Ali Ekicioğlu hayatını kaybetti. 1970'lerden bugüne ülkücü hareket içerisindeki mücadelesini sürdüren ülkücü dava adamı Ali Ekicioğlu, uzun zamandır mücadele ettiği hastalığa yenik düştü. Ekicioğlu'nun cenazesi yarın saat 11.00'de Samsun'dan kaldırılarak, Göğceli Camii'nde cuma namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından Göceli Mezarlığı'nda son yolculuğuna uğurlanacaktır.
Değerli büyüğümüz merhuma Yüce Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Ali Ağabeyimizin ülkücülüğü, Milliyetçi Hareket Partisi'nin ilk kurulduğu zamanlarda başladı. Çarşamba’da MHP’nin kurucularından olan Ekicioğlu, rahmetli Başbuğumuzun dava ve yol arkadaşlarından olup, aynı zamanda ülkücülüğü bizzat Başbuğ Alparslan Türkeş'ten öğrenmiştir.
Ali Ekicioğlu, çok okuyan ve çok düşünen, düşüncelerini hiçbir şekilde kaçamak yapmadan, cesurca ortaya koyan bir dava adamıydı. Samsun-Çarşamba'nın en eski ülkücülerinden olan Ekicioğlu, hayatını Ülkücü Harekete adadı. Sert mizacının altında yatan sevgi dolu yüreğinde yanan dava ateşi, yaşlandıkça kor haline dönüşmüş ve çevresindekilere şöyle demişti:
"Aslında kaçıyorum…
Medeniyet canavarının diş izleri kaplamış her köşeyi…
Her adımda kendini inkâr, her adımda ihanet…
Dava arkadaşım dediğim insanların çoğu haram sokakların dilencisi…
Sevdalarımı, benliğimi, ‘ben’ aslı olan benim sokaklarımı ve arkadaşlarımı dileniyorum…
Yıllardır bu sokaklarda, kaldırımlarda, tozlu yollarda tur atmaktan zevk alırdım.
Ben mi yabanım, benim sokaklarım mı bana bilemiyorum."
Ve şu sözler kulaklarımızda küpe oldu yıllar öncesinden: "Gözlerim ve kulaklarım ihanetlere aşina oldu."
“Haksızlık karşısında susan şeytandır” diyen Ali Ekicioğlu, eskiye bakarak yeninin yalnızlığını şöyle anlatıyordu: “Doğduğum, büyüdüğüm, hatıralarımın birleştiği yöreme gittiğimde, sokaklarında bir yabancı ve sürgün misali yürüyorum sessiz ve kahırla, aklımın gölgesinde. Emektar kaldırımlar sanki istemeyerek taşıyor beni, gayri ihtiyari. Yoksa onlar da mı ihanet ediyor bana? Düşüncelerim beynimde köşe kapmaca oynuyor. Artık yıllara dayalı dostluklar da tanınmaz halde.”
Karamsarlık rüzgârına salıyor kendini, bir an gördüğü ihanetler karşısında Ali Ağabey... Susmayı hiç beceremezdi. “Sustum artık” der, yine o anlatırdı “susmak” ne demektir diye...
Ekicioğlu’nun gördükleri, yaşadıkları, onu çok zaman düşürse de kaldırımlara, bir umut, bir aşk ve yeniden doğmuş gibi hayata kalkar, doğrulur ve kükrer…
Gitme vaktinin geldiğini yıllar önce anlatmıştı Ali Ağabey: “Artık zaman daraldı, yol kısaldı. Hayatım, yorgun insanların çaresizliklerine konan kuş gibidir bazen. Ne kadar istesem de taşımakta zorlanıyorum. Kanatları kırık kuş misali… Bazen üzerime doğrulmasını istediğim namludan medet umarım bunca yalan ve ihanet karşısında.” Derin bir nefes alıyor, ıslak gözler ve tane tane sözlerini sıralıyor: “Geç kalmanın en kötüsü kendine geç kalmaktır… tıpkı Ali Ekicioğlu olarak kendime geç kalmam gibi…” ve ekliyor: “İçinde yuvarlandığım boşluğu sarmalayacak yeni dünyanın ilk işareti olduğunu bilmek beni umutlandırıyor.”
Ali Ağabey’i anlatmak mümkün değil. Ali Ağabey, şahsına münhasır; özde ve sözde bir olan adamdı.
Allah rahmet eylesin.
Kapsamhaber: Ramazan Çağlar
Ülkü devi ali reisin ruhu şad olsun.Mekanı Cennet olsun.