Ufuk Sağlık ve Sosyal Hizmet Görevlileri Sendikası (Ufuk Sağlık Sen) Genel Başkanı Adnan Bayraktar, yöneticilerin ehil insanlardan seçilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve illerde kamu hastaneleri birliklerinde görevde yükselme sınavı, mülakat ve mesleki eğitimin devre dışı bırakıldığını belirten Bayraktar, “Kamu hastaneleri birliklerinde görev yapacak genel sekreter, başkan, hastane yöneticisi, başhekim, başhekim yardımcısı, uzman, müdür ve müdür yardımcılarından oluşan Türkiye genelinde yaklaşık 5 bin kişi ile sözleşme imzalanmıştır. Bu şekilde yapılan atamalar demokratikleşme sürecimizi, milli birlik ve beraberliğimizi derinden yaralayarak, kurumlarda sosyal barışın bozulmasına sebep olmuştur.” dedi.
Ufuk Sağlık ve Sosyal Hizmet Görevlileri Sendikası (Ufuk Sağlık Sen) Genel Başkanı Adnan Bayraktar, Sağlık Bakanlığı’nda yapılan atamalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
2012 Kasım ayında Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve illerde kamu hastaneleri birliklerinin kurulduğunu ve Sağlık Bakanlığı'nın bağlı kuruluşu olarak tanımlandığını belirten Bayraktar, “Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Sağlık Bakanlığı'nın sunacağı ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerini vermek üzere, hastanelerin ve ağız ve diş sağlığı merkezlerinin işletilmesi, faaliyetlerinin izlenmesi, değerlendirilmesi, denetlenmesi, her birimin kendi alanına eğilmesini sağlayarak sağlık alanında gerçekleşen sıçramayı bir adım daha öteye götürmek ve daha güzel bir hizmet sunulması amacıyla kurulmuştu.” diye konuştu.
Halis niyetlerle kurulan bu sistemde, torpilin araya girmesiyle liyakatin ortadan kalktığını kaydeden Bayraktar, “Görevde yükselme sınavı, mülakat ve mesleki eğitim devre dışı bırakılarak, kamu hastaneleri birliklerinde görev yapacak genel sekreter, başkan, hastane yöneticisi, başhekim, başhekim yardımcısı, uzman, müdür ve müdür yardımcılarından oluşan Türkiye genelinde yaklaşık 5 bin kişi ile sözleşme imzalanmıştır. Bu şekilde yapılan atamalar demokratikleşme sürecimizi, milli birlik ve beraberliğimizi derinden yaralayarak kurumlarda sosyal barışın bozulmasına sebep olmuştur.” şeklinde konuştu.
Adaletin ve liyakatin olmadığı yerlerde güvenin sarsılacağını ifade eden Bayraktar, “Verim düşer, sosyal sağlık bozulur. Toplumda adaletin, barışın, güven ve huzurun sağlanması ancak kamu görevlerine objektif kriterler gözetilerek, ehliyet ve liyakat sahibi insanların getirilmesiyle mümkün olabilecektir. Ehliyet ve liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halinde ise toplumsal düzenin işleyişi zarar görecek, ülkenin gelişmesi, ileri gitmesi mümkün olmayacaktır. 2012 Kasım ayında 2 (iki) yıl süreli imzalanan sözleşmelerin sürelerinin sonuna yaklaşılmış, kurumlarda işler yürüyemez hale gelmiştir. Milletimize hizmet yeri olan sağlık kurumlarında sağlıklı bir hizmet sunulabilmesi için yeni sözleşmeler yapılırken liyakat ölçülerine azami özen gösterilmelidir. Kişilere göre hesap yapılmayıp prensip ve kriterler herkes için eşit olmalı ve tecrübenin, bilginin, tarafsızlığın egemen olduğu bir sistem kurmak için çalışılmalıdır. Adalet ve fırsat eşitliği çerçevesinde, yönettiği kişilerin hakkını savunabilen, iletişim becerisi olan, sonuç odaklı düşünebilen idareciler değerlendirilmelidir. Bu şekilde kişiye göre iş üretmek yerine, işe uygun ehil kişilerin seçilmesi en uygun olanıdır.” açıklamasında bulundu.
Yöneticilerin kendilerini, halkın üstünde bir güç ve kendisine mutlak saygı gösterilecek, itaat ve hizmet edilecek ayrıcalıklı insanlar olarak görmemesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi: “Yönetilenlere tepeden bakmayan, siyasi, sendikal ve ideolojik ayrım yapmayan, kamudan hizmet alanların önüne bürokratik formalite ve engeller koymayan, vatandaşın işini kolaylaştıran yönetici olmalılar. Sonuç olarak, gerçek idareciler, kamuyla, toplumla yaptıkları sözleşmeyi bozmak için sözlerin gizli manalarından yararlanmaya kalkmazlar. Zira, onlar darlık ve sıkıntıyı, toplumlarına hıyanete tercih ederler.”
Ufuk Sağlık ve Sosyal Hizmet Görevlileri Sendikası (Ufuk Sağlık Sen) Genel Başkanı Adnan Bayraktar, Sağlık Bakanlığı’nda yapılan atamalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
2012 Kasım ayında Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve illerde kamu hastaneleri birliklerinin kurulduğunu ve Sağlık Bakanlığı'nın bağlı kuruluşu olarak tanımlandığını belirten Bayraktar, “Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Sağlık Bakanlığı'nın sunacağı ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerini vermek üzere, hastanelerin ve ağız ve diş sağlığı merkezlerinin işletilmesi, faaliyetlerinin izlenmesi, değerlendirilmesi, denetlenmesi, her birimin kendi alanına eğilmesini sağlayarak sağlık alanında gerçekleşen sıçramayı bir adım daha öteye götürmek ve daha güzel bir hizmet sunulması amacıyla kurulmuştu.” diye konuştu.
Halis niyetlerle kurulan bu sistemde, torpilin araya girmesiyle liyakatin ortadan kalktığını kaydeden Bayraktar, “Görevde yükselme sınavı, mülakat ve mesleki eğitim devre dışı bırakılarak, kamu hastaneleri birliklerinde görev yapacak genel sekreter, başkan, hastane yöneticisi, başhekim, başhekim yardımcısı, uzman, müdür ve müdür yardımcılarından oluşan Türkiye genelinde yaklaşık 5 bin kişi ile sözleşme imzalanmıştır. Bu şekilde yapılan atamalar demokratikleşme sürecimizi, milli birlik ve beraberliğimizi derinden yaralayarak kurumlarda sosyal barışın bozulmasına sebep olmuştur.” şeklinde konuştu.
Adaletin ve liyakatin olmadığı yerlerde güvenin sarsılacağını ifade eden Bayraktar, “Verim düşer, sosyal sağlık bozulur. Toplumda adaletin, barışın, güven ve huzurun sağlanması ancak kamu görevlerine objektif kriterler gözetilerek, ehliyet ve liyakat sahibi insanların getirilmesiyle mümkün olabilecektir. Ehliyet ve liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halinde ise toplumsal düzenin işleyişi zarar görecek, ülkenin gelişmesi, ileri gitmesi mümkün olmayacaktır. 2012 Kasım ayında 2 (iki) yıl süreli imzalanan sözleşmelerin sürelerinin sonuna yaklaşılmış, kurumlarda işler yürüyemez hale gelmiştir. Milletimize hizmet yeri olan sağlık kurumlarında sağlıklı bir hizmet sunulabilmesi için yeni sözleşmeler yapılırken liyakat ölçülerine azami özen gösterilmelidir. Kişilere göre hesap yapılmayıp prensip ve kriterler herkes için eşit olmalı ve tecrübenin, bilginin, tarafsızlığın egemen olduğu bir sistem kurmak için çalışılmalıdır. Adalet ve fırsat eşitliği çerçevesinde, yönettiği kişilerin hakkını savunabilen, iletişim becerisi olan, sonuç odaklı düşünebilen idareciler değerlendirilmelidir. Bu şekilde kişiye göre iş üretmek yerine, işe uygun ehil kişilerin seçilmesi en uygun olanıdır.” açıklamasında bulundu.
Yöneticilerin kendilerini, halkın üstünde bir güç ve kendisine mutlak saygı gösterilecek, itaat ve hizmet edilecek ayrıcalıklı insanlar olarak görmemesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi: “Yönetilenlere tepeden bakmayan, siyasi, sendikal ve ideolojik ayrım yapmayan, kamudan hizmet alanların önüne bürokratik formalite ve engeller koymayan, vatandaşın işini kolaylaştıran yönetici olmalılar. Sonuç olarak, gerçek idareciler, kamuyla, toplumla yaptıkları sözleşmeyi bozmak için sözlerin gizli manalarından yararlanmaya kalkmazlar. Zira, onlar darlık ve sıkıntıyı, toplumlarına hıyanete tercih ederler.”