Erol Güngör, 25 Kasım 1938'de Kırşehir'de doğdu ve 24 Nisan 1983'te henüz 45 yaşındayken hayata veda etti. Kısa sayılabilecek ömrüne rağmen, Türkiye'nin entelektüel hayatında derin izler bırakan, fikirleriyle ve eserleriyle Türk düşünce dünyasına büyük katkılarda bulunan bir düşünür olarak tanınır. Güngör'ün hayatı, akademik kariyeri,
eserleri ve etkisi üzerine yapılan değerlendirmeler, onun Türkiye’nin yakın tarihinde önemli bir figür olduğunu ortaya koymaktadır.
Eğitim
Erol Güngör, Abdullah Sabri Bey ve Zeliha Gülşen Hanım’ın oğulları olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Kırşehir’de tamamladıktan sonra, 1956 yılında Kırşehir Lisesi’nden mezun oldu. Lise yıllarında başlayan edebiyata ve sosyal bilimlere ilgisi, Türk-İslam kültür tarihinin ana eserlerini okumasıyla daha da derinleşti. Bu okumalar, onun milli ve İslami kültür değerlerine olan ilgisinin temelini oluşturdu. Lise eğitiminden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne başladı, ancak burada Mümtaz Turhan ile tanışmasının ardından hayatı değişti. Turhan’ın teşvikiyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne geçiş yaptı ve burada hem eğitimine devam etti hem de memur olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde İngilizce ve Fransızca öğrenerek entelektüel birikimini artırdı.
Akademik Kariyerin Başlangıcı
Erol Güngör, 1961 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu ve aynı yıl Tecrübi Psikoloji Kürsüsü’ne asistan olarak atandı. Asistanlık döneminde, özellikle sosyal psikoloji alanına yöneldi. Krech ve Crutchfield’in önemli bir eseri olan "Sosyal Psikoloji" adlı kitabı Türkçeye çevirerek bu alandaki birikimini genişletti. 1965 yılında Mümtaz Turhan’ın danışmanlığında hazırladığı "Kelami Yapılarda Estetik Organizasyon" adlı teziyle doktor unvanını aldı. Bu çalışma, onun akademik kariyerinde önemli bir adım oldu ve sosyal psikolojiye olan ilgisini daha da pekiştirdi.1966 yılında sosyal psikolog Kenneth Hammond’un daveti üzerine Amerika Birleşik Devletleri’ne giden Güngör, Colorado Üniversitesi’nin Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde milletlerarası bir araştırma ekibine katıldı. Bu deneyim, onun akademik bakış açısını genişletti ve uluslararası alanda tanınan bir sosyal psikolog olmasına zemin hazırladı. 1968 yılında Türkiye’ye döndüğünde, "Şahıslararası İhtilafların Çözümünde Lisanın Rolü" adlı teziyle doçentlik unvanını aldı.
Türkiye'deki Katkıları ve Akademik Başarıları
Erol Güngör, Türkiye’de sosyal psikoloji alanının gelişmesine önemli katkılarda bulundu. Akademik kariyerinin yanı sıra, Başbakanlık Planlama Teşkilatı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı gibi kurumların çeşitli komisyonlarında görev aldı. Bu görevler, onun düşünce dünyasını zenginleştirdi ve Türkiye'nin sosyal ve kültürel sorunlarına yönelik çözümler üretmesine olanak sağladı. 1978 yılında "Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar" adlı takdim teziyle profesör unvanını kazandı ve Türkiye’de sosyal psikoloji alanında saygın bir yer edindi.1982 yılında Selçuk Üniversitesi rektörlüğüne atanan Güngör, bu görevinde Türkiye’nin yükseköğretim sistemine de katkılarda bulundu. Ancak, bu görevdeyken 24 Nisan 1983’te İstanbul’da vefat etti. Erken yaşta kaybedilmiş olması, Türk akademi dünyasında büyük bir boşluk yarattı.
Eserleri ve Düşünceleri
Erol Güngör, kısa sayılabilecek ömrüne rağmen, 300’ü aşkın kitap, makale, deneme, ansiklopedi maddesi ve tercüme eseri Türk düşünce dünyasına kazandırdı. Onun eserleri, Türkiye’nin sosyal ve kültürel meselelerine dair derin analizler içerir.
"Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri," "Türk Kültürü ve Milliyetçilik," "Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik," "İslamın Bugünkü Meseleleri," "İslam Tasavvufunun Meseleleri," "Dünden Bugünden Tarih-Kültür-Milliyetçilik," "Tarihte Türkler," "Sosyal Meseleler ve Aydınlar," "Değerler Psikolojisi," "Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk" gibi eserleri, onun ne kadar geniş bir yelpazede düşündüğünü ve yazdığını gösterir.Güngör'ün eserlerinde en dikkat çeken konulardan biri, Türk-İslam kültürüne olan derin bağlılığıdır. Bu bağlılık, onun milliyetçilik ve kültür meselelerine olan yaklaşımını şekillendirmiştir. Eserlerinde sıkça vurguladığı konulardan biri, modernleşme sürecinde milli ve dini değerlerin korunmasının önemi olmuştur. Güngör, Batı’dan gelen etkilerle Türkiye’nin köklü değerlerinin çatışmaması gerektiğini savunmuş, bu iki dünyayı uzlaştırmayı hedeflemiştir.Erol Güngör, sadece bir akademisyen değil, aynı zamanda bir fikir adamı, bir düşünür ve bir aydın olarak Türk toplumunda derin izler bırakmıştır. Onun eserleri, hala Türkiye’nin sosyal, kültürel ve dini meseleleri üzerinde çalışan akademisyenler ve düşünürler tarafından referans alınmaktadır. Güngör’ün fikirleri, Türkiye’nin kendi değerlerine sadık kalarak modern dünyada nasıl var olabileceğine dair önemli ipuçları sunar.Onun Türkiye’ye kazandırdığı en önemli miraslardan biri, sosyal psikoloji alanındaki çalışmalarının yanı sıra, milli ve dini değerlere olan bağlılığıyla Türk düşünce hayatına katkılarıdır. Erol Güngör’ün hayatı ve eserleri, Türkiye’nin entelektüel tarihinin önemli bir parçası olarak kalmaya devam edecektir.