ihtiyaçlarını temin edememektedir. Köyler boşalmakta, köylerde oturan gençler evlenememektedir. Nitekim, iş başına geldiğimizden bu yana yaklaşık 3 milyon hektar alan tarım dışı kalmış, atıl vaziyettedir. Çiftçi, traktörüne mazot koyamadığı için tarlasına gidememektedir. Bugün, çiftçimiz tarlasının, bahçesinin, serasının sahibi değildir değerli milletvekilleri; tamamı bankalarındır, bankalara ipoteklidir bu araziler. Sayın Bakan ne zaman söz alsa çiftçiyi, tarımı ne kadar desteklediklerini öve öve bitiremiyor ama rakamlar da ortada.
Sayın Bakana soruyorum: Ziraat Bankasının 2012 yılında kullandırdığı zirai krediler düştü mü düşmedi mi Sayın Bakan? Ziraat Bankasının tarımsal krediden sorumlu genel müdür yardımcılığı lağvedildi mi edilmedi mi? Tarımsal kredi daire başkanlığı kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Bölge müdürlüklerindeki tarımsal kredi bölümleri kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Antalya'da büyük bir törenle açılışını yaptığınız ve sadece çiftçilere yönelik hizmet edeceğini söylediğiniz tarımsal şube uygulamasına neden son verildi, madem yararlıydı? Sayın milletvekilleri, artık, Ziraat Bankası, kredi almak isteyen çiftçileri ticari kredi müşterileriyle aynı kategoride değerlendirmekte, aynı bilgi ve belgeleri istemektedir. Ziraat Bankası, eskiden olduğu gibi yani adına ve kuruluş amacına uygun olarak çiftçimizi kredilendirmemekte, çiftçimizden esirgediği krediyi ticari kredi müşterilerine peşkeş çekmektedir.
Hatırlayın, burada bir değerli milletvekili gündeme getirmişti, başka bankaların vermediği krediyi, 650 trilyon lirayı bir çırpıda bir ticari şirkete ticari kredi olarak veren Ziraat Bankası ilk taksidini bile alamadan, tahsil edemeden idari takipteki kredilere aktarmıştır. Bu yani 3 kuruşluk çiftçinin borcu için çiftçiyi hapse tıktıran AKP zihniyeti, 650 trilyon lirayı ilk taksidini bile alamayacağı bir krediyi bir ticari firmaya peşkeş çekmiştir.
Sonra ne olmuş? Sonra bu bankanın Genel Müdürü bankaları denetlemekle görevli, yükümlü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun başına getirilmiş yani oranın Yönetim Kuruluna atanmış. Şimdi "Ne var bunda?" diyebilir bazı arkadaşlar, doğru söylüyorlar. Yani Deniz Feneri davasında da sanıkları bırakıp savcıları yargılamadı mı bu arkadaşlar? Aynı şey, değişen bir şey yok yani. Sayın Bakan, telefonumun mesaj kutusu yaklaşık üç aydır, sizden atama bekleyen, verdiğiniz sözü tutmanızı isteyen gıda mühendisleri, biyologlar, veterinerler ve diğer branşlardan mezun olmuş, sizin sözünüzü tutmanızı bekleyen üniversite mezunu işsizlerin mesajlarıyla dolu.
Hatta, içlerinden bazıları -Allah korusun- intihar etmeyi düşündüklerini bile söylüyorlar, telefonumda, gösterebilirim. Sayın Bakan, diğer bakanlar bu kadroları alırken siz neden alamıyorsunuz? Siz aynı kabinede yer almıyor musunuz? Bu gençler kadrosuzluk nedeniyle bunalımın eşiğine gelmişse bunun bütün vebali size ait Sayın Bakanım.
Geçen gün Sayın Bakan diyor ki: "Çok şükür, Rabb'im bu günleri gösterdi, hayvan ihraç edecek hâle geldik." Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan her zaman yaptığı gibi bizim aklımızla, milletin aklıyla alay ediyor. Ne diyor? Yani on altı yıl aradan sonra, 2010 yılında canlı hayvan ithalatına başladığınızdan bugüne kadar 171 bin 501 düve ithal etmişsiniz, 3 milyar dolar para ödemişsiniz. Şimdi, ihraç edeceğinizi söylediğiniz hayvan sayısı, eğer doğruysa, 250. Sayın Bakan rakamlara takla attırmada başarılıdır diye boşuna söylemedik. 171 bin 501 düve 3 milyar dolar, karşılığında 250 düve ihraç ediyorum diye "Cenabı Allah'a şükrediyorum, ihracatçı olacağız." diyorsun.
Ben de Allah akıl fikir versin diyorum, başka bir şey diyemiyoruz size. 2001 yılında çıkarılan Hayvan Islahı Kanunu'nu yürürlükten kaldıran sizsiniz. Sizden önceki kendi kabine arkadaşınız -bakanınız anlamında- uygulamaya konulan Hayvancılık Strateji Belgesi'ni yürürlükten kaldıracaksın; çiftçiyi batıran, yerli üreticiyi perişan eden, mahveden, ithalatın kapısını sonuna kadar aralayacaksın, sonra da buradan bir başarı öyküsü çıkaracaksın. Bunu ancak sen başarabilirsin Sayın Bakan, yani başkasının yapması mümkün değil. Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde, yani yaz aylarında çeşitli medya organlarına yansıyan bir yazı var elimde, bir haber var.
Burada bir iş adamıyla... Tarım Bakanlığının bir etkinliğinde bir iş adamına ait olduğu söylenen ifadeler var. Sizin de orada olduğunuz esnada söylediği sözler var. Diyor ki toplantıda söylenen falanca iş adamı, Sayın Bakan Mehdi Eker'e duyduğu hayranlığı dile getirerek başlıyor: "Ben bu Bakana aşık oldum.
Bu, dalkavukluk veya yağcılık değil." -affedersiniz- konuşmanın ilerleyen bölümünde: "Benim ismim 'ineklere aşık iş adamı' olarak bilinir, alametifarikam budur." diyen iş adamı "Tarımı köylünün elinden almazsak devrim olmaz. Tarım çiftçiye, köylüye bırakılmamalı." Sayın Bakanım, bu doğru mu? Böyle bir toplantıda bulundunuz mu? Böyle bir konuşma oldu mu? Eğer bu olduysa sizin bugün burada oturmanız hem bu millete hem bu Meclise hem bu iradeye saygısızlıktır Sayın Bakanım. Eğer buna gerekli cevabı vermediyseniz bugün burada ne hakla oturuyorsunuz yani bu söz doğruysa şayet? Daha başka şeyler de var. Hakikaten hicap duyuyorum. Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra Mera Kanunu'nda değişiklik yapıldığı şeklinde iddialar var.
Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra, sizin "Yeteri kadar besi materyalimiz vardır." dediğiniz tarihten iki ay sonra ithalat kapılarının ardına kadar açılması, yine bu sayın iş adamının sayesindedir şeklinde yorumlar var. Bunları bugün burada bütün açıklığıyla cevaplandırmanızı Türk çiftçisi adına istiyorum. Eğer siz bu konuşmada buna tanık oldu ve cevap vermediyseniz bir dakika bile burada durmanız yazıktı, günahtır. Derhâl istifa etmenizi bekliyorum. Türk çiftçisi adına bunu sizden istiyorum. Sayın Bakan, daha önce de söylemiştim. Siz gelmiş geçmiş en başarısız Bakansınız, Diyarbakır kontenjanından burada oturuyorsunuz. Şimdi, Barzani'nin teşrifatçılığını da yaptınız, yerinizi sağlama aldınız ama gün gelecek bunları siz bile taşıyamayacaksınız. Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.