MHP İzmir Milletvekili Prof.Dr.Hasan Kalyoncu'nun 18 Temmuz 2019 tarihli 11. Kalkınma Planı üzerine TBMM’de iklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki etkilerini dile getirdiği konuşmasında Türkiye'nin iklim değişikliği açısından oldukça kırılgan bir bölgede yer aldığını söyledi.İzmir Milletvekili MHP Grubu Adına konuşan Hasan KALYONCU, TBMM 11. Kalkınma Planının (2019-2023) birinci bülümünde söz alarak yaptığı konuşmada, "Sıcaklığın gelecek yıllarda ülke genelinde yükselmesi ve yağışların özellikle Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde azalma göstereceği bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur. Su kaynaklarında azalma öncelikli olarak tarım ve hayvancılıkla ilgili sektörde kendini gösterirken hidroelektrik üretimi de olumsuz etkilenecektir." dedi.Sıcaklık değişimleri aynı zamanda turizmi de etkileyeceğini dile getiren Kalyoncu, "Kış turizminde azalma yaşanırken Akdeniz ikliminin genişlemesi sebebiyle yaz turizmi potansiyeli yükselecektir. Bu sebeplerle ülkenin iklim değişikliğinden en az etkilenmesi için gerekli tüm önlemlerin alınması gerekmektedir. Bunların başında, tatlı su depolama sorunları gelmektedir. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmada, iklim değişikliğinin su kaynakları üzerine havza bazında etkisinin tespiti ve uyum faaliyetlerinin belirlenmesi çalışması tamamlanmıştır." dedi.
Ülkemizin geleceğini etkileyecek ve ülke tarımına su kıtlığının olumsuz etkilerinin çok büyük olacağı bu konunun, kalkınma planı içerisinde öncelikli olarak ele alınması gerekmektedir." dedi.İklimde meydana gelen değişimler canlıların yaşadığı çevrelerin karakterlerini de değiştirdiğine dikkat çeken Kalyoncu; "Bu değişimler ise ekolojik bozulmalara sebep olacak ve ortamda yaşayan böceklerin davranışlarını dolaylı olarak etkileyecektir. Küresel ısınma, bir bölgede yaşayan canlı türlerinin yaşadıkları bölgeyi terk etmelerine veya yok olmalarına sebep olabileceği gibi, bölgeye özgü olmayan yeni istilacı türlerin de yerleşimine olanak sağlayacaktır. İklim değişikliği bitki tozlaşmasında da sorunlar oluşturacaktır. Tozlaşmayı sağlayan organizmalar ve bitkiler arasında uyumsuzluklar ortaya çıkacaktır. Ayrıca, kış döneminde artan sıcaklıklar meyve üretimi için büyük olumsuzluklara sebebiyet verecektir." şeklinde konuştu.Bilimsel çalışmalarda iklim değişikliklerinin etkilerini minimize etmek için yerli biyo çeşitliliğin korunması gerektiği ifade edildiğine dikkat çeken Kalyoncu, çünkü bitki tozlaşmasının yerli tozlaştırıcılar olmadan hızlı bir şekilde düşeceği bilinmektedir. İklim değişimiyle beraber istilacı türlerin ülkemize gelişi ve bu türlerle ilgili mücadele eylem planları oluşturulması gerekmektedir. Bu istilacı türler arasında tarım zararlıları ve orman ekosistemine zarar verenler ayrı önem taşımaktadır. Bunun yanında bitki patojenleri ve tarla yabancı otları da değişim gösterecektir." şeklinde ifadeler kullandı.İzmir Milletvekili MHP Grubu Adına Hasan KALYONCU konuşmasını şöyle devam ettirdi:"Patojenlerin tanınmaması mücadele sürecini de uzatacaktır. Meydana gelen bu değişim ise tarım sektöründe büyük zararlara sebebiyet verecektir. Akdeniz'deki ısı artışı, Kızıldeniz'den gelen türlerin Akdeniz'de artışını da beraberinde getirmektedir. Günümüzde Kızıldeniz kökenli yaklaşık 33 tür, yerli türlerle rekabet etmektedir. Karadeniz'de ise ticari balık türü sayısı 26'dan 6'lara kadar düşmüştür. Karadeniz'de bu durumu sağlayan sadece istilacı türler değil, aynı zamanda aşırı avcılık ve kirlenme de etkin durumdadır.TEK MERKEZDEN KONTROL SAĞLANMALIDIRİklim değişikliğinin bir başka etkisi de orman yangınlarının artması ve yoğun olarak gözlenen bölgelerden farklı alanlara doğru yayılması olarak kendini yine gösterecektir. Kıymetli milletvekilleri, tüm bunların yanında bu konuyla ilgili bakanlıklar arasındaki iş birliğinin olmaması, korunan alanlarda Çevre, Şehircilik ve Tarım Bakanlıkları arasındaki yetki karmaşası, iklim değişikliğiyle beraber sorunların artışına da sebep olmaktadır.
Aynı zamanda, bakanlıklar içerisindeki genel müdürlüklerin birbirinden bağımsız çalışmaları sorunların çözümünü de zorlaştırmaktadır. İklim değişikliği senaryoları değerlendirilirken ilgili genel müdürlükler ortak çalışma yürütülmelidir. Bu ortak çalışmayı su yönünden koordine etmesi gereken kurum, Su Enstitüsü olmasına rağmen bu tip çalışmalar içerisinde yer almamaktadır. Bu kurum ya asli görevine geri döndürülmelidir veya Su Yönetimi Genel Müdürlüğü içerisine alınmalıdır. Ülkemiz için çok büyük önem taşıyan bu tip çalışmalar tek merkezden kontrol edilmelidir.Millî Eğitim Bakanlığıyla iş birliği yapılmalıdırİklim değişimi ekosistem üzerinde değişimlere sebep olmakta ve bu etkiler doğru öngörülerek planlanmaz ise tarımda, hayvancılıkta, su temininde, istilacı türlerle mücadelede, patojenlerle ve yabancı otlarla mücadelede büyük ekonomik kayıplara ve zorluklara sebebiyet verecektir ve bu zorluklarla karşı karşıya kalacağız.
Tüm bunların yanında, iklim değişikliği konusunda da Millî Eğitim Bakanlığıyla iş birliği yapılmalı, gençlerimize değerler eğitimi verilmelidir. Bu eğitim Türk milletinin bütün değerlerini kapsayacak şekilde planlanmalıdır. Ekosistemimiz millî değerimizdir. Tüm değerlerimizi koruyalım ve yaşatalım.
DEĞİŞİME HAZIR OLUNMALI
Tatlı sulardan daha fazla faydalanabilmek için buharlaşmanın en aza indirgeneceği çalışmaların yapılması gerektiğini savunan Kalyoncu, "Bunun en aza indirileceği çalışmaları yapabilmek için de yer altı havzaları ve yer altı barajları oluşturmak gerekmektedir. Bu havzalar hem tarım sektörü açısından hem de içme ve kullanma suyu temininde hayati önem taşımaktadır. İklim değişikliği senaryolarına bakıldığında, ülkemizde tarım ürün deseni değişimine sebep olduğu görülmektedir. Türkiye'nin en fazla tarım yapılan araziye sahip illeri tahıl açısından Konya, Ankara ve Şanlıurfa; sebze açısından Hatay, Antalya, Bursa ve İzmir; meyve açısından İzmir, Manisa, Aydın, Ordu ve Antep'tir. Bitkisel ürünler değeri açısından Antalya, Mersin ve İzmir; canlı hayvanlar değeri açısından Konya, İzmir, Balıkesir ve hayvansal ürünler değeri açısından Konya, İzmir, Manisa, Balıkesir ve Bolu başta gelen illerimizdir. Bu illerin çoğu, yağışın azalacağı ve sıcaklığın artacağı bölgelerde yer almaktadır. Bu sebeple gelecekteki ürün desen değişimleri konusunda Türkiye'nin hazır olması gerekmektedir. Değişimin su azalmasıyla birlikte ele alınması için Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ile TAGEM arasında ortak çalışma yapılmalıdır." dedi.GENETİK MİRASA SAHİP ÇIKILMALIDIRÖzellikle endemizm alanlarında mikro klimaya sahip olan alanda yetişen canlı türleri bu klimanın bozulmasıyla beraber ortadan kalkacağını belirten kalyoncu, "Endemik tür açısından zengin olan Türkiye, iklim değişikliğiyle birlikte birçok türün yok olmasıyla karşı karşıya kalacaktır. Endemik türler içerisinde tıbbi ve aromatik bitkiler de yer almaktadır. İklim değişikliğiyle bu mikro klimaların nasıl etkileneceği hesaplanmalı, bu alanların korunması, bu alanlarda yaşayan endemik türlerin korunması ve genetik mirasa sahip çıkılması gerekmektedir.Ülkemizin geleceğini etkileyecek ve ülke tarımına su kıtlığının olumsuz etkilerinin çok büyük olacağı bu konunun, kalkınma planı içerisinde öncelikli olarak ele alınması gerekmektedir." dedi.İklimde meydana gelen değişimler canlıların yaşadığı çevrelerin karakterlerini de değiştirdiğine dikkat çeken Kalyoncu; "Bu değişimler ise ekolojik bozulmalara sebep olacak ve ortamda yaşayan böceklerin davranışlarını dolaylı olarak etkileyecektir. Küresel ısınma, bir bölgede yaşayan canlı türlerinin yaşadıkları bölgeyi terk etmelerine veya yok olmalarına sebep olabileceği gibi, bölgeye özgü olmayan yeni istilacı türlerin de yerleşimine olanak sağlayacaktır. İklim değişikliği bitki tozlaşmasında da sorunlar oluşturacaktır. Tozlaşmayı sağlayan organizmalar ve bitkiler arasında uyumsuzluklar ortaya çıkacaktır. Ayrıca, kış döneminde artan sıcaklıklar meyve üretimi için büyük olumsuzluklara sebebiyet verecektir." şeklinde konuştu.Bilimsel çalışmalarda iklim değişikliklerinin etkilerini minimize etmek için yerli biyo çeşitliliğin korunması gerektiği ifade edildiğine dikkat çeken Kalyoncu, çünkü bitki tozlaşmasının yerli tozlaştırıcılar olmadan hızlı bir şekilde düşeceği bilinmektedir. İklim değişimiyle beraber istilacı türlerin ülkemize gelişi ve bu türlerle ilgili mücadele eylem planları oluşturulması gerekmektedir. Bu istilacı türler arasında tarım zararlıları ve orman ekosistemine zarar verenler ayrı önem taşımaktadır. Bunun yanında bitki patojenleri ve tarla yabancı otları da değişim gösterecektir." şeklinde ifadeler kullandı.İzmir Milletvekili MHP Grubu Adına Hasan KALYONCU konuşmasını şöyle devam ettirdi:"Patojenlerin tanınmaması mücadele sürecini de uzatacaktır. Meydana gelen bu değişim ise tarım sektöründe büyük zararlara sebebiyet verecektir. Akdeniz'deki ısı artışı, Kızıldeniz'den gelen türlerin Akdeniz'de artışını da beraberinde getirmektedir. Günümüzde Kızıldeniz kökenli yaklaşık 33 tür, yerli türlerle rekabet etmektedir. Karadeniz'de ise ticari balık türü sayısı 26'dan 6'lara kadar düşmüştür. Karadeniz'de bu durumu sağlayan sadece istilacı türler değil, aynı zamanda aşırı avcılık ve kirlenme de etkin durumdadır.TEK MERKEZDEN KONTROL SAĞLANMALIDIRİklim değişikliğinin bir başka etkisi de orman yangınlarının artması ve yoğun olarak gözlenen bölgelerden farklı alanlara doğru yayılması olarak kendini yine gösterecektir. Kıymetli milletvekilleri, tüm bunların yanında bu konuyla ilgili bakanlıklar arasındaki iş birliğinin olmaması, korunan alanlarda Çevre, Şehircilik ve Tarım Bakanlıkları arasındaki yetki karmaşası, iklim değişikliğiyle beraber sorunların artışına da sebep olmaktadır.
Aynı zamanda, bakanlıklar içerisindeki genel müdürlüklerin birbirinden bağımsız çalışmaları sorunların çözümünü de zorlaştırmaktadır. İklim değişikliği senaryoları değerlendirilirken ilgili genel müdürlükler ortak çalışma yürütülmelidir. Bu ortak çalışmayı su yönünden koordine etmesi gereken kurum, Su Enstitüsü olmasına rağmen bu tip çalışmalar içerisinde yer almamaktadır. Bu kurum ya asli görevine geri döndürülmelidir veya Su Yönetimi Genel Müdürlüğü içerisine alınmalıdır. Ülkemiz için çok büyük önem taşıyan bu tip çalışmalar tek merkezden kontrol edilmelidir.Millî Eğitim Bakanlığıyla iş birliği yapılmalıdırİklim değişimi ekosistem üzerinde değişimlere sebep olmakta ve bu etkiler doğru öngörülerek planlanmaz ise tarımda, hayvancılıkta, su temininde, istilacı türlerle mücadelede, patojenlerle ve yabancı otlarla mücadelede büyük ekonomik kayıplara ve zorluklara sebebiyet verecektir ve bu zorluklarla karşı karşıya kalacağız.
Tüm bunların yanında, iklim değişikliği konusunda da Millî Eğitim Bakanlığıyla iş birliği yapılmalı, gençlerimize değerler eğitimi verilmelidir. Bu eğitim Türk milletinin bütün değerlerini kapsayacak şekilde planlanmalıdır. Ekosistemimiz millî değerimizdir. Tüm değerlerimizi koruyalım ve yaşatalım.