Deneyimli Yazar ve Siyasetçi Zihni Açba Sakarya yenihaber gazetesinde kaleme aldığı "Şecaat arz ederken sirkatin söylemek…" başlıklı yazısında ilginç tespitlerde bulundu.
İşte Zihni Açba'nın gündem yorumu:
Sayın Başbakan, bir günlük Türkmenistan ziyareti için hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında açıklama yapıyor; “Olaylara müdahale diyenler bizi Mısır’ın, Arapların içişlerine karışmakla itham ettiler. Bunu diyenlere buradan sesleniyorum. Suriye ile ilgili olduğu zaman niye Türkiye’den destek istediniz? Suriye Arap değil miydi? Bu katliamı işleyenler kadar sessiz kalanlar da bu cinayetlerden sorumludur…” Anlayamamak için aptal olmak gerekir ama biz yine de anlamak istemeyenler için açıklık getirelim. Diyor ki Sayın Başbakan; “Bizim Suriye ile ilgili izlediğimiz politika, Amerika ve batının istekleri doğrultusunda, onlara destek maksatlıdır.”
Bu sözlerin ardından yağıyor, gürlüyor ve vahşi batıyı Mısır’da yaşananları görmeye davet ediyor kendi üslubunca. Düşünüyorum da; eğer bir muhalefet sözcüsü veya bir basın mensubu böyle bir ithamda bulunsaydı. Yani siz hükümet olarak Suriye’de ABD’nin ve batının istekleri doğrultusunda politikalar izliyorsunuz deseydi neler olurdu acaba. En basitinden, “Bu iddialarını ispatlayamayanlar” diye başlayan cümlelerine bir yenisini eklerdi. Ardından da zalimlerin, darbecilerin destekçisi olmakla suçlardı iddia sahiplerini. İddiaların gerçekliği ortaya çıkınca da “O politikaları biz değil, devlet geliştiriyor” gibi anlaşılması zor bir izah getirirdi herhalde.
İmralı canisi yeni bir mesaj göndermiş muhataplarına. Kendisini ziyarete giden BDP heyeti ile gönderdiği ve kamuoyuyla da paylaşılmasını istediği mesajında; “Devlet heyetiyle yaptığımız toplantı ve görüşmeler sürmektedir. Bizim açımızdan süreç bu yönüyle devam etmektedir. Bu aşamaya kadar benim konumuma araçsal bir değer biçilmesini anlamlandırdım. Ancak, bundan sonra benim durumumun araçsal olmaktan çıkıp, stratejik bir konuma getirilmesi gerekmektedir” diyerek, kendisi için stratejik konum istemekte ve devamında, “Türkiye iç sorunlarında da bölgede Suriye başta olmak üzere yaşanan sorunlarda da çözüm noktasında katkı sunabilmem için, konumumun stratejik olarak ele alınması zorunludur. Hükümetin de demokratikleşme konusunda katılımcı bir yöntemle hazırlanacak demokratikleşme paketleriyle pratik adımlar atması, sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için gereklidir diye düşünüyorum” ifadeleriyle, hükümete kendince yeni bir yol haritası vermektedir.
Sayın Başbakan yine açıklama yapıyor ve diyor ki; “Henüz çekilme ve silah bırakma sürecinde bir mesafe kat edilmemiştir. Yaşlı ve çocuklardan oluşan yüzde yirmilik bir çekilme söz konusudur. Örgütün bir silah bırakma girişimi de henüz söz konusu değildir…” Bir kez daha sormak istiyorum. Eğer bu açıklamalar bir muhalefet sözcüsünün ağzından çıksaydı veya bir gazetede haber olarak verilseydi ne olurdu? Hiç şüphe yok ki; bu açıklama, barış sürecini baltalamaya yönelik, terörün ve akan kanın sürmesini isteyen, terörden ve kandan beslenen mihrakların iddiaları olarak değerlendirilirdi hükümet tarafından.
Sayın Başbakan’ın gerek Mısır ve Suriye gerekse PKK ve çözüm süreci ile ilgili bu açıklamaları, bir nevi “Şecaat arz etmektir” bize göre. Atalar sözü malûm; “Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler” demişler. Başbakan da bir yandan ABD ve Batı’ya, diğer yandan Öcalan’a ve bölücü örgüte diklenirken, izledikleri politikaların menşeini ve ülkeyi hangi bilinmezliklere sürüklediğini, adeta itiraf eder gibidir.
İşte Zihni Açba'nın gündem yorumu:
Sayın Başbakan, bir günlük Türkmenistan ziyareti için hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında açıklama yapıyor; “Olaylara müdahale diyenler bizi Mısır’ın, Arapların içişlerine karışmakla itham ettiler. Bunu diyenlere buradan sesleniyorum. Suriye ile ilgili olduğu zaman niye Türkiye’den destek istediniz? Suriye Arap değil miydi? Bu katliamı işleyenler kadar sessiz kalanlar da bu cinayetlerden sorumludur…” Anlayamamak için aptal olmak gerekir ama biz yine de anlamak istemeyenler için açıklık getirelim. Diyor ki Sayın Başbakan; “Bizim Suriye ile ilgili izlediğimiz politika, Amerika ve batının istekleri doğrultusunda, onlara destek maksatlıdır.”
Bu sözlerin ardından yağıyor, gürlüyor ve vahşi batıyı Mısır’da yaşananları görmeye davet ediyor kendi üslubunca. Düşünüyorum da; eğer bir muhalefet sözcüsü veya bir basın mensubu böyle bir ithamda bulunsaydı. Yani siz hükümet olarak Suriye’de ABD’nin ve batının istekleri doğrultusunda politikalar izliyorsunuz deseydi neler olurdu acaba. En basitinden, “Bu iddialarını ispatlayamayanlar” diye başlayan cümlelerine bir yenisini eklerdi. Ardından da zalimlerin, darbecilerin destekçisi olmakla suçlardı iddia sahiplerini. İddiaların gerçekliği ortaya çıkınca da “O politikaları biz değil, devlet geliştiriyor” gibi anlaşılması zor bir izah getirirdi herhalde.
İmralı canisi yeni bir mesaj göndermiş muhataplarına. Kendisini ziyarete giden BDP heyeti ile gönderdiği ve kamuoyuyla da paylaşılmasını istediği mesajında; “Devlet heyetiyle yaptığımız toplantı ve görüşmeler sürmektedir. Bizim açımızdan süreç bu yönüyle devam etmektedir. Bu aşamaya kadar benim konumuma araçsal bir değer biçilmesini anlamlandırdım. Ancak, bundan sonra benim durumumun araçsal olmaktan çıkıp, stratejik bir konuma getirilmesi gerekmektedir” diyerek, kendisi için stratejik konum istemekte ve devamında, “Türkiye iç sorunlarında da bölgede Suriye başta olmak üzere yaşanan sorunlarda da çözüm noktasında katkı sunabilmem için, konumumun stratejik olarak ele alınması zorunludur. Hükümetin de demokratikleşme konusunda katılımcı bir yöntemle hazırlanacak demokratikleşme paketleriyle pratik adımlar atması, sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için gereklidir diye düşünüyorum” ifadeleriyle, hükümete kendince yeni bir yol haritası vermektedir.
Sayın Başbakan yine açıklama yapıyor ve diyor ki; “Henüz çekilme ve silah bırakma sürecinde bir mesafe kat edilmemiştir. Yaşlı ve çocuklardan oluşan yüzde yirmilik bir çekilme söz konusudur. Örgütün bir silah bırakma girişimi de henüz söz konusu değildir…” Bir kez daha sormak istiyorum. Eğer bu açıklamalar bir muhalefet sözcüsünün ağzından çıksaydı veya bir gazetede haber olarak verilseydi ne olurdu? Hiç şüphe yok ki; bu açıklama, barış sürecini baltalamaya yönelik, terörün ve akan kanın sürmesini isteyen, terörden ve kandan beslenen mihrakların iddiaları olarak değerlendirilirdi hükümet tarafından.
Sayın Başbakan’ın gerek Mısır ve Suriye gerekse PKK ve çözüm süreci ile ilgili bu açıklamaları, bir nevi “Şecaat arz etmektir” bize göre. Atalar sözü malûm; “Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler” demişler. Başbakan da bir yandan ABD ve Batı’ya, diğer yandan Öcalan’a ve bölücü örgüte diklenirken, izledikleri politikaların menşeini ve ülkeyi hangi bilinmezliklere sürüklediğini, adeta itiraf eder gibidir.