Globalleşme ve 'Ümmet-i Muhammed': Yeni Dünyada İslam'ın Yeri

Son yıllarda sıkça gündeme gelen ve Türkçeye “küreselleşme” olarak çevrilen Globalleşme kavramı, dünyamızın küçülen yapısını ve ortak sorunların çözümü için gerekli olan iş birliğini ifade ediyor. Ancak bu kavram, sadece ekonomi ve teknoloji alanında değil, İslam dünyası üzerinde de derin etkiler yaratıyor. Dr. Hayati Bice’nin makalesi, globalleşmenin İslam ümmeti, Türk dünyası ve Türkiye üzerindeki yansımalarını ele alarak bu önemli konuya dikkat çekiyor.

Globalleşen Dünyada İslam'ın Rolü

Dr. Hayati Bice, önceki yazılarından birinde Hac’ı “İslam’ın en global farzı” olarak tanımlamış ve bu ibadetin globalleşen dünyadaki etkilerini tartışmıştı. Ancak bu yaklaşım, bazı kesimler tarafından yanlış anlaşılmış ve eleştirilmişti. Oysa Hac, İslam ümmetinin globalleşme sürecinde nasıl bir rol oynadığını en çarpıcı şekilde gösteren ibadetlerden biridir. Müslümanların dünyanın dört bir yanından bir araya geldiği bu ibadet, aslında İslam ümmetinin genişliğini ve çeşitliliğini ortaya koyuyor.

Globalleşme ve İslam Dünyası

Bugün dünya üzerinde yaklaşık 1 milyar müslüman bulunuyor ve bu nüfus, yeryüzünün neredeyse her köşesine dağılmış durumda. Asya ve Afrika kıtalarında yoğunlaşan müslüman nüfus, aynı zamanda Avrupa, Amerika ve Avustralya gibi bölgelerde de hızla artıyor. Globalleşme, müslüman toplumlar arasındaki iletişim ve etkileşimi artırarak İslam dünyasının daha da yakınlaşmasına olanak tanıyor. Ancak bu yakınlaşma, beraberinde yeni zorlukları da getiriyor. Müslüman topluluklar arasındaki etnik ve kültürel farklılıklar, İslam dünyasının bir bütün olarak hareket etmesini zorlaştırıyor.

Müslüman Ülkelerde Yönetim Farklılıkları

Globalleşmenin etkileri, İslam ülkelerinin yönetim tarzları üzerinde de kendini gösteriyor. Dr. Bice, İslam ülkelerindeki yönetim biçimlerinin ne kadar farklı ve karmaşık olduğunu vurguluyor. Suudi Arabistan’dan Tunus’a, Pakistan’dan Endonezya’ya kadar birçok İslam ülkesi, birbirinden tamamen farklı yönetim sistemlerine sahip. Bu çeşitlilik, İslam dünyasının birliğini sağlama konusunda ciddi engeller oluşturuyor. Ancak, globalleşme süreci, bu ülkelerin iç meselelerinin Türkiye ve diğer İslam ülkeleri açısından değerlendirilmesini giderek daha önemli hale getiriyor.

Türk Dünyası ve İslam Ümmeti

Dr. Bice, makalesinde Türk dünyasının globalleşme sürecinde İslam ümmetinin bir parçası olarak nasıl bir rol oynayabileceğini de ele alıyor. Geçtiğimiz yıllarda yapılan “Türk Cumhuriyetlerinin Bağımsızlıklarının Yirminci Yılı” toplantısı, bu konuda ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu gözler önüne serdi. İslam ümmetinin bir parçası olma bilinciyle hareket edilmesi gereken bu tür toplantılarda, Türk dünyası ile İslam ülkeleri arasındaki bağların güçlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Ancak, bu toplantılarda bile ekonomik ve ticari ilişkiler ön plana çıkarılırken, kültürel ve dini birliğe gereken önem verilmediği görülüyor.

Panİslâmîzm ve Pantürkizm’in Bugünkü Durumu

Dr. Bice, globalleşen dünyada Panİslâmîzm ve Pantürkizm gibi ideolojilerin bugünkü etkilerini de sorguluyor. Bu ideolojilerin, dünya dengelerini değiştirebilecek bir potansiyele sahip olmadığını belirten Bice, bu tür ideolojilerin yerine daha somut ve gerçekçi adımlar atılması gerektiğini savunuyor. Aydınların görevi, yarının nesillerine sağlam temeller üzerinde yükselebilecek bir zemin hazırlamaktır. Bu görev, İslam dünyasının geleceği için hayati önem taşımaktadır.

Globalleşme, İslam dünyasını ve Türk dünyasını derinden etkileyen bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Dr. Hayati Bice’nin makalesi, bu sürecin İslam ümmeti üzerindeki etkilerini anlamak ve bu etkilerle başa çıkmak için atılması gereken adımları vurguluyor. Müslüman toplumlar arasındaki bağları güçlendirmek, kültürel ve dini birliği sağlamak ve globalleşmenin getirdiği zorluklarla başa çıkmak, İslam dünyasının geleceği için hayati önem taşıyor.