Hürriyetçi Eğitim Sen Kurucular Kurulu Üyesi ve Merkez Disiplin Kurulu Başkanı Ayhan Dodur, güçlünün yanında olma yerine
empati kurmanın önemini vurguladı. Dodur, herhangi bir coğrafyada yaşayan insanların güçlü olanlara yanaşma eğiliminde olduğunu belirterek, bu durumun haksızlık ve ahlaksızlığa ortak olmak anlamına geldiğini ifade etti. Doğru olmayanı desteklemenin ve haksızlık karşısında sessiz kalmak yerine, haklının yanında olmanın ve haksızlığa karşı çıkmanın gerekliliğine dikkat çekti.Dodur, güçlü olmayan, kendi kendine yetemeyen insanların sıklıkla güçlülerin gölgesine sığınarak kendi güvenliklerini sağlamaya çalıştığını, bunun ise kişisel doğruluk, inanç ve hayallerin yokluğunu gösterdiğini belirtti. Bu insanların gerçek empati kuramadığı için yaşadıkları coğrafyayı kirleteceğini ve bu tür davranışların tevekkül eksikliği, ahlaksızlık ve bencillik gibi sorunlardan kaynaklandığını vurguladı.Sendikal mücadelede de benzer durumların olduğuna değinen Dodur, kişisel çıkarlar peşinde koşan eğitim çalışanlarının olduğu sürece ne özlük haklarının düzeleceğini ne de haksızlıkların giderileceğini söyledi. Herkesin sadece kendini düşündüğü sürece, özlük hakları konusunda bir ilerleme olmayacağını ifade etti. Güçlü olmanın farkına varıp, eğitim çalışanlarının hakları ve liyakat için mücadele eden sendikalara destek olunması gerektiğini belirtti.Dodur, "Her kesimde empati kuran insanların çoğalmasını temenni ediyorum" diyerek, her bireyin yaşadığı hayatı cennete ya da cehenneme çevirebileceğini ve bu konuda herkesin sorumluluk alması gerektiğini ifade etti. Dodur, Hallac-ı Mansur'un "Cehennem, acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir" sözüyle, insanların yaşadıklarını sorgulamaları ve manevi cehennemlerin kapısını kapatmaları gerektiğini vurguladı.
Hürriyetçi Eğitim Sen Kurucular Kurulu Üyesi Merkez Disiplin Kurulu Başkanı Ayhan Dodur'un basın açıklaması şöyle:GÜÇLÜNÜN YANINDA OLMA, EMPATİ KUR
"Herhangi bir coğrafyada yaşayanlar kim güçlüyse kendini o güçlüye dâhil etme çabasında olurlar. Güçlü olan insanların yediği kul hakkını ve haksızlığı alkışlayanlar aciz insanlardır ve bu kul hakkına ve haksızlığa ortak olurlar. Oysaki asıl olan şartsız koşulsuz güçlünün yanında olmak değil; Hakk’ı tutmak, haklının yanında olmak ve her türlü haksızlığa, ahlaksızlığa karşı çıkmaktır.Hayatınızda güce tamah eden insanlara sık sık rastlarsınız. Kimisi yalana DOĞRU der, kimisi haksıza HAKLI der, kimisi de güzel olmadığı halde GÜZEL der. Çünkü bu insanların kendilerine güvenleri de yoktur, saygıları da. Kendilerine güveni ve saygısı olmayan insanlar güçsüz olurlar, aç olurlar, yarınından korkarlar ve muhtaçtırlar. Bu psikolojiye sahip olan insanlar, güçlülerin gölgesine sığınarak, akılları sıra kendilerini güven altına alırlar. Bu tarz insanların DOĞRULARI, İNANMIŞLIKLARI ve HAYALLERİ yoktur. Onlar güçlülerin doğrularına itaat ederler. Kendilerine faydaları olmadığı gibi başkalarına da faydaları olmaz.Aslında tüm bu fütursuzlukların tek sebebi tevekkül sorunu yaşayan, emeksiz kazanç sağlamaya çalışan, ahlaksız, bencil ve sahte insanlardan kaynaklanmaktadır. Empati kurmayı beceremeyen bu insanlar yaşadıkları coğrafyayı kirletmeye devam edecektir. Aslında birazcık empati hem her şeyi yaşanabilir hem de katlanabilir hale getirecektir. Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez. Haa bir de nasip deyip hayatında hiç etliye sütlüye karışmayan insanlar da vardır ki bunların da güçlüden yana olanlardan farkı yoktur. Elbette ki nasipten öte yol yoktur. Amacı gayesi, hayalleri olmalı insanların ve gerisini hayırlısıysa Yaradan’a bırakmalı. Maksat karınca misali yönümüz belli olsun.Aslında hep güçlüler kazanmaz, ne kadar güçlü olduğunu bilenler kazanır. Güç insanlara aslında diğer insanlar tarafından verilir ve genelde gücü eline alanlar bunu gücü kendisine verenleri ezmek için kullanır. Aslında insanlar ancak izin verdiğiniz kadar güçlüdür. Allah’ın kendisine verdiği gücün farkında olabilen, her konuda empati kurabilen insanlar ne kadar çoğalırsa bu dünya daha da yaşanabilir hale gelir kanaatindeyim. Empati olsa, haksızlığa kendisi uğramadan tepki gösterenlerin sayısı çoğalmaz mı? Yaşadığımız hayatı cennete ya da cehenneme çevirmek bizim elimizde. Hallac-ı Mansur der ki: Cehennem acı çektiğimiz yer değil acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir. O zaman biz de empati yapalım, yaşananları sorgulayalım, o manevi cehennemlerin kapısını kapatalım.Sendikal mücadelede de durum farklı değildir. İdareci olayım, tayinim yapılsın, ödül alayım vb. çabalar içerisinde olan “Eğitim Çalışanları” olduğu sürece; ne özlük haklarımız düzelir ne de haksızlıklar giderilir. Kendi ocağını ısıtmak için başkasının evinin yangınına ses çıkarmayanlar o ateşin bir gün kendisine sıçrayacağını unutmamalı. Haksızlığa kendi uğradığında bir ses bulmak isteyenler önceden o ses olmak zorundadır. Herkes kendi özünü düşündüğü müddetçe özlük hakları düzelmeyecektir.Gücümüzün farkında olup, sadece Eğitim Çalışanlarının sıkıntıları, hak-hakikat, liyakat ve özlük hakları için uğraşan sendikalara karınca kararınca destek olmalıyız.Her kesimde EMPATİ kuran insanların çoğalması temennisiyle…"‘’ANT OLSUN HÜRRİYETE’’Ayhan DODURHürriyetçi Eğitim SenKurucular Kurulu ÜyesiMerkez Disiplin Kurulu Başkanı