Bektaşîlik, Osmanlı İmparatorluğu boyunca gerek siyasi, gerek dini alanlarda nüfuz sahibi olan ve günümüze kadar etkisini sürdüren bir tarikat olarak dikkat çekmektedir. Bektaşîlik, Yeniçeri Ocağı ile kurduğu sıkı bağlar, heterodoks (Sünni İslam dışında) yapısı ve geniş coğrafyalara yayılan etkisiyle Osmanlı tarihinin en önemli tasavvuf akımlarından biri haline gelmiştir. Bektaşîlik, Anadolu’dan başlayarak Balkanlar’a ve daha geniş coğrafyalara yayılmış, özellikle Arnavutluk ve Rumeli'de köklü bir yer edinmiştir. Tarikat, tasavvufi öğretilerinin yanı sıra, farklı dinî inanç ve telakkileri birleştirme (syncretic) özelliğiyle de dikkat çekmiş ve bu yönüyle bilim insanlarının da ilgisini çekmiştir.Bektaşîlik, Avrupa’da Georg Jacob, Clément Huart gibi oryantalistler tarafından yazılan çalışmalar sayesinde geniş çapta tanınmış ve Batı dünyasında araştırma konusu olmuştur. Türkiye'de ise Bektaşîlik, tarih boyunca hem dinî hem de sosyal hayatın önemli bir parçası olarak varlığını sürdürmüş ve günümüzde de ilgi çekmeye devam etmektedir. Bektaşîliğin sosyal, kültürel, siyasi ve dini rollerini tam anlamıyla ortaya koyabilmek için uzun yıllar süren akademik çalışmalar yapılmış, ancak hala bazı yönleri tam anlamıyla aydınlatılamamıştır.
Bektaşîliğin Tarihi ve Gelişimi
Bektaşîliğin tarihî gelişimi, iki temel aşamaya ayrılmaktadır:1. Teşekkül Dönemi (XIII.-XV. yüzyıl):
Bektaşîliğin temelleri, XIII. yüzyıl Anadolu’sunda ortaya çıkan sosyal, dinî ve kısmen de siyasi hareketlerle sıkı bir şekilde bağlantılıdır. Özellikle Babaî İsyanı ve bu isyana bağlı olan sosyal hareketler, Bektaşîliğin doğuşunu hazırlayan en önemli faktörlerden biridir. Bu dönemde, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Kalenderî, Haydarî, Vefâî ve Yesevî dervişlerinin etkisi altında bulunan Rum abdalları (Anadolu'nun göçebe dervişleri), bu tarikatın ilk nüvelerini atmıştır. Bu dervişler, Osmanlı fetihleriyle birlikte Balkanlar’a kadar yayılmıştır. Bu dönemde Bektaşîlik adı henüz kullanılmasa da Hacı Bektâş-ı Velî’nin etrafında oluşan kült, Bektaşîliğin temel yapısını şekillendirmiştir.Bu dönemde, Hacı Bektâş-ı Velî'nin menkıbeleri ve anıları, Rum abdalları ve diğer dervişler tarafından yayılmış ve onun öğretileri çevresinde bir inanç sistemi kurulmuştur. Abdal Mûsâ gibi önemli isimler, Hacı Bektâş-ı Velî'nin öğretilerini Batı Anadolu’da yaymış ve Bektaşîliğin temellerinin atılmasında önemli roller oynamışlardır.2. Balım Sultan Dönemi (XVI. yüzyıl):
Bektaşîliğin bugünkü yapısının şekillenmesinde en önemli isimlerden biri, Balım Sultan'dır. 1516 yılında vefat eden Balım Sultan, Bektaşîliğe bugünkü merkeziyetçi yapısını kazandırmış, tarikatın ritüellerini ve öğretilerini sistemleştirmiştir. Bektaşîler arasında ikinci pir olarak kabul edilen Balım Sultan, özellikle Hacı Bektaş Dergâhı'nı güçlü bir şekilde organize ederek, tarikatın diğer zâviyelerini bu merkeze bağlamış ve bu merkeziyetçi yapıyı kurumsallaştırmıştır. Ayrıca Bektaşîliği, heterodoks bir yapıdan çıkararak Kalenderîlik, Haydarîlik ve Vefâîlik gibi unsurlardan ayırmış ve tarikatın bağımsız bir yapı olarak varlık göstermesini sağlamıştır.Yeniçeri Ocağı ve Bektaşîlik Arasındaki Bağ
Bektaşîliğin Osmanlı İmparatorluğu'ndaki siyasi etkisi, büyük ölçüde Yeniçeri Ocağı ile olan bağlarından kaynaklanmıştır. Yeniçeriler, Hacı Bektâş-ı Velî'nin manevi desteğini alarak bu tarikatla özdeşleşmiş ve Bektaşî ritüellerine bağlılık göstermiştir. Bu bağ, Bektaşîliğin Osmanlı siyasi hayatında güçlü bir yer edinmesini sağlamış ve tarikat, devletle derin bir bağ kurmuştur. Bektaşîlik, Yeniçeri Ocağı’nın 1826’da Sultan II. Mahmud tarafından kaldırılmasına kadar Osmanlı Devleti'nin önemli dini ve siyasi yapılarından biri olmuştur. Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılmasıyla birlikte Bektaşîlik de büyük bir darbe yemiş, birçok tekkesi kapatılmış ve faaliyetleri yasaklanmıştır. Ancak Bektaşîlik, gizli bir şekilde varlığını sürdürmüştür.Bektaşîliğin Dinî ve Felsefî Yapısı
Bektaşîlik, İslam tasavvufunun çeşitli öğretilerini içinde barındırmakla birlikte, hurûfî, Şiî ve İslam öncesi Türk inançlarından birçok öğeyi de sentezlemiştir. Bu syncretic yapısı, Bektaşîliğin Anadolu, Rumeli ve Balkanlar'da yayılmasını kolaylaştırmıştır. Tarikat, heterodoks yapısıyla, farklı dinî ve kültürel grupların ilgisini çekmiş ve birçok insanı etkisi altına almıştır.Bektaşîliğin tasavvufi anlayışında, "Hak-Muhammed-Ali" üçlemesi önemli bir yer tutar. Bu öğreti, Ali’yi kutsayan Şiî ve Alevî inançlarının etkisi altında şekillenmiştir. Ayrıca, Bektaşîlikte 12 İmam’a duyulan saygı büyük bir öneme sahiptir. Bektaşî doktrini, bu unsurların yanı sıra, eski Türk inançlarına dayanan mistik öğelerle de zenginleşmiştir. Özellikle, kalıp değiştirme (métempsycose), tenâsüh gibi Şiîliğe bile yabancı bazı inançlar, Bektaşîler arasında yer bulmuştur.Ayîn-i cem adı verilen toplu ibadet, Bektaşîliğin en önemli ritüellerinden biridir. Bu ritüel, topluluk içinde büyük bir disiplinle gerçekleştirilir ve tarikata yeni giren kişiler için önemli bir geçiş törenidir. Bunun yanı sıra ikrar âyini, tarikat üyelerinin tarikata kabul edildikleri ve bağlılıklarını beyan ettikleri bir başka önemli ritüeldir.Bektaşîlik ve Siyaset
Bektaşîlik, kurulduğu dönemden itibaren siyasi olaylarla yakından ilişki içinde olmuştur. Bektaşîlerin Osmanlı Beyliği ve Yeniçeri Ocağı ile olan bağı, tarikatın siyasi etkisini sürekli olarak artırmıştır. İlk Osmanlı hükümdarları, Bektaşîliğe duydukları saygıyı, çeşitli zâviyeler inşa ederek ve tarikatı destekleyerek göstermiştir. Bektaşî şeyhleri, Osmanlı fetihlerinde aktif roller oynamış ve özellikle Rumeli’nin İslamlaşması sürecinde önemli görevler üstlenmiştir.II. Bayezid döneminde Balım Sultan, Hacı Bektaş Dergâhı'nın başına getirilmiş ve tarikat Osmanlı Devleti tarafından resmi olarak tanınmıştır. Bektaşîlik, bu dönemde Safevî etkisine karşı önemli bir denge unsuru olarak Osmanlı yönetimi tarafından desteklenmiştir. Ancak Bektaşîler, Yavuz Sultan Selim döneminde devletle aralarındaki ilişkilerde bazı sorunlar yaşamış, ancak Kanûnî Sultan Süleyman döneminde bu sorunlar düzeltilmiştir.Yeniçeri Ocağı’nın kapatılmasından sonra Bektaşîlik, siyasi sahnede etkinliğini kaybetmiş gibi görünse de, tarikatın bazı mensupları Mason locaları ile yakın ilişkilere girmiştir. Jön Türk hareketi sırasında Bektaşîlik yeniden siyasi bir rol üstlenmiş ve bu dönemden itibaren çeşitli siyasi akımlarla ilişkilendirilmiştir.Bektaşîliğin Kültürel Katkıları
Bektaşîlik, Türk kültür ve sanatına önemli katkılarda bulunmuştur. Nefes adı verilen ilahiler, Bektaşî edebiyatının en önemli öğelerinden biridir. Bu ilahiler, tarikatın inançlarını ve mistik öğretilerini yansıtan derin anlamlara sahiptir. Kaygusuz Abdal ve Pir Sultan Abdal gibi önemli Bektaşî şairleri, hem dini hem de halk edebiyatına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Bektaşîlik, aynı zamanda esprili, nükteci ve hazırcevap anlatımıyla tanınır; bu özellik, Bektaşî fıkraları olarak bilinen bir türün doğmasına yol açmıştır.Bektaşî sanatı, özellikle resim ve hat sanatı alanında özgün eserler ortaya koymuştur. Bektaşîler, 12 İmam’ı, Hz. Ali’yi ve Hacı Bektâş-ı Velî’yi resmettikleri ilginç ve orijinal eserlerle dikkat çekmiştir. Ayrıca Bektaşîlik, Hurûfîliğin etkisiyle yazı ile resim yapma sanatını da geliştirmiştir.Günümüzde Bektaşîlik
1925 yılında Türkiye'deki tüm tarikatlarla birlikte resmen yasaklanmasına rağmen, Bektaşîlik varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Türkiye’de resmi olarak kapatılan Bektaşî tekkeleri, yeraltında faaliyetlerini sürdürmüş, özellikle Balkanlar ve Arnavutluk gibi ülkelerde varlığını güçlü bir şekilde devam ettirmiştir. Bektaşîlik, özellikle Arnavutluk’ta dini ve kültürel bir miras olarak kabul edilmekte, birçok Bektaşî tekke ve dergâhı hala faaliyette bulunmaktadır.Haber: Kapsamhaber