Anadolu’da anlatılan bir halk hikayesi.Zamanın birinde iki saf kız kardeş varmış. Andılış ile Dındılış. Saflıktan öte bönmü bön,aptalmı aptal. Anneleri vefat edince, bir dağ köyünda, kerpiç bir damda tek başlarına yaşamak zorunda kalmışlar.Tabi herkes bunların saf olduğunu biliyor. Köyün kurnaz çocukları, hergün gelip bir şeyler istemişler.Bizimkiler ne varsa evde sırayla vermişler. Gün gelmiş evde ne un kalmış nede bir dilim ekmek. Aç ve perişan halde; başlamışlar sağdan soldan dilenmeye. Köylü fakir, fukaralık diz boyu. Elinde avucundakini vermek istemiyorlar. Herkesi kendileri gibi sanan kız kardeşler açlıktan ölüp gitmişler.
Türkiye Cumhuriyeti, askeriyle siviliyle,kızıyla kızanıyla, kanını kara toprağa akıtarak, işgalci güçlere karşı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde top yekün bir savaş sonucu kuruldu.Millet, imparatorluğun sonunu getiren bir dizi harp sonucu yorgun, bitap ve fakirdi. Kısacası bu devleti ve cumhuriyeti eliyle, tırnağıyla kazıyarak kurdu. Sonra, tütün, şeker, bez fabrikaları kuruldu. Dünyadaki gelişmeler parelelinde; tarım toplumundan, sanayi toplumuna geçebilmek için her hükümet zamanında yeterli olmasada yatırımlar yapıldı. Eğitim düzeyi yükseldi, aydın insanlar yetiştirildi. Bütün bu süreçte, dış güçler, ideolojik çatışmalar çıkararak gün geldi kardeşi kardeşe kırdırdı, gün geldi etnik temelli örgütler kurdurup, toplumu bölmeye çalıştılar. Bölücü terör, yaşamamızdaki son otuz yılın bir gerçeği haline geldi. Fakat hiçbir zaman, bu toplum kamplara ayrılmadı, insanlar birbirlerini ötekileştirmediler. Milli değerlerine hep sahip çıktı. Bu ülke için kim en küçük bir taş dikmiş, bir çivi çakmışsa,kendi görüşünden olmasa bile, ona saygı duydu.
Son on yılda yaşanan olayları görünce, bu halk aynı halk, bu toplum aynı toplum mu diye sormadan edemiyor insan. Önce, en güvendiği kurum Milli Ordu’ya saldırıldı. Yurtsever, milliyetçi, anti emperyalist paşalar, subaylar tıkıldı hapishanelere. Uydurma ihbarlar, düzmece belgeler, sahte gizli tanık ifadeleriyle. Aydınlar, yazarlar, zulümhaneler de özgürlüklerinden mahrum bırakıldılar. Bölücü terör örgütü yandaşları bir bir tahliye edilirken, hayatını milleti ve devleti için mücadele ile geçiren Engin Alan, millet ve devlet sevdasının karşılığında mahpus olmaya reva görüldü. Şanlı Türk ordusunun genelkurmay başkanı ‘’ Teörö Örgütü’’ kurmaktan hüküm giydi. Fikren ortak yanım bulunmadığı halde, ‘’ Sözde Ermeni soykırımı’’ sözünü yasaklayan İsviçre kanunlarına karşı gelerek, ‘’Türkler soykırım yapmadı’’ diyen Doğu Perinçek için bile yüreğim sızlıyor. YAZININ DEVAMI