Uzmanlar, depremin belirsizlik içermesinin korku ve kaygıyı artırabileceğini belirtiyor. Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, sürekli alarm halinde olmanın psikolojik ve fiziksel sağlığı olumsuz etkileyebileceğini vurgulayarak, 'Felaket senaryoları yerine bilinçli hazırlık yapmak kaygıyı yönetmeye yardımcı olur' dedi.Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, deprem korkusunun belirsizlikten beslendiğini ve insanları sürekli bir kaygı döngüsüne sokabileceğini ifade etti. Depremin ne zaman ve nerede olacağını bilememenin, korkuyu artıran en önemli etken olduğunu vurgulayan Demir, 'Belirsizlik korku ve kaygıyı besler. Ancak önemli olan korkunun esiri olmak değil, bilinçli ve hazırlıklı bir zihin yapısı geliştirebilmektir' dedi.
Deprem Korkusu Psikolojik ve Fiziksel Sağlığı Etkiliyor
Deprem beklentisinin insan beyninde 'savaş ya da kaç' tepkisini sürekli aktif hale getirdiğine dikkat çeken Demir, bunun uzun vadede psikolojik ve fiziksel sorunlara yol açabileceğini belirtti.'Sürekli deprem olacak korkusuyla yaşamak, beynimizin alarm sistemini devrede tutarak stres hormonlarının sürekli salgılanmasına neden olur. Bu da kronik yorgunluk, uykusuzluk, çarpıntı, dikkat dağınıklığı, tahammülsüzlük gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Uzun vadede ise panik atak, anksiyete bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıkları tetikleyebilir' ifadelerini kullandı.Depremle ilgili tetikleyicilerin travmayı sürekli canlı tuttuğunu belirten Demir, küçük sarsıntılar, bina çatlakları veya yüksek seslerin insanlarda yoğun korku ve kaçınma davranışlarına yol açabileceğini vurguladı.Çözüm Odaklı Düşünmek Kaygıyı Azaltıyor
Uzmanlar, korkunun felç edici bir etki yaratmak yerine, insanları önlem almaya yönlendirmesi gerektiğini belirtiyor. Deprem bilinciyle yaşamanın, sürekli korku içinde olmak anlamına gelmediğini söyleyen Demir, 'Depremin ne zaman olacağını bilemeyiz ama bina güvenliğini artırabilir, acil durum çantası hazırlayabilir ve tatbikat yapabiliriz. Bu, kontrol duygusunu güçlendirerek kaygıyı azaltır' dedi.Ayrıca, sürekli olumsuz düşünceler üretmek yerine çözüm odaklı düşünmenin önemine vurgu yapan Demir, 'Eğer deprem olursa, şu güvenli noktalara gidebiliriz' gibi bir plan yapmak daha sağlıklı bir yaklaşım olur. Nefes egzersizleri, meditasyon, yürüyüş, mindfulness gibi stres yönetimi teknikleri psikolojik dayanıklılığı artırmada yardımcı olabilir' önerilerinde bulundu.Medya Tüketimi Kaygıyı Etkiliyor
Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, kontrolsüz haber tüketiminin kaygıyı artırdığını belirterek, özellikle felaket senaryolarını vurgulayan içeriklerin bilinçaltında sürekli bir tehdit algısı oluşturabileceğini söyledi.'Günde sadece belirli bir zaman diliminde haberleri takip etmek, sürekli deprem haberleri okumaktan daha sağlıklı bir seçenektir. Felaket senaryoları yerine bilimsel ve yapıcı içeriklere odaklanılmalıdır. Medya etik kurallarını ihlal eden, korku pompalayan içerikler insanları çaresizlik duygusuna sürüklüyor. Bu yüzden şu soruyu sormak önemlidir: Bu bilgi bana gerçekten fayda sağlıyor mu, yoksa sadece kaygımı mı artırıyor?'Çocuklara Kaygı Yerine Bilinç Kazandırılmalı
Depremle ilgili konuşmaların çocukların psikolojisini etkilediğini belirten Demir, ebeveynlerin duygu durumlarının çocuklar tarafından hissedildiğini ve öğrenildiğini vurguladı.'Eğer bir ebeveyn sürekli kaygılıysa, çocuk da bu kaygıyı içselleştirir. Deprem, "Bazen olabilir ama biz önlem aldık, güvendeyiz" gibi bir dille, çocuğun yaşına uygun olarak anlatılmalıdır' dedi.Çocukların kaygılarının küçümsenmemesi gerektiğini belirten Demir, onları bilinçlendirmek için oyunlaştırma yönteminin kullanılabileceğini söyledi. 'Çocuklar oynayarak öğrenir, böylece korku yerine bilinç kazanırlar. Ancak sürekli deprem konuşulmamalı ve çocuklar üzerinde kontrolsüz bir panik ortamı yaratılmamalıdır' diyerek açıklamalarını tamamladı.