Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ 7 Mart 2023 - Salı (Bugün) günü TBMM Grup toplantısında konuştu. Cumhur İttifakı olarak sağa sola bakmadan, şuna buna aldırmadan Türkiye ve Türk Milleti'ne hizmet edeceklerini belirterek "Başkaları gevezelik yapacak, biz yüksek bir gayeye ulaşmak için çalışacağız. Başkaları polemik batağında debelenecek, kaos ve krizde buluşacak, biz huzur ve kardeşliğin manifestosunu yazacağız." dedi.MHP Lideri Devlet Bahçeli konuşmasını şu şekilde sürdürdü:Acımız ve kaybımız ne kadar fazla olursa olsun, onları hazmedecek ve hafifletecek maşeri ve manevi vicdan Allah'a şükür ayaktadır. Devlet milletiyle bir ve beraberinde gelmiş, felaketin derin bölümleri silinmeye, mağduriyetlerin geniş etkisi giderilmeye hızlı bir şekilde başlanmış, hatta şu ana kadar da çok ciddi mesafeler alınmıştır. “Yeni Türkiye, Yeni Yüzyıl, Yeni Hayat” sacayağında umutlar dirilmiştir. Bununla birlikte da kalmamış ufkumuza çöken kara bulutlar dağıtılmış, kabus senaryoları berhava edilmiştir. Bizim anlayışımızda, kardeşlik ve kaderdaşlık ortak paydasında insan insan candır, kandırmak, dayanaktır, hayattır. Derdi de, sevinci de özden paylaşmak civanmert bir asalettir. Birleştiğimiz her insanımızın kalbi deprem bölgesinde bulunmaktadır.85 milyon Türk vatandaşı aynı duygu ve duyarlılığı mihverinde kenetlenmiştir. Zafer dönemleri kadar hüzün ve hüsran dönemleri de millet olma şuurumuzu çelik ve çevik bir kıvama yükseltmektedir. Nitekim bugüne kadarki milli ve tarihi tecrübeler buna işaret etmektedir. Hiçbir mazlum insanımızı darda ve zorda bırakmama niyeti siyasetimize hakimdir. Viranelerin içinden cennet bahçesine çıkarmak, çökmüş yuvaların yerine daha güzelini ve güvenlisini yapmak bizim en temel kurulumumuzdur. Bu hedeften asla taviz vermeyeceğiz. Bu hedefin gerisine kesinlikle düşmeyeceğiz. Siyaseti fitne kumkumasına, çadır tiyatrosuna, kavga ve kutuplaşma arenasına çeviren fırıldakların, U dönüşleriyle ünlü devşirmelerin tertiplerine itibar gösterecekz, nahoş tezgahlarına gelmeyeceğiz.Cumhur İttifakı olarak sağa sola bakmadan, şuna buna aldırmadan adanmış yüreğimizle Türkiye'ye ve Türk milletine hizmet tavsiyesi. Başkaları gevezelik yapacak, gerzeklikte sınır tanımayacak; biz yüksek bir gayeye ulaşmak için tüm gayretimizle içerir. Başkaları dedikodu çarkına kapılacak, boşlukta rekorlar kıracak; biz dağları aşacağız, suları taşıyacağız, umutları canlandıracağız. Başkaları polemik batağında debelleşecek, kaos ve kriz pozunda buluşacak; biz huzur, barış ve kardeşliğin manifestosunu yazacağız. Fikir kubbemiz merhum Ziya Gökalp'e göre, vatan, uğruna hayatlar feda olunan mukaddes bir ülkedir. Büyük felaketler sonunda genelin ruhundan milli şahsiyetin doğacağını söyleyen ve bu şahsiyete sahip olanların adeta kendisinden uzaktaki milletin istiklaliyle ve istikbaliyle yoğurulacağını da merhum Gökalp'tir. İşte bunun apaçık delilini, Kahramanmaraş depreminden sonra yükselişe geçen mefkûre seviyesindeki davranış ve dayanışma ahlakında görmek mümkündür.Ebediyete uğurladığımız vatandaşlarımızın geride bıraktıkları anılarını, hatıralarını ve emanetlerini muhafaza etmeye, onları yaşatmaya son derece karar vermeliyiz. Zorlukları yeneceğiz, engelleri aşacağız. Denizi geçerken, derede boğulmayacağız. Darı gönlünü açmış, devlet kanatlarını aralamış, bu sürelerden depremden zarar gören insanlara samimi ve sıcak bir hisyatla sahip çıkmış, aynı şekilde şefkat, merhamet ve cömertlik pınarları çağlamış coşmuştur. Düşünce arşivi dev isimlerinden biri olan Yusuf Has Hacib Kudatgu Bilig'de ki diyor ki: “Başkalarına yararlı olmayan ölü gibidir, Yararlı ol, ölü olma ey yiğit.” “Kime devlet ortaya çıkarsa güçlü olur onun eli, Bütün kıvrım doğru, sözü olur bilgi.” İnancımız ve itikadımız odur ki, insan en hayırlısı yine insana faydalı olandır.Devletimizin bütün kapasitesi ve kapasitesiyle depremden ağır yara alan insanlarımızın yanındadır. Kahramanmaraş merkezli doğal felakette 46 bin 104 kurbanımız maalesef hayatını kaybetmiş, 115 bin sahibimiz da yaralanmıştır. Niyazım, vefat eden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah'ın rahmetiyle ve merhametiyle muamele edilmesidir. Bir başka niyazım da, tedavi gören vatandaşlarımızın bir an evvel şifa bulması, normal hayatlarına dönmeleridir. Deprem bölgesinde iş makineleri geceli gündüzlü faal haldedir. Hasarlı binaların yenilerinin yapılması amacıyla yıkılmaktadır. Yakında kısa sürede 405 bin afet konutuyla birlikte 83 bin köy evinin inşa ettiği anlaşılmaktadır. Yerleşim yerlerinin ovalardan dağlara doğru kaydırılması öngörülmektedir.Depremden etkilenen 11 ilimizin adamın tarihi, coğrafi ve kültürel dokusuna uygun özel master planları hazırlanmaktadır. Yeni yapılacak konutların güvenli şehir üçgeni çerçeve zemin artı 3 veya 4 katı geçmeyeceği konuşulacak. Bu durum isabetli ve kayda değer bir gelişmedir. 3 Mart 2023 Cuma günü, Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde düzenlendi; jeoloji, sismoloji, şehircilik, inşaat, mimarlık ve ulaşım alanlarındaki uzman ve bilim insanlarının da katıldığı Ulusal Risk Kalkanı toplantısı bize göre çok hayırlı bir adım, gelecek için umut verici bir atılımdır. Her neviden risk ve tehditlere kalkan olacak munzam ve mutlak bir iradenin devlet politikası haline gelmesi son yüzyıllık tarihimizde ilk kez ortaya çıkan stratejik mahiyetli bir karardır.Deprem başta olmak üzere; sel, yangın, heyelan, kuraklık, ölümleri, terör, terör sığınmacı sorunu ve ekonomik krizler gibi yerleşimin karşı karşıya olduğu yakın tehlikelerin bütüncül bir anlayışla afet konsepti altında toplanacak olması çok doğru bir karardır. Ve desteğimiz tamdır. Cumhurbaşkanlığı yaklaşımı 9 politika kuruluna 10'uncusu olarak 'Afet Yönetimi Politikalar Kurulu'nun eklenme tercihi de değerlendirmeyle karşıladığımız siyasi, stratejik ve stratejik bir bakış açısının beklentisidir. Kurulların ve günlerde ilgili bakanlıklarla eşgüdüm halinde çalışması muhtemel felaketlere karşı koruma ve işbirliğini doğal olarak güçlendirecektir. Deprem riskine ve yapılacak zemin etütlerine göre şehirleşmenin, bu doğrultuda dönüştürme çabalarının önemi tartışma götürmez bir ihtiyaçtır.Her şeyden önce deprem gerçeğini kabul ederek buna karşı her geçen kalıcı ve köklü bir şekilde genişlemeyi, Dayandırıcı binaları inşa etmekten sonra vazgeçilmeyecek bir varış noktasıdır. Şu ana kadar yıkık, acil yıkılacak ve ağır yük taşıyan 230 bin binada 645 bin bağımsız bölümün tespit edildiğine göre tefrik boyunca ilerleyen kısa sürede yapılması gereken çok iş olduğu korsandır. Cumhur İttifakı bu yükün, bu döküntülerin, bu yıpranmaların, bu yıkımın altından kalkmaya, yeni bir hayatı yaşayanlar mahir ve muktedirdir. İnsan odaklı siyasetimizle vatandaşımızın elde tutmayı kutlu ve mutlu bir geleceğe taşıma amacımız hiçbir müflis siyaset anlayışıyla mukayese edilemeyecek kadar zinde ve zirvededir. Bizim sevdamız Türkiye'dir. Bizim mensubiyet onurumuz Türk milletidir. Vakit kaybetmeyiz, çer çöple meşgul olamayız.Önce ülkem diyoruz. Aziz milletim sıra sende söyleyerek sesleniyoruz. Tatbik ve temin edeceğimiz siyasetimizi seçim gününe kadar depremde hayatlarını kaybeden insanlarımızın ruhlarını muazzep tutmayacağı ölçüde kılı kırk yararak ifa yüzük. Çok dikkatli, temkinli, sorumlu, hassas, teenni içinde ve soğukkanlılıkla hareket dünya. Derin acılar yüreklerimizi kaplamışken seçim müziğini kullanmayacağız, kesinlikle taşkın heyecanlara prim vermeyeyeceğiz, sağduyumuzu her şartta koruyacağız. Yapıcı, kalabalık, ön açıcı ve pozitif gündemli siyasetimizi her zaman olduğu gibi ülke geneline yansıtacağız. Milletimizle her an ve her alanda iç içe kalacağız, birebir temaslarımız ve ziyaretlerimizle partimizi ve Cumhur İttifakı'nı tüm yurt sathında anlatmaya devam etmeye devam edeceğiz, adayımız belli kararımız net diyeceğiz. Felaketin kanamasını faziletli güç birliğiyle dindireceğiz. Önemle ve özellikle belirtmek isterim ki, inançlık yalnızca gözyaşlarından oluşan bir duygu seli, sadece heyecanla sağlanan bir nutuk, coşkuyla dinlenen bir marş değildir, bu kalıp ve kitaplardan da elden çıkarmaz.Milliyetçiliğe asılmayı sağlayan; ideal ile gerçeğin, imkan ile mümkünün, olmuş ile olanın, akıl ile inancın mantık ve makulde buluşturulmasıdır. Bizim siyasetimizin ve siyasi hedeflerimizin uygulama alanı öncekiemirde Türkiye'dir. Pergelin sabit ucu başkent Ankara'ya tutunmuş, hareketli ucuyla da 360 derecelik bir görüş ve münasebet ağı teşekkül işletmektedir. Türk-İslam coğrafyalarına bakışımızın ve kavrayışımızın ağırlık merkezi Türkiye'dir. Bölümleri güçlü olmadıkları ve insanlar ileri hayat hücrelerine ulaşamadığı takdirde ülkülerimizin hayallerinden öteye geçme şansı yoktur. Geçmişteki tavrım gibi,Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyaset anlayışının öznesi insan, yapısi devlet, yüklü demokrasi, cümlesi ise millettir. Bunun anlamı şudur: Biz, insanı merkeze alarak, insan için yola çıkmış, Devleti, insan için bir haysiyet, hizmet ve hükümranlık aracı gören, İnsan-millet, insan-devlet yönetimi demokrasi ile sağlamayı amaçlamış yine de, Ve bunların tamamının yalnızca millet içinde anlam bulduğuna İnanan kutlu bir davanın, 54 yıllık bir siyasetin mensuplarıyız. Bizim başkaları gibi devletle, cumhuriyetle, milletle, ortak değerlerle ve demokrasiyle hiçbir devirde sorunumuz olmamalı, olmayacak, olması da beklenmemelidir. Bize göre, birini tercih ederek siyaseti eksiktir, kusurludur, batıldır ve sakattır. Milliyetçi Hareket Partisi, kendisini millet üstü görenlerin dayatmaları karşısında her zaman milletinin yanında yer almıştır. Millet ne diyorsa fikrimiz ve tamımız kokusudur.Devletin mahalli ile temel değerlerine yönelik yoğun tehlikeler baş sergilediği her dönem ve hükümler, nasıl koruma altına alınması gerektiğini dosta da düşmana da gösteren Milliyetçi-Ülkücü Hareket'tir. Bu hususta hiç evrüştümüzü ispat etmeye merakımız yoktur. Buradan açık yürekle, tam bir inançla ifade ediyorum ki, Milliyetçi Hareket Partisi milletimiz için öngördüğü tehlikeler karşısında geçmişte olduğu gibi, bugün de, yarın da sonuna kadar direnecek, yeri geldiğinde her bedeli ödemeye hazır olacaktır. Bu vatan çaresiz ve sahipsiz değildir. Bu devletin önüne gelenin sövüp sayacağı, kırıp dökeceği, yakıp yıkacağı sömürge bakiyesi değildir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı devlet vakarının, millet varlığının boyun eğmeyecek bayraktarıdır. Bilinmelidir ki, Cumhur İttifakı yalnızca bir seçim kararı değildir. Türkiye'yi hedef alan iç ve dış husumet cephesine karşı milli, ahlaki ve tarihi bir birlikteliğin unvanıdır. İttifakımızda parti çıkarları değil, Türkiye'nin çıkarları esastır.Duruşumuz Türk milletinin asırlar içinde teşekkül ve tezahür eden muhteşem duruşuyla bir ve özdeş. Kararlılığımız, işbirliğimiz ve bağlılığımız kültürümüz; Türkiye'yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra, İ'la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin güvencesi İslam aleminin ve bütün mazlum toplumların yegane ümidi olan Türkiye'yi küresel güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonlarının alt yapılandırma adım adım tesis edilecek. Bu nedenle istikbalin yol haritası 14 Mayıs 2023 tarihinde netleşecek, Verimlerin ve iradenin sahibi aziz Türk milleti kesin hükmünü sandıkta yansıtacaktır. 14 Mayıs'ta yeni bir demokrasi zaferiyle Türk ve Türkiye Yüzyılının parlak sayfası Allah'ın izniyle açılacaktır.Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti'ni yeni yüzyıla güvenli, huzurlu, kardeşlik ve kucaklaşma bağlarıyla ulaştıracaktır. Değerli Milletvekilleri, Devletimizin egemenlik ve hükümranlık yükselişi, milletimizin varlıkları ve birlik hassasiyetini açıktan hedef alan, milli ve manevi değerlerimizin zedelemesine hizmet eden, toplumsal kaos çıkışına çanak tutan sinsi bir provokasyon sürecinin devamı körüklenmektedir. Depremi fırsat bilen ahlaksızlar Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerini sabote etmek, olay çıkarmak, kavga ortamının fitilini tutuşturmak maksadıyla tedavüldedir, teyakkuz halindedir. Doğal afetlerin teslim alamadığı Türkiye'yi, doğal olmayan şiddet ve gerilim ataklarıyla diz çöktürmeye, pes etmeyeye, boyun eğdirmeyeyen mihrakların alayını birden görüyor, biliyor, nefesimizle de enselerinde birdenbire ortaya çıkıyor. Altılı masanın iflah olmaz bir krize yakalandığı bugünlerde, sokakları tahrik etmeye, Türk-Kürt karşıtlığını üretmeye çabalayan dış bağlantılı soysuzların ateşle oynadığı bariz olarak meydandadır.Tribünlerde münferiden seslendirilen hükümet istifa sloganları Türkiye düşmanları tarafından sipariş ve imal edilmiş, üst düzey çok tehlikeli sosyal ve toplumsal hadiselere kapı aralayabilecek karanlık bir planın ön hazırlığıdır. Türk sporuna husumet çaba hançerini vurma arayışında olan çevreler zamanla milli hislerimizi kaşımanın, kutuplaşmayı kamçılamanın içindedir. Siyasi muhalefetin kızışan uzlaşmalara gömülmesiyle birlikte toplumsal muhalefeti tahrik edip kışkırtan, bu suretle yıkıcı dil ve eylem taktikleriyle çatışma iklimini yeşertmenin peşinden koşanlar unutmasınlar ki, kendi kazdıkları kuyuya bodoslama düşmekten kurtulamayacaklar.Türkiye mahallesinde bulunmadı, tribünlerde kurulmadı, üç beş çapulcunun, beş on haydudun düzeni ve emeliyle de harap olmayacak, bitap sönmeyecek. Herkes aklını başına almalıdır. Rüzgar estiren fırtınayla devrilecektir. Türk milletinin acılı, kritik ve hassas dönemini istismara kalkışanlar, zilleti siyasetten toplumsal zemine indirmeye gayret edenlerin karşılarında Milliyetçi Hareket Partisi'ni ve Cumhur İttifakı'nı buluyorlar. Geçen hafta sonu Bursaspor ve Diyarbakırspor arasında oynanan futbol müsabakası sırasında, tribünlerden sallanan provokatif mahiyetli görsellerin, yaşanan taşkınlıkların sporun ahlak ve aldıklarına tamamen aykırı olduğu çocukların ve herkesin malumudur. Bize göre Amed diye bir yer yoktur, Amedspor diye bir kulüpten de bahsedilmeyecektir. Diyarbakırspor'un Amedspor olarak isimlendirilmesi bizim nezdimizde yok hükmündedir. Bursaspor taraftarlarını buradan selamlıyorum. Milli duruşlarından dolayı tebrik ediyorum. Ancak şunu da söylemem lazımdır ki, Bursa'da küçük bir egemen olan terör yandaşlarının ve bölücü alçakların kalesini tahrik etmesi, çıkan köyün Kürt yerleşim birimiyle ilişkilendirilmesi bir defa cinayettir, melanettir, rezalettir. Kürt kökenli ailem başkadır, huzur ve asayişimize kast eden şerefsizler başkadır. Kürt kökenli çiftlerim başkadır, bölücü teröristler bambaşkadır.Türk ile Kürt üzerine kan serpiştirmeye, düşmanlık tohumu ekmeye kalkışan, buna teşne olan kim varsa koparılması gereken çıbanbaşıdır, alınması gereken kanser partisidir, başı ezilmesi gereken emperyalizmin piyonudur. Bursa nasıl gözbebeğimizse Diyarbakır da öyledir. Bursa nasıl bir Türk kenti ise Diyarbakır da aynısıdır. Bursalı kardeşlerimle Diyarbakırlı damarlarım birdir, kardeştir, bozgunculuk yapanlar ise kalifiye, kahpedir. Siyasi dağınıklıklarını ve oluşumlarını binaları kullanarak değiştirmeye niyetlenen düşük ayarlı, çürük yapı, çarpık zihniyetli muhalif partilerin hesabını tutmayacaktır.Milli şairimiz Mehmet Emin Yurdakul'da, yüzyıldan önceki yüzleşmeleri gibi Türkiye sevdalıları; En hakir insanı kardeş sayan bir erdem, Esir yaratmakyan Allah'a yürekten iman, Paçavralar efendisinin mahkumlarının yaraladığı vicdan, Mazlumların intikamını almak için geldiklerine inanan bir kudret ile yekvücut olmuşlardır. Bu hedeflerde ilerlerken, üzerinde titrediğimiz bin yıllık kardeşliğimizin emelleri uğruna israfa gitmek, sonu uçurum olan istikametlere sürüklenmesine göz yummamızı takdir etmekten ki mümkün değildir. Milli birlik ve kardeşlik düşüncemize sahip çıkamazsak, Türk milletine olan mensubiyet bağlarını kopartmadan korumak ve geleceğimizi bu coğrafyada, bu devlet çatısı altında, bu beşeri bütünlükle muhafaza arzusunu diri tutmak, hepsini uyarıyorum ki, elden hale geleceğim. Bu beka seviyesindeki konu, muhalefetin etrafındaki tahrikleriyle birlikte yaşanan günlük siyasi çekişmelerle, ucuz polemiklerle geçiştirilemeyecek kadar ciddidir. Süregelen tartışmalar devlet ve millet elde etmenin devamını derinden etkileme kadar önemli organlardır. Bu derece hassas bölgeye kadar gelinmesinde en büyük sorumlu ve bölücü teröre sevimli görünen kokuşmuş siyasi ilişki ağlarını örmeye çalışan, sonunda da Türkiye düşmanlarının eline ve emrine mahkum hale gelen zillet ve hezimet inancıdır. Gelişmeler karşısında Türkiye Futbol Federasyonu'nun atıl ve aciz kaldığı, proaktif davrandığı sergileyemediği yaygın kanaat ve görüşlere kulak verilmeli, ciddiyetini korudu.Türk sporu dostluğun ve kardeşliğin vadisidir. Türk sporu birliğin ve beraberliğin vahasıdır. Bilhassa futbol sahalarından kaos görüşlerini düşünerek bu gidişe, bu millete, gelecek nesillere göre en büyük kötülüktür. Biz de kötülüğe devam etmeyeceğiz, kötülere müsamaha göstermeyeceğiz, oyuna gelmeyeceğiz, huzurumuzu kaçırmaya uğraşanlara fırsat vermeyeceğiz. Değerli Arkadaşlarım, Merhum Yakup Kadri Karaosmanoğlu, yazdığı anılarını ” Politikada 45 Yıl” adlı eserinin bir yerinde küçük politika deyimini anlatarak geçmişti: “Her türlü samimi fikir ve kanaat muhtevasından yoksun ya da fikir ve kanaatleri şahsi emri altına sözde bir takım siyasi mücadeleler ve siyasetçiler küçük politika kapsamındadır.” Politikasızlık ne kadar vahimse küçük politika da o denli trajik bir hezeyan ve hüsrandır.Politikanın büyüdüğü küçüğü olur mu diye aklından geçirenlere, çıkarlarının ikmaline odaklanan siyasetçileri ve siyaset mücadelelerini dikkatli ve sonunda bir gözle elekten geçirmelerini hassaten tavsiye ederim. İşte o zaman eleğin altına düşenlerle üstünde kalanların hal-i pürmelali tam manasıyla belli olacak, bütünüyle ortaya çıkan. Bu ülkenin başına ne gelmişse, Milletimiz hangi badire ve belalara uğradığısa küçük politikalardan ve küçülmüş politikalardan kaynaklandığı bilinen ve çarpıcı bir şekilde göz cephesi olan bir gerçektir. İnsani, manevi ve milli değerlerden soyutlanmış siyasi ihtiraslar iki dost kalpler arasında bile dipsiz uçurumlar açmaktadır. İlkeli olmak demek, her şeyden önce insanın kendisine olan sadakati demektir. Bundan mahrum olanların vatana ve millete sadakat göstermesi, sevgi beslemesi, fedakarlık yapması, taş üstüne taş koyması iş değildir. İyiyi kötüden ayıramayan, doğruyu yanlıştan ayıklayamayan her kimse vicdanen hastadır, karar ve kararlıdır. Fikri ve siyasi namusu ortalığa saçılmış olan siyasetçilerin ilkeli ve irade sahibi olması muhal bir hayalden uzaklaştırır.Bunlar aynı zamanda demokrasinin ve milli iradenin düşmanıdır, karşı siperidir. Akla hayale sığmayan yalan ve iftiralarla siyaset yapanlar, maske takarak servet, elde etme ve makam tutmayı kapatmaya çalışanlar ilkesisizliğin ve samimiyetsizliğin elebaşlarıdır. Milletimiz depremin ağır enkazıyla ve feci sonuçlarıyla mücadele ederken siyasi istismara tevessül etmek, devleti ve hükümeti suçlamak, yıkıma devam etmek ilkesisizliğin, hatta ihanetin alenileşmesidir. Hatay'daki bir cenaze jeneratörü evine girmediği için tedavi gören hastaları ölenleri, suyun olmamasını iddia ilkeleri ilkesiz ve vicdansızlığın marka yüzleridir. Kızılay'ın kan sattığını söyleyenler, AFAD'a kara çalanlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin felakete neden olduğunu ileri sürenler ilkesizliğin çukurlaşmış fertleridir.Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte Elbistan ziyaretimiz sırasında nezaketsizce ortalığı karıştırmaya çalışan görevliler ve siyasi provokatörler, ardından da sosyal ağırlıklı kara toplantılarını düzenleyenler hem ilkel hem de ilkesiz bir güruhtur. Bir yıldır Cumhurbaşkanı adayını yıpranmasın diye açıklamayıp, bir günde toz duman olanlar ilkesisizliğin canlı timsalleridir. Ortak aday ilkesi üzerinde uzlaşıp 24 saat bile oluşturan atılan imzayı inkar edenlerin ilkesizliğin ana damarıdır. Bir yıl boyunca yaşadığı eğri bacaklı masayı; kumar masası, şahsi hırsların masası, küçük hesaplar masası, noter takımı, kuyruklu yalanlar masası söyleyerek önce devirip, sonra zoru dersleri tekrar oturanlar ilkesisizliğin ve yüzsüzlük numuneleridir. İttifak yaptığı partinin mensuplarını isyana çağırmak ilkesizliğin ve siyasi ahlak eksikliğinin adeta fermanı değildir de nedir? Kazanamaz'ın beklediği Müşteri'nin yolcusunu dolaşıp yanında hizalanmak ilkesisizliğin daniskası değil de nedir?Diğer yandan dayatmalara rıza gösterip, bu çirkinliğe onay veren masayı devirene tekrar sandalye sunmak çürümüş bir siyasetin ilkesizliği değil midir? Mahut belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı yardımcısı olması yönündeki baskılara boyun eğerek bu şahıslara hem oy veren vatandaşlarımıza hem de siyasetin ilke ve ahlakına suikast yapılmasına tamamlamak demek esirilmiş, yerin sonuna geçmiş küçük bir siyaset çirkinliği değil midir? Makam ve mevki anlaşmalarıyla masası geri oturan İP başkanı, ağır sözlerin altından nasıl kalkacak, insanımızın yüzüne utanmadan, sıkılmadan nasıl bakacaktır?Türk siyaseti bu tip bir ilkesizliği ne görmüş ne de muhatap olmuştur. Geçmişte demiştim, yineleyebilirim: Bir kere şeytan yine satar, yine satar, yine satacaktır. Gidişata göre renk değiştiren gidecekleri şekil belli olmayan ilkeler yokken, biz yine varken, var olacağına ve yine milletimizin yolunda bulunacağız. Siyasetin muhalefet cenahında yaşananlar ve kaotik tabloya bakınca kullanmak adına üzülmekten manzara alamıyoruz. Milletimiz ve Türkiye'miz böyle bir muhalefete asla müstahak değildir. Masada oturmayı dahi beceremeyen, ortak bir siyasi planlama ve hedefte bile buluşamayanların 85 milyon Türk vatandaşına hizmet etmesi, ilkeli ve dürüst siyasi duruş beyhude bir beklentidir. Yusuf Has Hacib'ten içerek zillet sonuçlarına söylüyorum ki: Bozulur bu yürütürz, saçılır bu topladığınız, kırılır bu çevirdiğiniz çarkınız. Zillet düşmüştür, Cumhur İttifakı'nın siyasi alternatifi de kalmamıştır. Koca Cafer Paşa Temeşvar Kalesi'ni nasıl savunmuşsa, Tiryaki Hasan Paşa Kanije Kalesini nasıl müdafaa etmişse, Osman Paşa Plevne'de kuşatmaya nasıl direnmişse, Çanakkale'de zalimlerin en kesif saldırıları nasıl püskürtülmüşse, Milli Mücadele'de yedi düvele karşı nasıl mücadele edilmişse, Türkiye Milletimizin emsalsiz irade ve hamiyetiyle nasıl kurulmuşsa, Aynı şekilde, aynı şevkle, aynı inançla, aynı ahlakla ve kahraman Türkiye'yi hiç Cumhuriyeti ev mihnet ve minnet getirmeyeceğiz, Cumhur İttifakı olarak bayrak diyeceğiz, vatan diyeceğiz, millet diyeceğiz, devlet diyeceğiz, acele tüyü bitmemiş Yetimlerimizin, mazlumların ve kurban insanlarımızın gideceği son nefesimize kadar yükselmeyeceğiz.Bu tahliyeden sonra zillette fırtına kopsa bizde yaprak bile kımıldamayacaktır. Bu uzaklaştıktan sonra zilletin ciddiye alınması, mesele konuşulacak, önemsenecek hiçbir siyasi tasavvur ve teklif de olamaz, olsa bile bizim için yalnızca boş beleş bir sızlanmadır. Milliyetçi Hareket Partisi'yle Cumhur İttifakı'nın saldırılarından ve hedeflerinden rahatsız edici duyanlar artık bizim nazarımızda hükümsüzdür. Bizleri bilir, hasmımızı bilmezsek çöküşlerini mukadderdir. Kendimizi bilmez, hasmımızı bilirsek çöküşü yine kaderdir. Ancak hem kendini hem de hasmımızı biliyorsak, o zaman başarıyı sürdürmektir. Kim Türk milletinin hasmı ise bizim de sonuna kadar hasmımızdır.Milliyetçi Hareket Partisi'ni ve Cumhur İttifakı'nı her zaman doğru anlayan, doğru anlatan, ona her zaman sahip çıkan Türkiye sevdalıları hep var olacaktır. Ve onlar her geçen gün daha da büyüyüp güçlenecek ve her türlü oyunu bozacaktır. Çünkü bizim, varlık varlığımızın milletimizin geçmişini bilmediğimiz bilinci içindeyiz. Çünkü buların kolay vatan olmadığının, milli birliğin kolay temin edilmediğinin farkındayız. Bu nedenle de, ne engellemeden yıllarınız, ne de mücadele etmekten yorulursunuz. Türk ve Türkiye Yüzyılına ulaşmaktan başka bir seçenek de tanımlıyoruz, tanımayacağız. Zillete değil, darıya bakacağız. Zayıflamayacağız, zaafa düşmeyeceğiz, Türk milletini zafer günlerine elbirliğiyle taşıyacağız. Başaracağız, asrın idrakine Türk milletinin şanını ve şerefini gururla söylettireceğiz.Medeni dünyanın ihtiyaçları ve insanlık ilerleyiş istikameti devleti yönetme görevi üstlenmiş devlet ve siyaset insanlarına iki temel değerin yükünü aynı anda yüklemiştir. birinin ekonomik refahın adil ve eşit dağıtılması, diğerinde toplumsal huzur ve esenliğin sağlanmasıdır. Huzurun olmadığı bir refahın ya da refahın sağlanamadığı bir güvencenin vasat bulabilmesi çağımızın değerlerinin hedeflenmesi çok zordur. Refah için topyekûn üretime, muhafazalara yönelik tasarrufa, köklü yatırım mezralarına, topluma yönelik hizmetlere, temel insan ihtiyaçlarının karşılandığı hakkaniyete, süresine ve hizmet dağıtımına ihtiyacı vardır. Huzur için refahı sağlayan unsurlar çok önemli ve gereklidir. Ancak bunlardan da önceleri olan topluluğu bir arada tutan değerlerin sürekliliği olmalıdır. Ahlak, inanç, töre ve hukuktan oluşan bu değerler manzumesinin zayıflaması ya da zayıflayanın yine toplumsal normlarla telafi edilememesi buhran olarak nöbet tutma.Bugün özellikle cinnet, cinayet, katliam, şiddet ve istismar olarak görülen zincirleme buhranların varlığı, refaha kavuşmuş olsak bile huzura kavuşmakta zahmet çekeceğimizin işaretidir. En saldırgan verici ve aşağılık suçları, Kadınlara yönelik saldırı ve şiddet sarmalı, Akrabalarına katliam düzenleyen caniler, Trafik tartışmalarından cinayete varan kavgalar, Hak ve adalet davranışları sarsan siyasi istismarlar, Evlerden okullara, hastane acil servislerinden otoparklara, spor müsabakalarından düğün eğlencelerine kadar yaygın bir şiddet Yaşadığımız çağın çok vahim sorunları haline gelmiştir. Allah'ı muhafazan, ama geçmişlerine kadar bu topluluklara ve yakınlarınıza uğramamış olması, bundan sonra da bir yere uğramayacağını incelemektedir.Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü karşılayacağız. Bu konudaki vicdani tüketim artışlarının küresel ölçekte artışı memnuniyet verici olsa da, hala kadınla karşılaşmaya yana yana gelmesi bir skandaldır. Biz kadın deyince ne anlamalıyız? Beşik sallayan, çocuğunu doyurup, giydirip, büyüten anneyi mi? Biz kadın dendiğinde ne görmeliyiz? Evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını işi dert eden bir fedakârlık anıtını mı? Biz akrabalar nasıl tarife hükümleri? Şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi? Kadına beklentilerinin mahcubiyetini yaşamalıyız? Dinlenmeyen mi? Verilmeyen değerin mi? Eksilmeyen taciz ve cinayetlerin mi? Kadına hizmet, Acıklı olsa da bu söylediklerimin hepsine sahiptir ve karşımızdadır. En temel sorun, en bariz ayıp kadının bir insan gerçeğinin unutuluyor, umursanmıyor oluşumudur. Kadın her şeyden önce bir insan, her şeyden önce eşref-i mahlûkattır. Kadınlar şiddete, istismara, tacize maruz kalıyor ki, bu dehşet tablosu insanım diyen, vicdan sahibi her kişi için bir darbedir.Hz. Mevlana ki diyor ki: “Gönül yıkmak, Kâbe yıkmaktan daha büyük bir günahtır.” Eğer var olacaksak, eğer geleceğimiz şuurla kavrayıp, irademizle kaleme alacaksak kadına yönelik olmayı bırakmalı, katilleri ve şiddet faillerini toplumdan tecrit mahkumları. Kadınlarımızın hak ettiği toplumsal mevkii almalı, siyasetten ticarete, ekonomiden sanata, eğitimden spora layık olduğu mertebelere yükselmeli, yalnızca şiddet konuşulurken hatırlanmamalı, yalnızca 8 Mart'a sıkıştırılmamalıdır. Bu sorumluluk sahiplerinin omuzlarındadır. Toplantınız ki, kadınlar kadar güçlüyüz, kadınlar kadar inseniz, kadınlar kadar medeniyiz. Bugünkü grup toplantımıza teşrif edenefendiler başta olmak üzere, tüm kadınlarımızın, aziz şehitlerimizin tüm muhterem annelerinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamalarım.Sözlerime son bir önceki selam, Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası bayanlar üç adım atlamada altın madalya kazanan Tuğba Danışmaz kardeşimizi gönülden tebrik ediyor, çocuğunuzu saygı duyuyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah'a emanet olun diyorum. aziz şehitlerimizin tüm muhterem annelerinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarım. Sözlerime son bir önceki selam, Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası bayanlar üç adım atlamada altın madalya kazanan Tuğba Danışmaz kardeşimizi gönülden tebrik ediyor, çocuğunuzu saygı duyuyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah'a emanet olun diyorum. aziz şehitlerimizin tüm muhterem annelerinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarım. Sözlerime son bir önceki selam, Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası bayanlar üç adım atlamada altın madalya kazanan Tuğba Danışmaz kardeşimizi gönülden tebrik ediyor, çocuğunuzu saygı duyuyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah'a emanet olun diyorum.
MHP
Yayınlanma: 07 Mart 2023 - 11:21
MHP Lideri Bahçeli, Bugün Partisinin Grup toplantısında konuştu
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ, TBMM Grup toplantısında konuştu.
MHP
07 Mart 2023 - 11:21