Metin Akgün, "Eğitim Neden Var?" sorusuyla başladığı köşe yazısının üçüncü bölümünde,
eğitim sürecinin temel amacını ve bu amacın nasıl sarsıldığını sorguluyor. Akgün, yazısında "Yaratılanların En Şereflisi İnsan" kavramından hareketle, insanın ahlaki ve manevi değerlerini merkeze alarak, eğitimin bu değerleri koruma ve geliştirme işlevini üstlenmesi gerektiğini vurguluyor.Akgün, yazısının ilk iki bölümünde "Eğitim Neden Var?" ve "Biz Eğitimden Ne Bekliyoruz?" sorularını yönelttiği eğitimci ve ebeveynlerden aldığı yanıtların, beklediği derinlikte olmadığını ifade etmişti. Bu yazısında ise eğitimin sadece akademik başarılar elde etmekle sınırlı kalmaması gerektiğini, aksine bireyin manevi ve ahlaki değerlerle donatılması gerektiğini savunuyor.
Eğitimde Değerlerin Erozyonu
Akgün, "İnsan Yaratılanların En Şereflisidir" inancının, eğitimin temel dayanak noktalarından biri olması gerektiğini belirtiyor. Ancak, modern toplumda bu değerin giderek sarsıldığını ve yerine "İnsan taşıdığı marka kadar değerli" anlayışının yerleşmeye başladığını vurguluyor. Akgün'e göre, bu anlayış, eğitimin asıl amacından sapmasına ve bireylerin yalnızca maddi başarıya odaklanmasına yol açıyor.Modern dünyanın sunduğu yeni değerler ve tüketim alışkanlıkları, Akgün'e göre, eğitimin amaçlarını zedeleyen unsurlar arasında yer alıyor. "Eğer eğitsel bağlamda doğru tedbirleri en kısa zamanda almaz, uygulamada başarı sağlayamazsak..." diye uyarıda bulunan Akgün, küresel güçlerin "Hedonizm" (haz için yaşam anlayışı) kavramını toplumun yeni ortak değeri haline getirmek için çaba sarf ettiğini belirtiyor.
Küresel İnsan ve Yeni Nesil Tehdidi
Akgün, küresel iletişim araçlarının ve medya güçlerinin, subliminal mesajlar aracılığıyla insanları tüketim odaklı bir yaşam tarzına yönlendirdiğini ve bu süreçte manevi değerlerin göz ardı edilmesine neden olduğunu ifade ediyor. Küresel insan modeli olarak sunulan bu yeni nesil, Akgün'e göre, manevi değerlerden uzak, zevk ve haz arayışına dayalı bir yaşamı benimsemiş durumda. Bu yeni nesil, Amerikan kitle medyasının yaygınlaştırdığı meditasyon, reenkarnasyon, holistik sağlık gibi konulara ilgi duyan ve bu yönde bir yaşam tarzı benimseyen bireylerden oluşuyor.Akgün, bu süreçte medya tarafından sunulan marka bağımlılıkları ve lüks tüketim alışkanlıklarının, toplumun değer yargılarını kökten değiştirdiğini savunuyor. Eğer bu duruma karşı yeterli tedbirler alınmazsa, toplumun özgür düşünme yetisini kaybedeceği ve gönüllü kölelere dönüşeceği endişesini dile getiriyor.
Eğitimin Rolü ve Kurumların Sorumluluğu
Metin Akgün, yazısında eğitimin rolünü yeniden tanımlarken, bu süreçte okulların ve diğer eğitim kurumlarının fonksiyonlarının da sorgulanması gerektiğini belirtiyor. Eğitimde yaşanan dejenerasyonun önüne geçmek ve toplumun manevi değerlerini korumak için eğitim kurumlarının farkındalığının artırılması gerektiğini vurguluyor. Akgün, ailede başlayan ve toplumun her katmanında hissedilen sorunların çözümünde, mevcut kurumların yeterliliğinin ve çözüm üretme konusundaki samimiyetlerinin de sorgulanması gerektiğini ifade ediyor.Yazının ilerleyen bölümlerinde bu konuları daha detaylı ele alacağını belirten Akgün, eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda insanı insan yapan değerleri de koruma ve geliştirme işlevini üstlenmesi gerektiğini vurgulayarak yazısını sonlandırıyor.