PKK'nın, cezaevlerini uzun yıllardır çok önemsediğini belirten Arslan, terör örgütünün hapishaneleri okula çevirdiğini ifade etti. Teröristlerin, teorik ve uygulamalı derslerle 'PKK'lı kimliği' inşa sürecini cezaevlerinde tamamladığına dikkat çeken Arslan, 'Avukatların bilinçli olarak 'çömez'leri tutuklatmaya çalıştığının resmi raporlara yansıdığı' bilgisini paylaştı. İşte Bugün'den Adem Yavuz Arslan'ın yazısının ilgili bölümü:PKK'nın zindan yönetmeliğiKeşke ülkede hiç cezaevi olmasa ama bu mümkün değil.
Son yıllarda yapılan iyileştirmelere rağmen hâlâ koğuş tipi cezaevleri yaygın. 14 tane F tipi cezaevi var ve burada 4975 tutuklu/hükümlü var. İstatistiklere göre bu rakamın 13 bin olması gerekiyor.
Oysa cezaevlerinde toplam PKK'lı sayısı 7000 civarı.
Mesela Buca Cezaevi'nde bir koğuşta 200'e yakın tutuklu var. Kanun gereği terör suçluları 1-3 kişi kalması gerekirken halen 60 kişinin beraber kaldığı yerler var.
Hal böyle olunca da örgüt cezaevlerini okula çeviriyor.
Teorik ve uygulamalı derslerle 'PKK'lı kimliği' inşa sürecini tamamlıyor. Hatta avukatların bilinçli olarak 'çömez'leri tutuklatmaya çalıştığı resmi raporlara yansıdı.Görevdeki bir savcı 'Serbest kalması gereken eylemciyi bizzat avukatı tutuklatmaya çalışıyor. Bazen avukatlarıyla rolleri değiştiğimizi düşünüyorum' diyor.
Cezaevlerini bir okul gibi konumlandıran örgüt eleman kazanma sürecinde sırasıyla şöyle bir yol izliyor:- Aday, önce basın açıklamaları, gösteriler içine sokuluyor.
- Sonra gençlik yapılanması DYGM bünyesinde sokak eylemlerine başlanıyor. Bu aşamada cezaevine girip eğitimine orada devam ediyor.
- Tahliye sonrası ise kırsala geçiliyor.
Hapisteki mahkumlar ve onları koordine etmekle sorumlu KCK komiseri arasında çok çarpıcı iletişim yöntemleri var.Raporlara yansıyanlar çok ilginç.
Uzun dalga radyo ile şifreli haberleşmeler, yönlendirilmiş telefonlarla görüşmeler ve avukatlar üzerinden yapılan mektuplar dikkat çekici.
Yaşanmış tecrübeler bu trafikte avukatların çok önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Çünkü ilgili yasa gereği avukatlar tutuklularla görüşme odasında baş başa, hiçbir kayıt cihazı ve görevli olmadan görüşüyorlar.Özetle, dağdaki militanı ya da sokaktaki eylemciyi yakalayıp cezaevine atmakla sorun çözülmüyor. Bilakis orada ideolojik eğitimini geliştiriyor.
Cezaevleri meselesi çok önemli ve üzerinde kapsamlı projeler geliştirmek şart.
Çünkü PKK gibi aktörü ve faktörü bol bir konuyu genel geçer tanımlarla değil bizatihi somut gerçeklerle analiz etmek şart.
Malum olduğu üzere açlık grevleri öncelikli gündemimiz.Başbakan Erdoğan eylemlere tepkili. BDP ise çözüme katkı yerine süreci tahrik etmekle meşgul.
Bugün itibariyle 64. güne girildi.
Gerçi gerçekte kaç kişinin açlık grevinde olduğu tartışmalı ama sonuçta bir kişi bile grevde olsa önemsenmeli.
Türkiye ve dünya örneklerinin aksine bizde açlık grevine başlayanların temel motivasyonu Öcalan'ın avukatları ile görüştürülmemesi. Yani kendileri ya da cezaevi şartları ile ilgili bir şikayetleri yok.
İlk bakışta 'ne olacak Öcalan avukatları ile de görüşüversin' diyenler hayli fazla. Fakat Öcalan'a yönelik tecrit basit bir karar değil.
Bilakis planlı bir stratejinin ürünü.
PKK ile ilgili taraflı tarafsız herkesin hemfikir olduğu bir gerçek var. Bir 'üst akıl' var ve örgütle ilgili kararlarda çok belirleyici.
İşte 'o aklın' çizdiği yapılanma modeli ve uygulanan yol haritasında İmralı çok önemli bir yere oturuyor.
Avukatlar aracılığı ile Kandil İmralı'yı, İmralı Kandil'i koordine ediyor. Bir yıldır bu iletişim kopuk. BDP ve Kandil de bu süre zarfında söylem üretemedi.
Özetle, açlık grevleri ile Öcalan'a yönelik tecridi bitirmek örgüt için ölüm kalım meselesi.
Hazır açlık grevleri gündemde iken cezaevlerinin PKK için ne anlam ifade ettiğine daha detaylı bakmakta fayda var.
Cezaevlerindeki PKK'lıların durumu ile ilgili çok önemli bir saha araştırması var. Oraya yansıyanveriler ise hayli düşündürücü.
Bir cümle ile özetlemek gerekirse cezaevleri PKK için Kandil'deki kamplar kadar önemli.
PKK, cezaevlerini uzun yıllardır çok önemsiyor. İlk olarak 1991'de Bekaa'da yapılan 'Zindan Direnişi Konferansı' ile örgütün 'cezaevleri politikası' belirlendi.
2008'deki 10. kongrede ise o politikanın yeni versiyonu hazırlandı.
Yönetmelikleri çıkartıldı. 10. kongre kararları bugün süren açlık grevlerinin 'bireysel eylem' olduğunu iddia edenleri birinci elden tekzip ediyor.
KCK içinde ise 'cezaevi komiteleri' birimi var ve doğrudan üst yönetime bağlı.
Komiteler de 'iç ve dış koordinasyon' olarak ikiye ayrılıyor. Koğuş, cezaevi ve cezaevleri genel sorumluları ile örgüt cezaevlerini elinde tutuyor.
Çok detaylı yazılmış 'Zindan Tüzük ve Yönetmeliği' bile mevcut.
PKK'nın zindan yönetmeliği
Keşke ülkede hiç cezaevi olmasa ama bu mümkün değil.
Son yıllarda yapılan iyileştirmelere rağmen hâlâ koğuş tipi cezaevleri yaygın. 14 tane F tipi cezaevi var ve burada 4975 tutuklu/hükümlü var. İstatistiklere göre bu rakamın 13 bin olması gerekiyor.
Oysa cezaevlerinde toplam PKK'lı sayısı 7000 civarı.
Mesela Buca Cezaevi'nde bir koğuşta 200'e yakın tutuklu var. Kanun gereği terör suçluları 1-3 kişi kalması gerekirken halen 60 kişinin beraber kaldığı yerler var.
Hal böyle olunca da örgüt cezaevlerini okula çeviriyor.
Teorik ve uygulamalı derslerle 'PKK'lı kimliği' inşa sürecini tamamlıyor. Hatta avukatların bilinçli olarak 'çömez'leri tutuklatmaya çalıştığı resmi raporlara yansıdı.
Görevdeki bir savcı 'Serbest kalması gereken eylemciyi bizzat avukatı tutuklatmaya çalışıyor. Bazen avukatlarıyla rolleri değiştiğimizi düşünüyorum' diyor.
Cezaevlerini bir okul gibi konumlandıran örgüt eleman kazanma sürecinde sırasıyla şöyle bir yol izliyor.
Aday, önce basın açıklamaları, gösteriler içine sokuluyor.
Sonra gençlik yapılanması DYGM bünyesinde sokak eylemlerine başlanıyor. Bu aşamadacezaevine girip eğitimine orada devam ediyor.
Tahliye sonrası ise kırsala geçiliyor.
Hapisteki mahkumlar ve onları koordine etmekle sorumlu KCK komiseri arasında çok çarpıcı iletişim yöntemleri var.
Raporlara yansıyanlar çok ilginç.
Uzun dalga radyo ile şifreli haberleşmeler, yönlendirilmiş telefonlarla görüşmeler ve avukatlar üzerinden yapılan mektuplar dikkat çekici.
Yaşanmış tecrübeler bu trafikte avukatların çok önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Çünkü ilgili yasa gereği avukatlar tutuklularla görüşme odasında baş başa, hiçbir kayıt cihazı ve görevli olmadan görüşüyorlar.
Özetle, dağdaki militanı ya da sokaktaki eylemciyi yakalayıp cezaevine atmakla sorun çözülmüyor. Bilakis orada ideolojik eğitimini geliştiriyor.
Cezaevleri meselesi çok önemli ve üzerinde kapsamlı projeler geliştirmek şart.
Adem Yavuz Aslan
Son yıllarda yapılan iyileştirmelere rağmen hâlâ koğuş tipi cezaevleri yaygın. 14 tane F tipi cezaevi var ve burada 4975 tutuklu/hükümlü var. İstatistiklere göre bu rakamın 13 bin olması gerekiyor.
Oysa cezaevlerinde toplam PKK'lı sayısı 7000 civarı.
Mesela Buca Cezaevi'nde bir koğuşta 200'e yakın tutuklu var. Kanun gereği terör suçluları 1-3 kişi kalması gerekirken halen 60 kişinin beraber kaldığı yerler var.
Hal böyle olunca da örgüt cezaevlerini okula çeviriyor.
Teorik ve uygulamalı derslerle 'PKK'lı kimliği' inşa sürecini tamamlıyor. Hatta avukatların bilinçli olarak 'çömez'leri tutuklatmaya çalıştığı resmi raporlara yansıdı.Görevdeki bir savcı 'Serbest kalması gereken eylemciyi bizzat avukatı tutuklatmaya çalışıyor. Bazen avukatlarıyla rolleri değiştiğimizi düşünüyorum' diyor.
Cezaevlerini bir okul gibi konumlandıran örgüt eleman kazanma sürecinde sırasıyla şöyle bir yol izliyor:- Aday, önce basın açıklamaları, gösteriler içine sokuluyor.
- Sonra gençlik yapılanması DYGM bünyesinde sokak eylemlerine başlanıyor. Bu aşamada cezaevine girip eğitimine orada devam ediyor.
- Tahliye sonrası ise kırsala geçiliyor.
Hapisteki mahkumlar ve onları koordine etmekle sorumlu KCK komiseri arasında çok çarpıcı iletişim yöntemleri var.Raporlara yansıyanlar çok ilginç.
Uzun dalga radyo ile şifreli haberleşmeler, yönlendirilmiş telefonlarla görüşmeler ve avukatlar üzerinden yapılan mektuplar dikkat çekici.
Yaşanmış tecrübeler bu trafikte avukatların çok önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Çünkü ilgili yasa gereği avukatlar tutuklularla görüşme odasında baş başa, hiçbir kayıt cihazı ve görevli olmadan görüşüyorlar.Özetle, dağdaki militanı ya da sokaktaki eylemciyi yakalayıp cezaevine atmakla sorun çözülmüyor. Bilakis orada ideolojik eğitimini geliştiriyor.
Cezaevleri meselesi çok önemli ve üzerinde kapsamlı projeler geliştirmek şart.
Çünkü PKK gibi aktörü ve faktörü bol bir konuyu genel geçer tanımlarla değil bizatihi somut gerçeklerle analiz etmek şart.
Malum olduğu üzere açlık grevleri öncelikli gündemimiz.Başbakan Erdoğan eylemlere tepkili. BDP ise çözüme katkı yerine süreci tahrik etmekle meşgul.
Bugün itibariyle 64. güne girildi.
Gerçi gerçekte kaç kişinin açlık grevinde olduğu tartışmalı ama sonuçta bir kişi bile grevde olsa önemsenmeli.
Türkiye ve dünya örneklerinin aksine bizde açlık grevine başlayanların temel motivasyonu Öcalan'ın avukatları ile görüştürülmemesi. Yani kendileri ya da cezaevi şartları ile ilgili bir şikayetleri yok.
İlk bakışta 'ne olacak Öcalan avukatları ile de görüşüversin' diyenler hayli fazla. Fakat Öcalan'a yönelik tecrit basit bir karar değil.
Bilakis planlı bir stratejinin ürünü.
PKK ile ilgili taraflı tarafsız herkesin hemfikir olduğu bir gerçek var. Bir 'üst akıl' var ve örgütle ilgili kararlarda çok belirleyici.
İşte 'o aklın' çizdiği yapılanma modeli ve uygulanan yol haritasında İmralı çok önemli bir yere oturuyor.
Avukatlar aracılığı ile Kandil İmralı'yı, İmralı Kandil'i koordine ediyor. Bir yıldır bu iletişim kopuk. BDP ve Kandil de bu süre zarfında söylem üretemedi.
Özetle, açlık grevleri ile Öcalan'a yönelik tecridi bitirmek örgüt için ölüm kalım meselesi.
Hazır açlık grevleri gündemde iken cezaevlerinin PKK için ne anlam ifade ettiğine daha detaylı bakmakta fayda var.
Cezaevlerindeki PKK'lıların durumu ile ilgili çok önemli bir saha araştırması var. Oraya yansıyanveriler ise hayli düşündürücü.
Bir cümle ile özetlemek gerekirse cezaevleri PKK için Kandil'deki kamplar kadar önemli.
PKK, cezaevlerini uzun yıllardır çok önemsiyor. İlk olarak 1991'de Bekaa'da yapılan 'Zindan Direnişi Konferansı' ile örgütün 'cezaevleri politikası' belirlendi.
2008'deki 10. kongrede ise o politikanın yeni versiyonu hazırlandı.
Yönetmelikleri çıkartıldı. 10. kongre kararları bugün süren açlık grevlerinin 'bireysel eylem' olduğunu iddia edenleri birinci elden tekzip ediyor.
KCK içinde ise 'cezaevi komiteleri' birimi var ve doğrudan üst yönetime bağlı.
Komiteler de 'iç ve dış koordinasyon' olarak ikiye ayrılıyor. Koğuş, cezaevi ve cezaevleri genel sorumluları ile örgüt cezaevlerini elinde tutuyor.
Çok detaylı yazılmış 'Zindan Tüzük ve Yönetmeliği' bile mevcut.
PKK'nın zindan yönetmeliği
Keşke ülkede hiç cezaevi olmasa ama bu mümkün değil.
Son yıllarda yapılan iyileştirmelere rağmen hâlâ koğuş tipi cezaevleri yaygın. 14 tane F tipi cezaevi var ve burada 4975 tutuklu/hükümlü var. İstatistiklere göre bu rakamın 13 bin olması gerekiyor.
Oysa cezaevlerinde toplam PKK'lı sayısı 7000 civarı.
Mesela Buca Cezaevi'nde bir koğuşta 200'e yakın tutuklu var. Kanun gereği terör suçluları 1-3 kişi kalması gerekirken halen 60 kişinin beraber kaldığı yerler var.
Hal böyle olunca da örgüt cezaevlerini okula çeviriyor.
Teorik ve uygulamalı derslerle 'PKK'lı kimliği' inşa sürecini tamamlıyor. Hatta avukatların bilinçli olarak 'çömez'leri tutuklatmaya çalıştığı resmi raporlara yansıdı.
Görevdeki bir savcı 'Serbest kalması gereken eylemciyi bizzat avukatı tutuklatmaya çalışıyor. Bazen avukatlarıyla rolleri değiştiğimizi düşünüyorum' diyor.
Cezaevlerini bir okul gibi konumlandıran örgüt eleman kazanma sürecinde sırasıyla şöyle bir yol izliyor.
Aday, önce basın açıklamaları, gösteriler içine sokuluyor.
Sonra gençlik yapılanması DYGM bünyesinde sokak eylemlerine başlanıyor. Bu aşamadacezaevine girip eğitimine orada devam ediyor.
Tahliye sonrası ise kırsala geçiliyor.
Hapisteki mahkumlar ve onları koordine etmekle sorumlu KCK komiseri arasında çok çarpıcı iletişim yöntemleri var.
Raporlara yansıyanlar çok ilginç.
Uzun dalga radyo ile şifreli haberleşmeler, yönlendirilmiş telefonlarla görüşmeler ve avukatlar üzerinden yapılan mektuplar dikkat çekici.
Yaşanmış tecrübeler bu trafikte avukatların çok önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Çünkü ilgili yasa gereği avukatlar tutuklularla görüşme odasında baş başa, hiçbir kayıt cihazı ve görevli olmadan görüşüyorlar.
Özetle, dağdaki militanı ya da sokaktaki eylemciyi yakalayıp cezaevine atmakla sorun çözülmüyor. Bilakis orada ideolojik eğitimini geliştiriyor.
Cezaevleri meselesi çok önemli ve üzerinde kapsamlı projeler geliştirmek şart.
Adem Yavuz Aslan