01-03 Aralık 2021 tarihleri arasında yapılan 20. Milli Eğitim Şurası, “Eğitimde Fırsat Eşitliği” başlığı ile gerçekleştirilmişti.. Bu konuyu önceliği yapan Türk Eğitim-Sen, eğitimde ortaya konulan hedeflere ulaşılmasında eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasının rolünü çok önemli bulunuyor. Bu nedenle Türk Eğitim Sen eğitim ortamlarında fırsat eşitliğini hem öğrenci hem de öğretmen açısından analiz etmek, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik görüş ve önerileri ortaya koymak için 01-22 Ağustos 2022 tarihleri arasında 11 bin 342 eğitimci üzerinde bir anket çalışması gerçekleştirdi.Genel Bulgular şöyle:Ankete katılanların %60’ına yakını okulunda ücretli öğretmen görevlendirmesi yapıldığını belirtiyor.
- Katılımcıların %59,20’si okullarında ücretli öğretmenin görev yaptığını ifade etti.
- Katılımcıların %77,30’u okullarında tekli eğitim yapıldığını söyledi.
- Katılımcıların %43,80’i sınıflarında 20-30 arasında, %35,30’u 31-40 arasında, %6,20’si 41-50 arasında, %0,60’ı 50’den fazla öğrenci bulunduğunu ifade etti. Sınıfında öğrenci sayısı 20’den az diyenlerin oranı ise %14,10’dur.
- Katılımcıların yarısı (%52,20) okullarındaki öğrencilerin ailelerinin gelir durumunun orta düzeyde olduğunu belirtirken, %45,60’ı düşük olduğunu bildirdi.
- Katılımcıların yaklaşık yarısı (%49) okullarındaki öğrencilerin ailelerinin eğitim seviyesinin düşük düzeyde olduğunu belirtirken, %47,50’si orta düzeyde olduğunu söyledi.
- Katılımcıların %32,50’si taşımalı eğitim yapıldığını belirtti.
- Okullarında taşımalı eğitim yapıldığını belirten katılımcıların %32,80’i, taşıma ile gelen öğrencilerle, taşımanın yapıldığı yerleşim yerinde yaşayan öğrenciler arasında eğitim fırsatlarına sahip olma açısından fark olduğunu, %36’sı ise kısmen fark olduğunu ifade etmiştir.
- Katılımcıların yaklaşık %79,80’i okullarında kız çocukların okullaşma oranının yeterli olduğunu, %12,80’i kısmen yeterli olduğunu, %5,40’ı ise yeterli olmadığını belirtmiştir.
- Kız çocuklarının okullaşma oranının kısmen yeterli olduğunu ve yeterli olmadığını düşünen katılımcılar, öncelikli olarak ailenin ilgisizliğini (%68,20), kız çocukların eğitimde fırsat eşitliğini sağlamada önlerinde engel olarak görmektedir. Daha sonra sırayla kız çocukların eğitim almasının değersiz görülmesi (%45,60), erken evlilik (%21,90), tarımsal faaliyetlere katılım (%14,80), çocuk işçiliği (%13,30) ve yakın çevrede okulun bulunmaması (%10,90) gelmektedir.
- Katılımcıların %37,40’ı öğrencinin kardeş sayısının fazla olmasının eğitimde fırsat eşitsizliği oluşturduğunu, %37,80’i kısmen fırsat eşitsizliği oluşturduğunu ifade etmiştir. %23’ü ise kardeş sayısının fazla olmasının fırsat eşitsizliği oluşturmadığını belirtmiştir.
- Katılımcıların %32,80’i kendi okullarının teknolojik alt yapısının ortalama olarak diğer okullarla kıyaslandığında kısmen yeterli düzeyde olduğunu ifade ederken, %20,10’u yeterli olmadığını belirtmiştir. Katılımcıların %46,80’i ise yeterli düzeyde olduğunu belirtmiştir.
- Katılımcıların %36,80’i kendi okullarının eğitim donanımının ortalama olarak diğer okullarla kıyaslandığında kısmen yeterli düzeyde olduğunu ifade ederken, %19,30’u yeterli olmadığını belirtmiştir. Katılımcıların %43,50’si ise yeterli düzeyde olduğunu belirtmiştir.
- Katılımcıların %51,40’ı dezavantajlı öğrencilerin okulun bütün fiziki imkânlarından kolaylıkla yararlanabildiğini, %34,40’ı kısmen yararlanabildiğini, %13,10’u ise yararlanamadığını ifade etmiştir.
- Katılımcıların %33,80’i kaynaştırma eğitimi uygulamalarının eğitimde fırsat eşitliğini sağlamada yardımcı olduğunu, %37,90’ı kısmen yardımcı olduğunu, %23,40’ı ise yardımcı olmadığını ifade etmiştir.
- Kaynaştırma eğitimi uygulamalarının eğitimde fırsat eşitliğini sağlamada yardımcı olmadığını düşünen katılımcıların en fazla vurguladıkları nedenler; destek eğitim uygulamalarının daha faydalı olduğu (%48,20), sınıf mevcutlarının kalabalık olmasından dolayı kaynaştırma öğrencilerinin yeterli ilgiyi göremedikleri (%46,10) ve kaynaştırma öğrencilerinin yaşıtlarıyla normal sınıflarda eğitim öğretime devam etmesi (%42,80) olarak ifade edilmiştir.
- Katılımcıların yarısından fazlası (%56) özel eğitim ve rehberlik hizmetlerinin her okulda belirli kalite ve standartta verilmediğini düşünmektedir. %29,30’u kısmen, %12’si belirli kalite ve standartta verildiği düşünmektedir.
- Katılımcıların %24,50’si okullarındaki özel eğitim sınıfına ait donanımların diğer okullarla aynı düzeyde olmadığını ifade ederken, %20,10’u kısmen aynı düzeyde, %16,9’u da aynı düzeyde olduğunu belirtmiştir. %33,20’si ise okulunda özel eğitim sınıfı bulunmadığını ifade etmiştir.
- Katılımcıların %18,90’ı yaygın eğitim faaliyetlerinin eğitimde fırsat eşitliğini sağlamayacağını düşünmektedir.
- Katılımcıların %69,60’ı okul formasının zorunlu kıyafet olarak kabul edilmesinin öğrenciler açısından fırsat eşitliği sağlayacağını düşünmektedir.
- Katılımcıların eğitimde fırsat eşitliği bağlamında DYK için düşünceleri incelendiğinde en çok vurgulanan husus, %66,30 ile ücretsiz olması yönüyle eğitimde fırsat eşitliğini sağladığı yönündedir.
- Katılımcılar, fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla yürütülen/yürütülmüş projelerden en çok sırasıyla; ücretsiz ders kitabı dağıtımının (%49,20), FATİH projesinin (%36,90), okullarda uygulanan hafta sonu kurslarının (%34), ücretsiz yurt/pansiyon uygulamasının (%32,40) ve haydi kızlar okula projelerinin(%32,40) eğitimde fırsat eşitliğini sağlamada daha faydalı bulmaktadır.
- Katılımcıların %71,80’i okul bütçelerinin yeterli olmadığını düşünürken, %18,20’si kısmen yeterli olduğunu, %8,20’si ise okul bütçelerinin yeterli olduğunu ifade etmişlerdir.
- Katılımcılar okul giderlerinin nasıl karşılandığına yönelik en çok; okul giderlerinin okul aile birliğinden (%73,90), İl MEM tarafından (%40,50), kermes, deneme sınavı, gezi vb. etkinlikler yaparak (%34) ve gönüllü yardımseverler tarafından (%18,50) karşılandığını ifade etmişlerdir.
- Katılımcıların yarısı (%51,50) öğrencilerin okula getirdiği harçlıklarının birbirinden farklı olduğunu belirtmiştir. %34,10’u ise harçlık tutarlarının kısmen benzer olduğunu ifade ederken %9,10’u harçlık tutarının birbirine benzer olduğunu ifade etmiştir.
- Katılımcıların %40,20’si okullarında düzenlenen gezi, piknik, sinema, tiyatro vb. etkinliklere bütün öğrencilerin katılamadığını ifade ederken, %38,90’u ise kısmen katılabildiğini belirtmiştir. Katılımcıların %16,90’ı ise öğrencilerinin okulda düzenlenen etkinliklere katılabildiğini vurgulamışlardır.
- Katılımcıların %60,70’i ailelerin gelir düzeyi arttıkça çocuklarının eğitimine ayırdıkları miktarın da kısmen arttığını belirtmişlerdir. Ancak katılımcıların %23,10’u ise ailelerin gelir seviyesi artsa bile eğitime önem verilmediğini ifade etmişlerdir.
- Eğitim ortamlarında fırsat eşitliğine sahip olmayan öğrencilerin akranlarından hangi açıdan farklılık gösterdiği konusunda katılımcıların en fazla belirttiği hususlar sırasıyla; akademik başarı (%83,30), okula karşı ilgi (%60,60), okula uyum (%57,80), okula devam durumu (%51,70) ve akran ile olan iletişimleridir (%51,50).
- MEB’in eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için öncelikli yapması gerekenler konusunda katılımcıların en fazla belirttiği hususlar; dershanelere ihtiyaç duyulmayacak eğitim ortamının inşa edilmesi, öğrenci yeteneklerini geliştirebilecek eğitim ortamlarının oluşturulması, teknolojik alt yapı ve donatımının iyileştirilerek standart hale getirilmesi ve eğitime ayrılan bütçenin artırılmasının sağlanmasıdır.
- Katılımcıların yaklaşık %40,40’ı eğitim içerikleri ve çıktıların çocukların yetenek, karakter ve ilgilerine göre düzenlenerek fırsat eşitliğinin sağlanabileceğini ifade etmişlerdir. Ayrıca katılımcıların yaklaşık %38,70’i toplumun eğitime bakış açısını iyileştirecek bir seferberlik başlatarak yeni bir eğitim kültürü oluşturmanın eğitimde fırsat eşitliğini sağlayabileceğini vurgulamışlardır.
- Katılımcıların %73,10’u öğretmenlerin eğitim öğretim ortamlarında aynı fırsatlara sahip olmadığını ifade ederken, %6,50’si aynı fırsatlara sahip olduğunu ifade etmiştir. Katılımcıların %20,10’u ise kısmen aynı fırsatlara sahip olduğunu vurgulamıştır.
- Katılımcıların %75’i bütün öğretmenlerin yönetici olmak için aynı fırsata sahip olmadığını ifade ederken, %8,70’i aynı fırsatlara sahip olduğunu ifade etmiştir. Katılımcıların %15,10’u ise kısmen aynı fırsatlara sahip olduğunu vurgulamıştır.
- Öğretmenlerin yönetici olmak için fırsat eşitliğine sahip olmak noktasında öncelikli yapılması gerekenler sorulduğunda katılımcıların en fazla belirttiği hususlar; liyakate dayalı bir seçim sisteminin olması (%78,60), mülakatın kaldırılması (%69,40), yönetici atama puanlarının nesnel ve herkesin sahip olabileceği kriterlere göre düzenlenmesi (%62,30), MEB dışı yapıların atama sürecine dahil olmasının engellenmesi (%51,90) olarak ifade edilmiştir.
- Katılımcıların %81,80’i proje okullarına öğretmen seçimleri yapılırken fırsatların bütün öğretmenler açısından eşit olmadığını belirtirken, %9,90’ı kısmen eşit olduğunu, %2,50’si ise eşit olduğunu ifade etmiştir.
- Katılımcıların %63,70’i öğretmenlik kariyer basamaklarının fırsat eşitsizliğine neden olduğunu ifade ederken, %12,50’si kısmen neden olduğunu, %22,50’si ise fırsat eşitsizliğine neden olmadığını ifade etmiştir.
- Katılımcıların %63,10’u öğretmenlerin kendi aralarında kadrolu, sözleşmeli, ücretli gibi farklı istihdam şekillerinin öğrenciler açısından fırsat eşitsizliği oluşturduğunu söylerken, %18’i eşitsizlik meydana getirmediğini belirtmiştir.
- Bölgesel farkların ortaya çıkarılması için durum tespiti yapılmalı, Eğitim Fakülteleri ile MEB’e bağlı okullar arasında işbirliği olmalıdır. Eğitim fakültelerinin bulunduğu tüm il ve ilçelerde başarı düzeyi düşük 3 okul belirlenerek, proje okulu ilan edilmelidir. Bu okulların başarı seviyelerinin neden düşük olduğu eğitim fakültelerine bağlı akademisyenler tarafından bir dönem boyunca araştırılarak ve bu sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik çözüm planları hazırlanmalıdır.
- Bölgelerin eğitim haritaları çıkarılmalıdır. Gerçekçi değerlendirmeler ile ülkenin tamamındaki mevcut durum saptanmalıdır. Yapılan taramalar okul müfredatından, öğrenci durumuna, öğretici kadrodan yönetim kademesine tüm gerçekliğiyle ele alınmalıdır. Tarafsız bir şekilde yapılan bu taramanın ardından her bölge açısından her bölge adına ayrı bir şekilde planlanacak kapsamlı 1-3-5-10 yıllık sistematikleştirilmiş eğitim kalkınma planları oluşturulmalıdır. Bu hususta her eğitim bölgesi adına eksik ve ihtiyaçlar belirlenip uzun vadeli yatırımlar yapılmalıdır.
- Ülkemizin hangi bölgesinde bulunursa bulunsun okullarımız fiziksel olarak eşdeğer konumda olmalıdır.
- Adil olmayan öğrenme çıktılarıyla sonuçlanabilecek bir şekilde sınıf mevcutları ve öğretmen-öğrenci oranları okullarımızda yüksektir. Devlet ve özel okulların öğrenme ortamları arasında büyük eşitsizlikler devam etmektedir. Öyle ki Türkiye OECD kamu ve özel kurumlardaki öğrenme ortamları arasında en büyük farka sahip ülkelerden biridir. Bu fark mutlaka ortadan kaldırılmalıdır.
- Bir öğrencinin devlete yaklaşık bir maliyeti vardır. Bu maliyet farklı şekillerde hesaplanmış olsa da devlet öğrenci maliyetini okullara aktarabilir. Bu şekilde okulların kendi bütçeleri oluşabilir. Bu bütçe kullanımı çapraz denetlemelerle sağlıklı bir şekilde kontrol edilebilir. Öğrenci sayısı, okul kademesi, ihtiyaç analizi, gibi verilerle oluşturularak değere göre eldeki bütçe orantılı şekilde okullara tahsis edilmelidir. Bu bütçenin kullanım performansı idareci değerlendirmelerinde de bir ölçüt olarak kullanılabilir.
- Eğitimin çok ihmal edildiği bölgeler için ailelere bilinçlendirme politikaları uygulanmalıdır.
- Zorunlu hizmet bölgeleri itibariyle öğretmenlere teşvik ödeneği ya da bölge tazminatı verilmelidir.