İslamiyet'in doğuşundan önceki Arap toplumlarında, yani Cahiliye Dönemi'nde, kadınların toplumsal statüsü oldukça düşüktü. Kadınlar genellikle erkeğin mülkü olarak görülür, hak ve özgürlükleri ciddi şekilde kısıtlanırdı.
Evlilik ve Aile Yapısı
Bu dönemde evlilikler, dini bir mahiyet taşımadığından, kadın ancak çocuk doğurduktan sonra aileye dahil edilirdi. Çocuk doğurmadan ölen bir kadın için kocası taziye edilmezdi. Çocuksuz bir kadın diyet vermeye mahkûm edilirse, bu diyeti kocası değil, kadının mensup olduğu aile öderdi. Bu durum, kadının aile içindeki konumunun ne kadar zayıf olduğunu gösterir.
Miras ve Mülkiyet Hakları
Kadınların miras hakkı yok denecek kadar azdı. Ne babalarının ne de kocalarının mirasından pay alabilirlerdi. Bu durum, kadının ekonomik bağımsızlığını engelleyerek, erkeğe olan bağımlılığını artırıyordu.
Çok Eşlilik ve Nikâh Türleri
Çok eşlilik yaygındı ve bunun bir sınırı yoktu. Erkekler istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi. Ayrıca, farklı nikâh türleri bulunmaktaydı. Örneğin, iki kişi kızlarını veya velisi oldukları kadınları mehirsiz olarak değiş tokuş edebilirlerdi. Bu tür uygulamalar, kadının bir meta olarak görüldüğünün açık bir göstergesidir.
Kız Çocuklarının Durumu
Kız çocukları, aile için bir utanç kaynağı olarak görülürdü. Bu nedenle, bazı aileler kız çocuklarını diri diri toprağa gömerdi. Bu vahşi uygulama, kadının toplumdaki değersizliğini ve aşağılanmasını en uç noktada gösterir.
İslam'ın Getirdiği Değişimler
İslamiyet'in gelişiyle birlikte, kadınların toplumsal statüsünde köklü değişiklikler meydana geldi. Kadınlara miras hakkı tanındı, evlilikte rızaları önem kazandı ve genel olarak kadınların insan onuruna yakışır bir şekilde muamele görmeleri sağlandı. Bu değişimler, kadının aile içindeki ve toplumdaki yerini güçlendirdi.
Yaratılışta Eşitlik
Kur'an-ı Kerim, kadın ve erkeğin aynı özden yaratıldığını vurgulayarak, cinsiyet ayrımcılığını reddeder. Bu eşitlik, her iki cinsin de Allah'ın huzurunda eşit değerde olduğunu gösterir.
Eğitim ve Öğrenim Hakkı
İslam, kadınların eğitim almasını teşvik eder. Hz. Muhammed (s.a.s), kadınların okuma ve yazma öğrenmelerini desteklemiş, bu sayede İslam tarihinde birçok kadın âlim, hadisçi ve edebiyatçı yetişmiştir.
Mülkiyet ve Ekonomik Haklar
Kadınlar, mülkiyet edinme, ticaret yapma ve miras alma haklarına sahiptir. Bu haklar, onların ekonomik bağımsızlıklarını güvence altına alır.
Aile İçindeki Konumu
İslam, aile içinde kadının haklarını korur. Eşler arasında sevgi, saygı ve adaletin tesis edilmesini emreder. Hz. Muhammed (s.a.s), "Sizin en hayırlınız, kadınlarına en iyi davrananınızdır." buyurarak, kadınlara iyi muamele edilmesini öğütlemiştir.
Cahiliye Dönemi'nde kadınlar birçok haktan mahrum bırakılmışken, İslam'ın gelişiyle birlikte bu durum büyük ölçüde değişmiş ve kadınlar hak ettikleri değeri görmeye başlamışlardır. İslam dini, kadına hak ettiği değeri vererek, onun toplumsal hayatta aktif ve saygın bir birey olmasını sağlamıştır. Bu yaklaşım, kadının hem aile içinde hem de toplumda güçlü bir konuma sahip olmasına zemin hazırlamıştır.