Hüseyin Kurt, Dünya, Lozan Antlaşması'yla birlikte imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışmazken içte bunu tartışmak, böylesi bir dönemde maksatlı olduğunu belirtti.Lozan Antlaşması’nı Türkiye Cumhuriyeti ve cumhuriyetin kurucu değerleri ile hesaplaşma zemini olarak kullanmak isteyenlerin devamı süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne saldırması da şaşılacak bir durum olmadığını belirten Kurt, "İstanbul Sözleşmes'inin iptali üzerinden anlamsızca yapılan "Montrö'yü tanımıyorum, feshettim" örneklemesi ve benzetmesi ile buna verilen yuvarlak cevaplar ABD'nin seveceği, siyasallaşmış NATO'nun özlediği, Karadeniz’i bir ateş denizine çevirmek isteyenlerin seveceği bir söylemdir. Bu dönemde ABD ve NATO'nu en büyük isteğinin Karadeniz'de askeri gemileri ve üsleri konuşlandırmak, bunun önündeki en büyük engel ise Montrö’dür." dedi.FETÖ sinsi ve derinden zamana yayarak iş yaptığını, algı yönettiğini, taşeron kullandığını, kumpas kurduğunu, hücre tipi yapılandığını belirten Hüseyin Kurt, "Şimdilerde FETÖ'nün boşluğunu dolduran yapılar aleni ve açıktan devlet içinde yapılanıyor. Devlet izler! Şıhı, şeyhi, dervişi olanın devlet içinde amiri, kolluk kuvvetleri içinde ise emir komutası olmaz. Başı, kıçı yurtdışında olan şirketleşmiş, “devletleşmiş” yapıların adı “paralel” sonu ihanet ve “terör” dür. Taşeron bu yapılara aklını ihale edenlerin sonunu 15 Temmuz sonrası görmedik mi? 15 Temmuz sonrası devlet içinden temizlenen FETÖ misali devlet içinde sistematik yapılanan her yapının sonu devlet nezdinde bellidir. Sonra kimse ah vah etmesin, bilmiyorduk demesin." dedi.Harp Okulları ile Astsubay yüksekokulları’na giriş şartları arasında bulunan “irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak” hükmü kaldırıldığına dikkat çeken Yazar Kurt, Bunun yerine harp okullarına giriş için “terör örgütlerine veya milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen gruplara üyelik, iltisak ya da irtibatı bulunmamak” şartı getirildiğini ifade eden yazısında şunları söyledi;"15 Temmuz gibi sonu darbeye kadar gidebilen devlet içinde paralel olmuş devamında terörize olmuş yapıların doğurduğu endişe “böylesi bir dönemde bu düzenlemeye ne gerek vardı?” sorusunu akla getiriyor. Ordu içinde cemaat yapılanmaları sadece “Cübbeli Amiral” olarak basına yansıyan olaydan ibaret olmadığı, “referans sistemi” içinde sistematik olarak bazı yapı ve cemaatlerin ordu içine alındığı, diğer kurumlar içerisinde akıl karıştırıcı bir şekilde görevlendirmelerin yapıldığı hususu yakından incelenmeli ve gereği yapılmalıdır. Diğer bazı işe almalar öncesi verilen belgeli kurlar ile ilgili olarak kayıt öncesi yazılan özel notlarda “... derneği veya ... vakfından referans getirin” söylem ve mesajları ise endişe verici bir durumdur."“Askerden siyasetçi olmaz” tezinin gerçek olduğunu “104 Amiral” olayında bir kez daha gördük!" ifadelerine yer veren Kurt, yazının devamında şunları söyledi...
Güncel
06 Nisan 2021 - 16:21
Güncelleme: 06 Nisan 2021 - 18:01
Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve '104 Amiral'
Dünya, Lozan Antlaşması'yla birlikte imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışmazken içte bunu tartışmak, böylesi bir dönemde maksatlı olduğunu belirten Hüseyin Kurt, "Bu dönemde ABD ve NATO'nu en büyük isteğinin Karadeniz'de askeri gemileri ve üsleri konuşlandırmak, bunun önündeki en büyük engel ise Montrö’dür." dedi.
Güncel
06 Nisan 2021 - 16:21
Güncelleme: 06 Nisan 2021 - 18:01