Lakabı “HOCALAR” olan bir ailenin içinde dünyaya geldim. İyi bir din eğitimi almak için merhum babam çok uğraşıyordu. Hafızlığa başladım. Yarım hafız olmuştum ki bir olay yüzünden hafızlığı bıraktım. Tabii burada hayat hikâyemi anlatmayacağım. Dini hayatımın köşe taşlarının neler olduğunu göstermek istiyorum. Sonra 1959 yılında öğretmen okulu öğrencisi oldum. 35 kadar öğretmenimizden ikisi hariç geriye kalanlar solcu ve aşırı solcuydu. Dindar bir aileden geldiğimiz için o günün şartlarında çoğu ateist olan öğretmenlerle mücadele etmek bize düşüyordu. Sağı, solu, milliyetçileri, İslamcıları, özetle herkesi okudum.
ANKARA’NIN 1965 FİKİR RÜZGARLARI
O yıllarda milliyetçilerin CKMP adlı bir partisi vardı. “İslamcı”ların ise Adalet Partisi içinde siyaset yaptıkları dönemdi. Merhum Demirel sağ cenahı toparlayabilmek için gayret içindeydi. Sonradan öğrendiğime göre bazı dernekler kurduruyordu. Biz Erzurum’dan Ankara’ya yeni gelmiştik. Diğer bölgelerden gelen arkadaşlar gibi arayış içindeydik. Kızılay semtinde “Milliyetçi Gençlik Derneği” diye bir levha gördük. Amblemi cami altında bir bozkurt figürü şeklindeydi. 4 veya 5 arkadaş derneğe uğradık ve bir süre sonra bizi kaydettiler. Kongre oldu ben “denetleme kurulu üyesi” iki arkadaş da “yönetim kurulu üyesi oldu. Başkanlığa da Sinemacı Yücel Çakmaklı’nın galiba ağabeyi Yüksel Çakmaklı getirildi. O sene derneğe genel bütçeden 50 bin lira para çıktı. Ankara’da ev satın alınacak kadar bir paraydı. Yavaş yavaş milliyetçilerle,” İslamcılar” ayrışmaya başladı. Tartışmalar da başladı. Son kopuş şöyle oldu: Bir baktık ki “İslamcı” gurup parayı, günümüzün bir söğüşçüsünün deyimi ile, resmen söğüşlüyor. Şöyle tutanaklar geliyor. Mesela Kızılay-Çankay taksi ücreti 10 lira ise bunlar onu 100 lira üzerinden belgeye bağlayıp, şoföre para verip imzalatıyor ve parayı paylaşıyorlar. Başkanın bu işte ortak olup olmadığını tespit edemedik. Dernek muhasibi ve diğer üyeler kumpasın içindeydiler. Ben yönetim kuruluna durumu rapor ettim. O gece milliyetçilerle “İslamcılar” orada iyi bir kavga ettik. Çünkü bize de paradan yeme teklifi getirdiler. Biz bu çirkin teklife o günün şartlarında arkadaşım Ramazan Mirzaoğlu öncülüğünde yumrukla karşılık verdik. Bizi dernekten ihraç ettiler. Parayı da yediler. Daha sonra “İslamcı”larla çok ilişkim oldu. Sayın Mehmet Şevket Eygi hariç hepsi üç aşağı beş yukarı aynıydı. Sayın Eygi ile bizzat temasım olmadı. “Bugün” adında bir gazete çıkarıyordu. Ben iki tane alıyordum ve arkadaşlara da aldırıyordum. “Toplu Sabah Namazları” düzenliyorduk. Yani “İslamcı” kesimle hala bağlarımı sürdürüyordum. Sayın Eygi kanaatime göre aynı dürüstlüğü devam ettiriyor. Ama o bana göre tek başına bir “kahraman” idi.
ANKARA’NIN 1965 FİKİR RÜZGARLARI
O yıllarda milliyetçilerin CKMP adlı bir partisi vardı. “İslamcı”ların ise Adalet Partisi içinde siyaset yaptıkları dönemdi. Merhum Demirel sağ cenahı toparlayabilmek için gayret içindeydi. Sonradan öğrendiğime göre bazı dernekler kurduruyordu. Biz Erzurum’dan Ankara’ya yeni gelmiştik. Diğer bölgelerden gelen arkadaşlar gibi arayış içindeydik. Kızılay semtinde “Milliyetçi Gençlik Derneği” diye bir levha gördük. Amblemi cami altında bir bozkurt figürü şeklindeydi. 4 veya 5 arkadaş derneğe uğradık ve bir süre sonra bizi kaydettiler. Kongre oldu ben “denetleme kurulu üyesi” iki arkadaş da “yönetim kurulu üyesi oldu. Başkanlığa da Sinemacı Yücel Çakmaklı’nın galiba ağabeyi Yüksel Çakmaklı getirildi. O sene derneğe genel bütçeden 50 bin lira para çıktı. Ankara’da ev satın alınacak kadar bir paraydı. Yavaş yavaş milliyetçilerle,” İslamcılar” ayrışmaya başladı. Tartışmalar da başladı. Son kopuş şöyle oldu: Bir baktık ki “İslamcı” gurup parayı, günümüzün bir söğüşçüsünün deyimi ile, resmen söğüşlüyor. Şöyle tutanaklar geliyor. Mesela Kızılay-Çankay taksi ücreti 10 lira ise bunlar onu 100 lira üzerinden belgeye bağlayıp, şoföre para verip imzalatıyor ve parayı paylaşıyorlar. Başkanın bu işte ortak olup olmadığını tespit edemedik. Dernek muhasibi ve diğer üyeler kumpasın içindeydiler. Ben yönetim kuruluna durumu rapor ettim. O gece milliyetçilerle “İslamcılar” orada iyi bir kavga ettik. Çünkü bize de paradan yeme teklifi getirdiler. Biz bu çirkin teklife o günün şartlarında arkadaşım Ramazan Mirzaoğlu öncülüğünde yumrukla karşılık verdik. Bizi dernekten ihraç ettiler. Parayı da yediler. Daha sonra “İslamcı”larla çok ilişkim oldu. Sayın Mehmet Şevket Eygi hariç hepsi üç aşağı beş yukarı aynıydı. Sayın Eygi ile bizzat temasım olmadı. “Bugün” adında bir gazete çıkarıyordu. Ben iki tane alıyordum ve arkadaşlara da aldırıyordum. “Toplu Sabah Namazları” düzenliyorduk. Yani “İslamcı” kesimle hala bağlarımı sürdürüyordum. Sayın Eygi kanaatime göre aynı dürüstlüğü devam ettiriyor. Ama o bana göre tek başına bir “kahraman” idi.