Endonezya’da hacca gitmeyene kiz vermediklerine dair çeşitli ricayetler bulunduğunu belirten kapsamhaber yazarımız Ali Osman Muş, okuyucularıyla yaşadıklarını paylaştı.İkinci evliliğini Endonez bir hanımla Başkent Cakarta Eyaleti, Güney Cakarta, İlçesi, Pesanggrahan Kasabası’nda (Kecamatan) Kantor Urusan Agama (KUA) dedikleri Sadece Müslümanları Evlendirme ve Boşanma Öncesi İşlemleri Yapma Kurumu’na 100 dolar ödeme yaparak gerçekleştirdiğini yazdı. Buku Nikah dedikleri evlenme cüzdanının aynısından bir tane bana bir tane de hanıma verdiklerini belirten Muş, "O zaman hacca da umreye de gitmemiştim. Ne hanım ne de ailesi ne de bir başkası bana böyle bir soru sormadı. 2011 Kasım-2014 Şubat arasında 2,5 yıl kaldığım bu ülkede böyle bir şey ne gördüm ne de duydum. Bugünlerde Endonezlerle evlenen Türkler giderek artıyor. Diğerlerine de soralım böyle bir şey oluyor mu? Bu bilgiyi ballandıra ballandıra anlatanlar nereye dayanıyorlar? İslâm dinini anlatayım derken, palavra sıkmaya hakları var mı?" dedi.Hacca gitmenin çeyiz olduğu palavrası...Endonezya’da evlilik hukuku şeriata dayalı olduğunu belirten Ali Ozman Muş, "1974/1 tarih-sayılı 67 maddeli evlilik yasasında çeyiz diye bir madde yoktur. Çeyiz ile ilişkilendirilebilecek harta bawaan ifadesi 35/2 ile 36/2 madde-fıkralarda 3 kez geçer. O da karı-kocanın kazandıkları servet anlamında olup çeyizle hiç ilgisi yoktur. Çeyiz ise halk kültüründe yaygın bir şekilde vardır. Ancak Endonezya deyince devletin resmi istatistiklerine göre 718 (YEDİYÜZONSEKİZ) adet yerel lisan (Bahasa Daerah) bulunan kıta gibi büyük bir ülkeden bahsediyoruz. Doğu-batı 5000, kuzey güney 2000 km. ebadındakita gibi büyük adalar ülkesinde İslâm dini yüzde 85 oranında olsa bile en batıdan doğuya doğru gittiğinizde en batıdaki İslâm ile en doğudakini karşılaştırdığınızda “bu İslâm başka bir din mi?” diye sordurtacak derecede farklılıklar gösterir." dedi.Endonezya İstatistik Kurumu (Badan Pusat Statistik, BPS) sayımlamasına 2010 göre ülkede yaklaşık 300 kavim, (suku-suku) 1340 aşiret bulunduğunu belirten Ali Osman Muş'un yazısı şöyle devam ediyor...
