İzmir’in merkez ilçesi Konak’ta, belediyeye bağlı MERBEL şirketi çalışanlarına yönelik toplu iş sözleşmesi süreci tamamlandı. Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu öncülüğünde imzalanan sözleşmeyle, işçilere yüzde 45 oranında zam yapıldı. Böylece en düşük maaş 58 bin 94 TL’ye, en yüksek maaş ise 77 bin 500 TL’ye yükseldi. Üstelik bunlara 8.500 TL’lik gıda kartı ve sosyal haklar da eklendi.
Başkan “Omuz Omuza” Dedi, Kamuoyu “Adalet Nerede?” Diye Sordu
Başkan Mutlu, sözleşmeye ilişkin yaptığı açıklamada, “Toplu sözleşmemizin tüm çalışma arkadaşlarımız için hayırlı olmasını diliyorum. Yine hep birlikte, yan yana, omuz omuza Konak için güzel şeyler yapacağız,” ifadelerini kullandı. Ancak kamuoyunun geniş kesimlerinden yükselen tepki, bu sözlerin çok da "yan yana" bir gerçeklik yaratmadığını ortaya koyuyor.
Zira Konak Belediyesi’nin maaş seviyesi, kamuda yıllarını vermiş bir öğretmenin, hemşirenin, teknikerin hatta kıdemli bir mühendisin dahi ulaşamadığı düzeyleri çoktan geçmiş durumda. Bu da gelir adaleti, sosyal denge ve etik yönetişim tartışmalarını körüklüyor.
Popülizm mi, Sosyal Belediyecilik mi?
İşçiye verilen her kuruşun “emek hakkı” olduğu tartışmasız. Ancak yerel yönetimlerin bu tür yüksek zam oranlarını hangi kaynakla karşıladığı sorusu, meselenin en kritik noktası.
Su faturaları, emlak vergileri, çevre temizlik vergileri, işgaliye cezaları…
Vatandaşa kesilen her kalem vergi ve cezanın arkasında artık “yüksek maaş politikaları mı var?” sorusu giderek güç kazanıyor.
Belediyelerin gelir kaynakları sınırlıyken, yapılan bu tür anlaşmaların popülizm koktuğu ve “sessiz çoğunluğa” bedel ödettirildiği yönünde ciddi eleştiriler var. “Bir yanda 10 bin liraya geçinmeye çalışan emekliler, diğer yanda 77 bin TL maaş alan belediye çalışanları...” Bu tabloyu toplumun hangi vicdanı kaldırabilir?
"Hakkını Alan İşçi mi, Ayrıcalıklı Kamu Eliti mi?"
Sözleşmenin ardından kamuoyunda oluşan algı açık: Belediyeler eliyle yaratılan yeni bir kamu elitizmi doğuyor. Zira artık kamuoyunda “sınıf atlayan işçi” ya da “bürokratik zenginler” söylemleri daha fazla karşılık buluyor.
Üstelik bu durum sadece ekonomik değil, sosyolojik bir kırılmayı da beraberinde getiriyor. Asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonların bulunduğu bir ülkede, bu denli yüksek maaş artışları, toplumsal eşitlik ve huzuru tehdit eden adaletsizlik hissini büyütüyor.
Uzmanlardan Uyarı: "Belediyeler Mali Duvara Toslayabilir"
Kamu yönetimi uzmanları, bu tarz zamların bütçeye uzun vadede ağır yük getireceği ve gelecekte personel maaşlarını dahi ödeyemeyecek belediyeler yaratacağı uyarısında bulunuyor. Şimdilik siyasi rant sağlayan bu uygulamaların, önümüzdeki dönemde “personel ödemeleri için borçlanan belediyeler” manzarasına dönüşmesi kaçınılmaz görülüyor.
Sosyal Adalet Sadece Slogan mı?
Konak’ta atılan bu imza, bir yanıyla işçinin sevincini temsil ediyor olabilir. Ancak diğer yanıyla, toplumun en kırılgan kesimlerine, özellikle emekli, öğrenci, işsiz ve küçük esnafa “sırtından geçiniliyor” hissi veriyor.
Yerel yönetimlerin asli görevi sadece çalışanlarını değil, tüm kenti adaletle yönetmektir. Ve adalet, sadece bir tarafı değil, herkesi eşit görmeyi gerektirir.
Haber - Yorum: Garabey