Kapsamhaber Yazarı Prof.Dr.Mustafa Özdemir Tek kişiye bağlı olan yargı ile hiesiz seçim yapılamayacağını yazdı.
13 yıldan beri Türkiye’de 36 etnik gurup olduğu iddiası Türkiye’yi siyasi, coğrafi ve insani bölünmenin bir adım ötesine getirmiştir. TBMM’de demokrasiyi tümden ilga etmek amacı ile çıkarılmakta olan “İç Güvenlik Kanunu” adeta iç savaş halindeki bir ülkenin meclis ortamında tartışılıyor, görünümündedir. Umuyoruz ki AKP milletvekilleri kimseyi öldürmeden, akıllarını başlarına toplayarak bu” demokrasiyi kaldırma yasasını” geri çekerler.
Bu durum bize şunu gösteriyor: AKP bu milletin % 50’si ölse bile iktidarı devretmek istemiyor. Her ne pahasına olursa olsun AKP bu seçimi almak istiyor.
Kendilerinin önde gelenlerinden Bülent Arınç, halkın iki ayrı kutba bölündüğünü artık selamlaşmanın bile kalktığını ifade ediyor. Tepedeki zatın taraflı davranışları bize şunu da gösteriyor: 7 Haziran Seçimleri, muhalefet çok dikkatli olursa, kısmen demokratik olabilen son seçim olacaktır. Bundan sonraki seçimler Saddam’ın Irak’ta ara sıra yaptığı seçimler, Hüsnü Mübarek’in Mısırda yaptığı seçim görünümlü rezillikler ve Sovyetlerde uygulanan 4 yılda bir yapılan, adayları Komünist Partisince belirlenen seçimlere benzeyecektir.
Bunu tahmin etmek için gelecek bilimcisi veya Nostradamus olmaya gerek yoktur. Zira serbest ve eşitliğe dayalı seçimler BAĞIMSIZ YARGI, GERÇEK BİR ÇOĞULCU SİSTEM, İNSAN HAKLARI ÇERÇEVESİNDE VE ÖZGÜR SEÇME HAKKI varlığında olur. Kimse kimseyi kandırmaya kalkmamalıdır. Türkiye’de bunlardan hiçbirisi mevcut değildir. Bu nedenle 7 Haziran seçimleri demokratik görünümlü son seçim olabilir. Ondan sonra Saddam’ın seçimleri gibi seçimlerle dünyayı kandırma çabaları ortaya çıkacaktır.
TEK KİŞİYE BAĞLI OLAN YARGI İLE HİLESİZ SEÇİM YAPILAMAZ
En yakın iki seçime bakalım: 2010 referandumu kesin olarak hilesiz değildir. Bunu herkes bilmektedir. 2011 Milletvekillği seçimlerinde sayısız sandık hileleri yapılmıştır. 2014 yerel seçimlerinde seçim hile ve yolsuzlukları ile Ankara Belediyesi ve daha pek çok yerel yönetim İktidarın elinde kalmıştır.
Türkiye’de Yüksek Seçim Kurulu’nun bağımsız olması gerekmez mi? Aklı başında, namuslu ve dürüst olan hangi yurttaş YSK’nın tarafsız olduğunu düşünebilir. Daha önce bağımsız bir yüksek mahkeme niteliğinde olan bu kurum şimdi hükümetin emrindedir.
İmkan ve fırsatları yaklaşık eşit olmayan bir seçim aslında meşru da değildir, demokratik hiç değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin eşit imkan ve fırsatlarda yapıldığını söyleyebilecek tek kişi bulunabilir mi? “Haşhaşi” haline dönmüş AKP’nin propaganda bombardımanına tutulmuş seçmen kitlesi hariç 7 milyar insandan tek bir kişi bile buna EVET diyemez.
SEÇİM ANTİDEMOKRATİK OLARAK YAPILIR, GENE AKP HİLE İLE KAZANIRSA NE OLUR?
YAZININ DEVAMI
13 yıldan beri Türkiye’de 36 etnik gurup olduğu iddiası Türkiye’yi siyasi, coğrafi ve insani bölünmenin bir adım ötesine getirmiştir. TBMM’de demokrasiyi tümden ilga etmek amacı ile çıkarılmakta olan “İç Güvenlik Kanunu” adeta iç savaş halindeki bir ülkenin meclis ortamında tartışılıyor, görünümündedir. Umuyoruz ki AKP milletvekilleri kimseyi öldürmeden, akıllarını başlarına toplayarak bu” demokrasiyi kaldırma yasasını” geri çekerler.
Bu durum bize şunu gösteriyor: AKP bu milletin % 50’si ölse bile iktidarı devretmek istemiyor. Her ne pahasına olursa olsun AKP bu seçimi almak istiyor.
Kendilerinin önde gelenlerinden Bülent Arınç, halkın iki ayrı kutba bölündüğünü artık selamlaşmanın bile kalktığını ifade ediyor. Tepedeki zatın taraflı davranışları bize şunu da gösteriyor: 7 Haziran Seçimleri, muhalefet çok dikkatli olursa, kısmen demokratik olabilen son seçim olacaktır. Bundan sonraki seçimler Saddam’ın Irak’ta ara sıra yaptığı seçimler, Hüsnü Mübarek’in Mısırda yaptığı seçim görünümlü rezillikler ve Sovyetlerde uygulanan 4 yılda bir yapılan, adayları Komünist Partisince belirlenen seçimlere benzeyecektir.
Bunu tahmin etmek için gelecek bilimcisi veya Nostradamus olmaya gerek yoktur. Zira serbest ve eşitliğe dayalı seçimler BAĞIMSIZ YARGI, GERÇEK BİR ÇOĞULCU SİSTEM, İNSAN HAKLARI ÇERÇEVESİNDE VE ÖZGÜR SEÇME HAKKI varlığında olur. Kimse kimseyi kandırmaya kalkmamalıdır. Türkiye’de bunlardan hiçbirisi mevcut değildir. Bu nedenle 7 Haziran seçimleri demokratik görünümlü son seçim olabilir. Ondan sonra Saddam’ın seçimleri gibi seçimlerle dünyayı kandırma çabaları ortaya çıkacaktır.
TEK KİŞİYE BAĞLI OLAN YARGI İLE HİLESİZ SEÇİM YAPILAMAZ
En yakın iki seçime bakalım: 2010 referandumu kesin olarak hilesiz değildir. Bunu herkes bilmektedir. 2011 Milletvekillği seçimlerinde sayısız sandık hileleri yapılmıştır. 2014 yerel seçimlerinde seçim hile ve yolsuzlukları ile Ankara Belediyesi ve daha pek çok yerel yönetim İktidarın elinde kalmıştır.
Türkiye’de Yüksek Seçim Kurulu’nun bağımsız olması gerekmez mi? Aklı başında, namuslu ve dürüst olan hangi yurttaş YSK’nın tarafsız olduğunu düşünebilir. Daha önce bağımsız bir yüksek mahkeme niteliğinde olan bu kurum şimdi hükümetin emrindedir.
İmkan ve fırsatları yaklaşık eşit olmayan bir seçim aslında meşru da değildir, demokratik hiç değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin eşit imkan ve fırsatlarda yapıldığını söyleyebilecek tek kişi bulunabilir mi? “Haşhaşi” haline dönmüş AKP’nin propaganda bombardımanına tutulmuş seçmen kitlesi hariç 7 milyar insandan tek bir kişi bile buna EVET diyemez.
SEÇİM ANTİDEMOKRATİK OLARAK YAPILIR, GENE AKP HİLE İLE KAZANIRSA NE OLUR?
YAZININ DEVAMI