Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Celal Adan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun terörün belini kırdık’ sözlerine karşı sert cevap vererek: Ne bel kırması sayın Başbakan, siz teröre cansuyu oldunuz. Düne kadar terörün belini düzeltenler hangi yüzle şimdi bel kırmaktan bahsediyorlar?' dedi.
İlçe Merkezlerinin teröristler tarafından kuşatıldığını, saatler süren çatışmalar yaşandığını, emniyet mensuplarının lojmanlarına roketler atıldığını. her gün şehit haberlerinin gelmeye devam ettiğini belirterek; 'her gün analar ağlıyor, şehit yakınları feryat ediyor, milletimiz acısını yüreğine gömüyor. Güneydoğu’da devlet egemenliği teröristlere havale ediliyor.'dedi.
Celal Adan Basın açıklamasını şöyle sürdürdü:
Sayın Başbakan ise ‘terörün belini kırdık’ nutukları atıyor. Ne bel kırması sayın Başbakan, siz teröre cansuyu oldunuz. Düne kadar terörün belini düzeltenler hangi yüzle şimdi bel kırmaktan bahsediyorlar?
Nasıl oluyor da güya belini kırdığınız teröristlerden korkup, onlara teslim olup sandık taşımaya başladınız? Bu nasıl bir çelişkidir? Madem terörü bitirdiniz, o halde neden sandıkları kaçırıyorsunuz? Açık olarak görülmüştür ki; bizleri Sivas’ın doğusuna gitmemekle itham edenler, şimdi Sivas’ın doğusunda güvenlik sağlayıp sandık kuramamaktadır. AKP iktidarı Sivas’ın doğusunda sandık kuramamakta, sandık güvenliği tesis edememekte; Sivas’ın batısında ise milliyetçi nutuklar atmaktadır. 7 Haziran’dan önce meydanları gezip çözüm sürecini anlatanlar, milliyetçiliği ayaklar altına alanlar; 1 Kasım’a doğru giderken nedense can havliyle bayrak mitingleri yapmaya başlamışlardır. Tekraren iddia ediyoruz; bunların bayrak aşkı, millet aşkı 1 Kasım’a kadardır.
Yıllarca sözde çözüm adına milleti aldatanlar, PKK’ya yol verenler, birkaç bölücü oyu için memleketi yangın yerine çevirenler; istedikleri kadar nutuk atıp bağırsınlar artık tükenmişlerdir. Artık inandırıcılıklarını kaybetmişlerdir, artık milli vicdanlarda mahkum olmuşlardır.
Öte yandan seçimlere doğru gidilirken anlaşılmıştır ki; AKP’nin ve Sayın Başbakan’ın tek derdi Saray’ı kurtarmaktan, ona taşeronluk yapmaktan ibarettir. Sayın Başbakan diyor ki; “seçim kampanyalarında Cumhurbaşkanı’nı siyasi tartışmaların dışında tutalım”… Biz de diyoruz ki; eğer samimi isen aynı çağrıyı Saray’a da yap. Kendine güvenin varsa ve samimiysen, Cumhurbaşkanı’nı da siyasi tartışmaların dışında olmaya davet et. Ama biz biliyoruz ki; böyle bir çağrıyı yapmaya yetkin de, gücün de, cesaretin de yok.
Artık söyleyecek sözü olmayan, anlatacak hikayesi kalmayan AKP iktidarı, hedef olarak Milliyetçi Hareket Partisi’ni seçmiştir. AKP adayları umutsuz biçimde milletimize yalan söylemekte, koalisyon görüşmeleri hakkında hikayeler yazmakta ve adeta aba altından sopa göstermektedirler. Fakat tüm bunlar beyhude çırpınışlardır. Bütün algı operasyonlarına, bütün manipülasyonlara rağmen her şey milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir. Bizler hırsıza hırsız, haine hain demeye devam edeceğiz.
İlçe Merkezlerinin teröristler tarafından kuşatıldığını, saatler süren çatışmalar yaşandığını, emniyet mensuplarının lojmanlarına roketler atıldığını. her gün şehit haberlerinin gelmeye devam ettiğini belirterek; 'her gün analar ağlıyor, şehit yakınları feryat ediyor, milletimiz acısını yüreğine gömüyor. Güneydoğu’da devlet egemenliği teröristlere havale ediliyor.'dedi.
Celal Adan Basın açıklamasını şöyle sürdürdü:
Sayın Başbakan ise ‘terörün belini kırdık’ nutukları atıyor. Ne bel kırması sayın Başbakan, siz teröre cansuyu oldunuz. Düne kadar terörün belini düzeltenler hangi yüzle şimdi bel kırmaktan bahsediyorlar?
Nasıl oluyor da güya belini kırdığınız teröristlerden korkup, onlara teslim olup sandık taşımaya başladınız? Bu nasıl bir çelişkidir? Madem terörü bitirdiniz, o halde neden sandıkları kaçırıyorsunuz? Açık olarak görülmüştür ki; bizleri Sivas’ın doğusuna gitmemekle itham edenler, şimdi Sivas’ın doğusunda güvenlik sağlayıp sandık kuramamaktadır. AKP iktidarı Sivas’ın doğusunda sandık kuramamakta, sandık güvenliği tesis edememekte; Sivas’ın batısında ise milliyetçi nutuklar atmaktadır. 7 Haziran’dan önce meydanları gezip çözüm sürecini anlatanlar, milliyetçiliği ayaklar altına alanlar; 1 Kasım’a doğru giderken nedense can havliyle bayrak mitingleri yapmaya başlamışlardır. Tekraren iddia ediyoruz; bunların bayrak aşkı, millet aşkı 1 Kasım’a kadardır.
Yıllarca sözde çözüm adına milleti aldatanlar, PKK’ya yol verenler, birkaç bölücü oyu için memleketi yangın yerine çevirenler; istedikleri kadar nutuk atıp bağırsınlar artık tükenmişlerdir. Artık inandırıcılıklarını kaybetmişlerdir, artık milli vicdanlarda mahkum olmuşlardır.
Öte yandan seçimlere doğru gidilirken anlaşılmıştır ki; AKP’nin ve Sayın Başbakan’ın tek derdi Saray’ı kurtarmaktan, ona taşeronluk yapmaktan ibarettir. Sayın Başbakan diyor ki; “seçim kampanyalarında Cumhurbaşkanı’nı siyasi tartışmaların dışında tutalım”… Biz de diyoruz ki; eğer samimi isen aynı çağrıyı Saray’a da yap. Kendine güvenin varsa ve samimiysen, Cumhurbaşkanı’nı da siyasi tartışmaların dışında olmaya davet et. Ama biz biliyoruz ki; böyle bir çağrıyı yapmaya yetkin de, gücün de, cesaretin de yok.
Artık söyleyecek sözü olmayan, anlatacak hikayesi kalmayan AKP iktidarı, hedef olarak Milliyetçi Hareket Partisi’ni seçmiştir. AKP adayları umutsuz biçimde milletimize yalan söylemekte, koalisyon görüşmeleri hakkında hikayeler yazmakta ve adeta aba altından sopa göstermektedirler. Fakat tüm bunlar beyhude çırpınışlardır. Bütün algı operasyonlarına, bütün manipülasyonlara rağmen her şey milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir. Bizler hırsıza hırsız, haine hain demeye devam edeceğiz.