Eğitimde yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Vaka artışı kontrol edilemediği takdirde 21 Eylül’den sonra yüz yüze eğitim noktasında sıkıntı yaşanabileceğine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Temennim; 21 Eylül’de çocuklarımızı okullarla buluşturmaktır. Ancak vaka sayılarından endişeliyiz. Bakınız; 24 Ağustos itibariyle öğretmenler okullarında mesleki çalışmalarına başladı. Bununla birlikte öğretmenlerde pozitif vakalar da artış görüldü. Okullara 35-40 kişilik gruplar halinde geliniyor. Dolayısıyla vaka sayıları da artıyor. 18 milyon öğrencimiz var. Okulların açılması durumunda 18 milyon öğrenci, 1 milyonun üzerinde eğitim çalışanı ile birlikte vaka sayıları daha da artabilir. Toplu taşıma araçları ile servislerin kullanımı, sınıfların doldurulması noktasında tedbir alınması gerekir. Devlet bu parametreleri mutlaka dikkate almalıdır.”MEB’in kadrolu hizmetli sayısının 26 bin olduğunu, 80 bin civarında da İş-Kur’dan geçici personel istihdam edildiğini bildiren Talip Geylan, “Bu personel sayısı ile bırakın ekstra tedbirleri, okulların rutin temizlik hizmetlerini yürütmekte zorlanıyoruz. Okullar ihtiyaçlarını Okul Aile Birliği bütçesi ile gidermeye çalışıyor. Pandemi dönemi rutin tedbirlerin çok ötesinde ekstra tedbirler almamız gereken bir dönemdir. Bunu nasıl yapacağız? MEB’in hızlı bir şekilde yardımcı hizmetli personel alımı yapması lazım. Hizmetli personel sayısını artırmanın yanında, okulların hijyen ve temizlik malzemeleri, maske ihtiyacı da giderilmelidir. Bunun için Hükümetin MEB’in hızlı şekilde ilave bütçe tahsis etmesi lazım” dedi.
Hükümetin sadece yardımcı hizmetli personel ya da temizlik malzemeleri için değil, bilgisayar ve internet imkânı, öğretmen ve derslik açığı konularında da bütçe sağlaması gerektiğini söyleyen Geylan, “Bölgeler arası fırsat eşitsizliğinden yakınırken, uzaktan eğitim bunu körüklediğini belirterek, "Zira bir kısım öğrencimiz bilgisayar ve internet imkânından yoksun olduğu için canlı derslere katılamadılar. Vaka sayısı böyle giderse belki de bu dönemi uzaktan eğitim ile tamamlamak zorunda kalacağız. Bu nedenle devletimizin gerek ihtiyaç sahibi olan tüm öğrencilerimize gerekse eğitim çalışanlarına kişisel bilgisayar ve internet imkânı sağlaması gerekir. Aksi takdirde fırsat eşitsizliği daha da derinleşecektir." dedi.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, eğitim bütçesinin önemli kısmının öğretmen maaşlarına ayrıldığını dile getirdiğine dikkat çeken Geylan, "Bunu söylerken de ‘yük’ kelimesini kullanarak talihsiz bir ifadede bulundu. Ama şunu hemen belirtelim; 2020 yılında MEB’in bütçesi 125.3 milyar TL’dir. Bunun yüzde 85’i personel maaşlarına ayrılmaktadır. MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay sadece yüzde 4.65’tir. 18 milyon öğrencinin olduğu bir ülkede bu rakam çok yetersizdir. Geride bıraktığımız eğitim-öğretim yılında kamudaki tasarruf tedbirlerinden dolayı bırakın yeni yatırım yapmayı, yeni derslik üretmeyi ancak yüzde 70’i tamamlanmış projelere kaynak aktarıldı. Dolayısıyla Sayın Bakanın sözlerinin muhatabının öğretmenler değil, hükümet olduğunu düşünüyorum. Bakan bu sözlerle, ‘Sayın Cumhurbaşkanım, parçası olduğumuz eğitimin durumu budur. Bütçenin yüzde 4.65’ini yatırıma ayırabiliyoruz. Bütçemizi artırın ki, daha fazla derslik üretelim, öğretmen atayalım, hizmetli personel alalım demek’ istemiştir. 1 milyondan fazla çalışan olan MEB’de 125 milyarlık bütçenin yüzde 85’inin personel giderlerine ayrılması çok doğal. Bunun sorumlusu da hükümettir. Hükümet bu çağrıya kayıtsız kalmamalı, ek bütçe tahsis etmelidir. Üstelik şunu da söylemek gerekir ki; asıl yük, emekliliği hak etmiş öğretmeni yoksulluk sınırı altında ücrete mahkûm etmek demektir.” dedi.
"Öğretmenlerimize gayretlerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum."Öğretmenlerimizin uzaktan eğitim sürecine hızlı bir şekilde adapte olduğunu, eğitim fakültesinde uzaktan eğitim ile ilgili hiçbir eğitim almamalarına rağmen süreci başarıyla yürüttüklerini söyleyen Geylan, “Öğretmenler bunu da kendi gayretleri ve kişisel becerileri başardılar. Süreci hiçbir destek almadan yürüttüler. Olabildiğince harika yürüttüler. Öğretmenlere çok teşekkür ediyorum” dedi.Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Geylan, Salgının en yoğun olduğu dönemde öğretmenlerin elini taşın alına koyarak, Vefa Destek Gruplarında yer aldığını, kapı kapı gezerek vatandaşlara hizmet ettiklerini, otogarda kimlik kontrolü yapmak için dahi görevlendirildiğini, Mahalle denetim ekiplerinde, filyasyon ekiplerinde görev aldığını da belirterek açıklamasını şu şekilde sonlandırdı:“Bu nedenle öğretmenlere yöneltilen eleştirileri kabul etmiyorum. Bu eleştiriler kul hakkına giriyor. Canla, başla görev yapan tüm öğretmenlerimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu sınavı başarıyla geçtiler. Kimse öğretmenlere ‘bilgisayarınız var mı?’, ‘internet kotanızı aşıyor musunuz?’, ‘canlı ders yapıyorsunuz ama siz bilgisayarı kullandığınızda çocuğunuz ne yapıyor?’, ‘herhangi bir eksiğiniz var mı?’ diye sormadı. Öğretmenler salgın sürecinde çok önemli sorumluluklar aldı. Toplum olarak öğretmenlerin itibarına sahip çıkmalıyız” dedi.
“Temennim; 21 Eylül’de çocuklarımızı okullarla buluşturmaktır. Ancak vaka sayılarından endişeliyiz. Bakınız; 24 Ağustos itibariyle öğretmenler okullarında mesleki çalışmalarına başladı. Bununla birlikte öğretmenlerde pozitif vakalar da artış görüldü. Okullara 35-40 kişilik gruplar halinde geliniyor. Dolayısıyla vaka sayıları da artıyor. 18 milyon öğrencimiz var. Okulların açılması durumunda 18 milyon öğrenci, 1 milyonun üzerinde eğitim çalışanı ile birlikte vaka sayıları daha da artabilir. Toplu taşıma araçları ile servislerin kullanımı, sınıfların doldurulması noktasında tedbir alınması gerekir. Devlet bu parametreleri mutlaka dikkate almalıdır.”MEB’in kadrolu hizmetli sayısının 26 bin olduğunu, 80 bin civarında da İş-Kur’dan geçici personel istihdam edildiğini bildiren Talip Geylan, “Bu personel sayısı ile bırakın ekstra tedbirleri, okulların rutin temizlik hizmetlerini yürütmekte zorlanıyoruz. Okullar ihtiyaçlarını Okul Aile Birliği bütçesi ile gidermeye çalışıyor. Pandemi dönemi rutin tedbirlerin çok ötesinde ekstra tedbirler almamız gereken bir dönemdir. Bunu nasıl yapacağız? MEB’in hızlı bir şekilde yardımcı hizmetli personel alımı yapması lazım. Hizmetli personel sayısını artırmanın yanında, okulların hijyen ve temizlik malzemeleri, maske ihtiyacı da giderilmelidir. Bunun için Hükümetin MEB’in hızlı şekilde ilave bütçe tahsis etmesi lazım” dedi.
Hükümetin sadece yardımcı hizmetli personel ya da temizlik malzemeleri için değil, bilgisayar ve internet imkânı, öğretmen ve derslik açığı konularında da bütçe sağlaması gerektiğini söyleyen Geylan, “Bölgeler arası fırsat eşitsizliğinden yakınırken, uzaktan eğitim bunu körüklediğini belirterek, "Zira bir kısım öğrencimiz bilgisayar ve internet imkânından yoksun olduğu için canlı derslere katılamadılar. Vaka sayısı böyle giderse belki de bu dönemi uzaktan eğitim ile tamamlamak zorunda kalacağız. Bu nedenle devletimizin gerek ihtiyaç sahibi olan tüm öğrencilerimize gerekse eğitim çalışanlarına kişisel bilgisayar ve internet imkânı sağlaması gerekir. Aksi takdirde fırsat eşitsizliği daha da derinleşecektir." dedi.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, eğitim bütçesinin önemli kısmının öğretmen maaşlarına ayrıldığını dile getirdiğine dikkat çeken Geylan, "Bunu söylerken de ‘yük’ kelimesini kullanarak talihsiz bir ifadede bulundu. Ama şunu hemen belirtelim; 2020 yılında MEB’in bütçesi 125.3 milyar TL’dir. Bunun yüzde 85’i personel maaşlarına ayrılmaktadır. MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay sadece yüzde 4.65’tir. 18 milyon öğrencinin olduğu bir ülkede bu rakam çok yetersizdir. Geride bıraktığımız eğitim-öğretim yılında kamudaki tasarruf tedbirlerinden dolayı bırakın yeni yatırım yapmayı, yeni derslik üretmeyi ancak yüzde 70’i tamamlanmış projelere kaynak aktarıldı. Dolayısıyla Sayın Bakanın sözlerinin muhatabının öğretmenler değil, hükümet olduğunu düşünüyorum. Bakan bu sözlerle, ‘Sayın Cumhurbaşkanım, parçası olduğumuz eğitimin durumu budur. Bütçenin yüzde 4.65’ini yatırıma ayırabiliyoruz. Bütçemizi artırın ki, daha fazla derslik üretelim, öğretmen atayalım, hizmetli personel alalım demek’ istemiştir. 1 milyondan fazla çalışan olan MEB’de 125 milyarlık bütçenin yüzde 85’inin personel giderlerine ayrılması çok doğal. Bunun sorumlusu da hükümettir. Hükümet bu çağrıya kayıtsız kalmamalı, ek bütçe tahsis etmelidir. Üstelik şunu da söylemek gerekir ki; asıl yük, emekliliği hak etmiş öğretmeni yoksulluk sınırı altında ücrete mahkûm etmek demektir.” dedi.
"2020 yılında yapılan 40 bin atamaya ilaveten yeni eğitim-öğretim yılı için 40 bin atama daha yapılmalıdır."
2020 yılı sone ermeden 40 bin öğretmen ataması daha talep eden Geylan,açıklamasında şunları dile getirdi:"1 Eylül’de 20 bin öğretmen ataması yapıldı. Böylece 2020 yılı içinde 40 bin atama yapılmış oldu. Türk Eğitim-Sen olarak 81 ilde 81 bin ücretli öğretmen görevlendirildiğini, bu nedenle en azından ücretli öğretmen sayısı kadar atama yapılmasının gerekli olduğunu söylemiştik. Dolayısıyla 40 bin atamaya ilaveten yeni eğitim-öğretim yılı için 40 bin atama daha yapılmalıdır. Eğitimde yaşanan tahribatı onarmamız için derslik, materyal ve öğretmen açığın gidermemiz lazım. Bu noktada Hükümetin devletin bütçe imkânı zorlayarak, MEB’e ek bütçe tahsis etmesi gerekiyor.”"Öğretmenlerimize gayretlerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum."Öğretmenlerimizin uzaktan eğitim sürecine hızlı bir şekilde adapte olduğunu, eğitim fakültesinde uzaktan eğitim ile ilgili hiçbir eğitim almamalarına rağmen süreci başarıyla yürüttüklerini söyleyen Geylan, “Öğretmenler bunu da kendi gayretleri ve kişisel becerileri başardılar. Süreci hiçbir destek almadan yürüttüler. Olabildiğince harika yürüttüler. Öğretmenlere çok teşekkür ediyorum” dedi.Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Geylan, Salgının en yoğun olduğu dönemde öğretmenlerin elini taşın alına koyarak, Vefa Destek Gruplarında yer aldığını, kapı kapı gezerek vatandaşlara hizmet ettiklerini, otogarda kimlik kontrolü yapmak için dahi görevlendirildiğini, Mahalle denetim ekiplerinde, filyasyon ekiplerinde görev aldığını da belirterek açıklamasını şu şekilde sonlandırdı:“Bu nedenle öğretmenlere yöneltilen eleştirileri kabul etmiyorum. Bu eleştiriler kul hakkına giriyor. Canla, başla görev yapan tüm öğretmenlerimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu sınavı başarıyla geçtiler. Kimse öğretmenlere ‘bilgisayarınız var mı?’, ‘internet kotanızı aşıyor musunuz?’, ‘canlı ders yapıyorsunuz ama siz bilgisayarı kullandığınızda çocuğunuz ne yapıyor?’, ‘herhangi bir eksiğiniz var mı?’ diye sormadı. Öğretmenler salgın sürecinde çok önemli sorumluluklar aldı. Toplum olarak öğretmenlerin itibarına sahip çıkmalıyız” dedi.