Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih YALÇIN Hıncal Uluç’un MHP Hakkındaki suçlamaları üzerine basın açıklaması yaparak cevap verdi
Beyin melekeleri zayıfladığı için gazetecilikten sakıt olmasına rağmen hâlâ birbirini nakzeden cümlelerle köşe yazısı yazmaya devam eden Hıncal Uluç, koalisyon görüşmeleri daha resmen başlamadan MHP’den gelen açıklamalarla ilgili ön yargılı tefsir-i şeriflerde bulunmuştur.Hıncal Uluç’un hezeyanlarından, MHP’nin siyasette anahtar parti ve güçlü bir aktör olmasını ve bütün yolların MHP’ye çıkmasını hazmedemediği anlaşılmaktadır.
Ne yazık ki Hıncal gibilerin kindar gözlerine MHP düşmanlığından oluşan bir siyasi katarakt inmiştir. Onun gibiler mutlaka MHP’yi eleştirecek, yerecek bir konu bulup üzerine gitmektedir. Çünkü onların huyu, meşrebi, tabiatı ve seciyesi, cibilliyeti budur.
Bu Hıncal ve onun gibiler, sanki güneydoğudaki vahim durumdan hiç haberleri yokmuş gibi davranmaktadır. Sanki orada bazı vatandaşlarımız PKK’nın zoruyla devletin mahkemelerine değil, yasa dışı KCK’nın terör mahkemelerine yönlendirilmemektedir. Sanki yıllarca Mehmetçikle yan yana Türkiye’nin bekası için canını ortaya koyan koruculara “O keleşleri size çevirmesini biliriz.” Diyen, HDP’nin milletvekili değildir.
Ey sevgili milletimiz! Doğu ve güneydoğunun birçok yerinde devlet otoritesi fiilen bitmiştir. Ne askerlerimiz ne polisimiz burunlarını çıkarabilmektedir. Orada devlet PKK’dır. Kayserili, Edirneli bir vatandaşımızın Hakkâri’de dükkân açmasına izin verilmemektedir. Buna karşılık Batıda kuzeyde ve güneyde hâlâ vatandaşlarımızın sağduyusu ve bütünlük anlayışı egemendir. Doğu ve güneydoğunun birçok yerinde
vatandaşlara baskı yapılarak Türk okullarına çocuklarını göndermeleri engellenmektedir. Bu tablonun birinci mimarı AKP, ikincisi de PKK’dır. Bu durumu onaylayanlardan biri de bu Hıncal Uluç’tur. Doğu ve güneydoğuda olup bitenlerden bir cümle bile söz etmeyen Hıncal, işi gücü bırakıp MHP ile uğraşmakta, halkın acı gerçekleri öğrenmesini engellemektedir. Zaten yandaş yazılı medyanın amiral gemisi olan çalıştığı gazete de ondan bunu istemektedir.
Vesayete boyun eğmiş olan Hıncal, PKK’nın bölgede hem kırsala hem de belli başlı kentlere hâkim olduğunu ve oralarda devlet otoritesinin bittiğini halka anlatacak cesareti gösterememektedir.
PKK’nın Meclisteki uzantılarının şimdi taktıkları şirinlik muskasının arkasında bir canavarlığın gizlendiğini dillendirememektedir. Bunun içindir ki asıl gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olan Hıncal Uluç’tur.
Hıncal Efendi, millî devletler Batı’da altın çağını yaşarken Türkiye’de farklı etnik kimliklerin Anayasa’da yer almasının ve bunlardan bir ya da ikisine Türk kimliğiyle eşit statü verilmek istenmesinin sebeplerini milletle paylaşmak yerine ayrılıkçıların emellerine hizmet etmektedir.
Ama iş MHP’ye gelince kalemini düşmanca oynatabilmektedir. İç savaşı durdurma konusunda MHP’nin bir projesi olmadığı, koalisyon hükûmetleri kurulması hususunda çözümsüzlük ürettiği gibi temelsiz iddialarla ortalığı bulandırmaya çalışan Hıncal; ferasetten, basiretten ve sağduyudan ne kadar yoksun bir yazar müsveddesi olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.
Gerçeğin böyle olmadığını; daha kaç defa onun partimizin durduğu yeri göremeyen, görmek istemeyen gözlerine sokmamız, doğruları duymazdan gelen kulağına kaç kez üflememiz gerekecektir?
MHP’nin terörle mücadele ve kardeş kavgasının önlenmesi konusundaki beyanları gayet nettir. Ama Hıncal Uluç ve onun gibi MHP ön yargıları yüzünden aklıselimi yitirenlere bir kez daha anlatmakta fayda mülahaza ediyoruz.
MHP’nin şartı açıktır: Öncelikle terör örgütü kayıtsız şartsız silah bırakmalı ve devlete teslim olmalıdır. PKK, Türk milletinin dışında suni bir millet yaratma çabasından vazgeçmelidir.
Yeri geldiğinde Atatürkçülük konusunda mangalda kül bırakmayanlara ve bilhassa Hıncal Efendi’ye onun kısa ve özlü tarifini hatırlatalım: Türkiye halkına Türk denir! Cumhuriyet’in temelleri de sınıfsız ve imtiyazlı zümrelerin olmadığı bir toplum yaratmak için böyle kavrayıcı, kucaklayıcı bir anlayışla atılmıştır. MHP’nin çıkış noktası budur.
Modern Batı’da millî devlet anlayışı yerleşip kökleşmiştir. Nasıl ABD’de yaşayan milyonlarca Alman veya İtalyan anayasal zeminde eşit statü isteyemezse, nasıl Fransa’daki Tunus kökenliler Anayasa’ya göre Fransız ise Türkiye’de de herkes Türk’tür. Batılı ülkelerde kimse etnik dilini ülkede geçerli olan dille anayasal zeminde eşitlik isteyemez. Çünkü tek dillilik, devletin bekası için olmazsa olmaz şarttır. Elbette bu, yerel ve etnik dillerin inkârı veya baskılanmasını gerektirmez. Kültürel çeşitlilik elbette meşrudur ve demokratik haktır. Ancak bu çeşitliliğin çok parçalı bir toplum yapısına dönüştürülmesi düşünülemez. Aksi hâlde devletin varlığı, toplumun bütünlüğü ortadan kalkar. Bunun dışında herhangi bir kabul, Türkiye’nin bölünmesini isteyenlerin düşüncesidir. Zaten PKK’nın nihai hedefi de Türkiye’yi bölmektir. Şimdi bunu bile bile MHP’nin PKK’nın siyasi kanadıyla aynı masaya oturmasını istemek andavallılıktır.
PKK; küresel aktörlerin Türkiye’yi bölme projesidir. Büyük Orta Doğu Projesinin Suriye ayağı tamamlanmak üzeredir ve bir sonraki adım Türkiye topraklarında atılmaya çalışılacaktır. Bunun için kullanılacak taşeron da PKK’dır. Yani PKK ve onun siyasi kanadı, devletin kucağında pimi çekilmeye hazır bir saatli bombadır. Bu bombayı kucağımıza AKP iktidarı koymuştur. AKP’nin ötekileştirme ve kutuplaştırma siyaseti yüzünden bu toplumun ayrılmaz bir parçası olan insanlar, artık kendilerini farklı bir toplumun parçası olarak girmeye başlamışlardır.
HDP, şimdi Türkiye partisi rolü oynamaktadır. Ama takındığı demokrasi maskesinin arkasında ayrılıkçılık, bölücülük gizlenmektedir. HDP hâlâ Kandil’den talimat almakta, İmralı canisine yaslanmaktadır. Söz gelimi koalisyon görüşmeleri için masaya oturduklarında ilk şartları bebek katilinin serbest kalması olacaktır. Bu konuda MHP’yi suçlamaya ne Hıncal Uluç gibi desteksiz atan palavracıların ne de başkalarının hakkı vardır.
MHP’den, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünün düşmanlarına kendi elleriyle iktidarı teslim etmesi veya onun iktidar ortağı almasına çanak tutmasını beklemek akılsızlıktır, ahlaksızlıktır. HDP’nin önce halka Türkiye partisi olarak neyi amaçladığını anayasal düzlemde nasıl bir Türkiye fotoğrafı istediğini açıkladığında gerçekler zaten ortaya çıkacaktır.
Türkiye’nin bütünlüğü ve toplumsal barışın devamı, parti menfaatlerinin üstündedir. Yüzde 13’ün üstünde oy almaları PKK’nın meşru olarak kabul edilmesini gerektirmez. Kendi sözcülerinin de söylediği gibi bu oylar emanettir. Büyük çoğunluğu AKP’nin tek başına iktidarını ve Erdoğan’ın tahakkümüne son vermek için emanet edilmiştir.
Bu partiyi gerçekte ait olduğu yerden sahip olduğu konumdan başka bir yere koymak, AKP’nin devlet imkânlarını seferber ettiği, elini verdiği bölücü terör örgütüne kolunu kaptırmak olacaktır.
PKK her zaman daha fazlasını isteyecektir.
Seksen milletvekili çıkarmış olması HDP’nin PKK’nın siyasi kanadı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Hâl böyleyken Hıncal’ın mantığıyla bakıldığında iç savaşı önlemek için HDP’ye daha fazla taviz verilmelidir.
Oysa PKK’yı ilelebet Türkiye’nin gündeminden çıkarmanın yolu onu meşrulaştırmak değil, bilakis yok etmektir. Çünkü PKK; tahakküm, kan ve gözyaşı demektir. PKK; sosyal barışın olmaması, kavga kültürünün yerleşmesi, komşunun komşuya düşmanlık etmesi, vatandaşların birbirine silah çekmesi demektir.
HDP çağrı yapıp da Kandil’de yuvalanan eşkıyanın silah bırakmasını istememiştir. Çünkü HDP, PKK’nın ta kendisidir. Elbette kendi kendisine silah bırakma çağrısı yapmayacaktır.
Hâl böyleyken Türkiye partisi gibi görünerek Türkiye’nin altını oyan bir örgüte meşru özüyle bakmak, onun önünü açmak intihar anlamına gelecektir.
Türkiye’nin en büyük sorunu, çapsız bir takım kalem erbabının sureti haktan görünerek kendilerini alleme ve akil saymaları, her konuda fikir beyan edip kafa karışıklığına ve kaosa yol açmalarıdır.
Hıncal Uluç, “MHP’de bir âkil yok mu?” derken bile kendisini âkil yerine koymaktadır. Oysa Hıncal gibi karakter zaafı içindeki ve kıvırmaya müsait tiplerin arasından seçilen akillerin sayesinde(!) Türkiye’de Kürt kökenli vatandaşlarımızın önemli kısmının oyları HDP’ye itilmiştir. Akiller sayesindedir ki PKK şımardıkça şımarmış, kendini dev aynasında görmeye başlamıştır.
Bilinmelidir ki Türk devleti güçlüdür; değil PKK bütün terör örgütleri bir araya gelseler onu yıkmaya güçleri yetmeyecektir. Şükür ki MHP ve Türk milleti aylakta ve müteyakkız durumdadır.
MHP halka verdiği sözlerde durmaz ve kayıtsız şartsız bir koalisyona evet derse asıl o zaman millet eliyle Meclisin dışına itilecektir. Hele koalisyon ortağının veya dışarıdan destekleyen partinin HDP olmasını MHP asla tabanına ve milliyetçi muhafazakâr kitlelere anlatamaz.
Hıncal Efendi’ye son sözümüz şudur:
Bre densiz Hıncal! MHP Liderine ve partimize hakaret ederken partimize oy vermiş 7 buçuk milyon insana da saygısızlık ettiğinin farkında mısın?
Ülkeyi yıllardır dikta rejimiyle yönetip 7 Haziran’da milletin tokadını yiyen Tayyip Erdoğan’a çıtını çıkaramayıp MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi diktatörlükle suçlaman, aptallığın daniskasıdır.
Otur oturduğun yerde ve yandaş gazetelerin amiral gemisinden aldığın tatlı paralarla Boğaz’da keyfini sürmeye devam et. Aksırıncaya tıksırıncaya, boğuluncaya kadar yandaş pastasından ye!
Ancak haddini de bil!
Senin gibilerin Boğaz’da zıkkımlanıp Türkiye’nin meseleleri hakkında ahkâm keserken Türkiye gerçeklerinden ne kadar uzaklaştıklarını cümle âlem bilmektedir artık.
Sen kimsin de Bahçeli’nin liderliğini sorguluyorsun?
13 yıldır AKP iktidarının yolsuzlukları konusunda tek cümle etmeyen, tüyü bitmemiş yetimin hakkı yenirken, adalet mekanizması yandaşlar tarafından yok edilirken sen nerelerdeydin?
17-25 Aralık Yolsuzluklar sürecinde nerelere saklandın?
Bari bundan sonra sus da senin ne mal olduğunu bilmeyenler seni adam sansınlar!