MHP Genel Sekreter Yardımcısı Bahadır Bumin Özarslan,yaptığı açıklamada, ''Türk Keneşi, yalnızca Türk Dünyası’na yönelik olarak kurulmuş, ilk ve tek uluslararası bir örgüt olduğunu, Türk Keneşi 8. Zirve’de alınan kararlar, yeni bir dönemin umutlu başlangıcı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Her zaman dediğimiz gibi:
Bugün “İki Devlet-Tek Millet”,
Yakında “Üç Devlet-Tek Millet”,
Ufukta “Yedi Devlet-Tek Millet”,
Bir gün mutlaka Türk Konfederasyonu…
Türk Keneşi Nedir?
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Keneşi-Türk Konseyi) Türk dili ortak çatısı altında birleşen üye ülkelerin yanı sıra Türk dünyasının ve bölge ülkelerinin ekonomiden politikaya, turizmden eğitim ve spora kadar pek çok alanda iş birliğini ve etkinliğini artırmaya yönelik çalışmalar yürütmektedir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan'ın 3 Ekim 2009'da imzaladığı "Nahçıvan Anlaşması" ile ise süreç kurumsallaştı. Ardından Türk Keneşi kuruldu. İstanbul'da 15-16 Eylül 2010'da düzenlenen 10. Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi'nde Keneş resmen hayata geçti.Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Bahadır Bumin Özarslan, Türk Keneşi 8. Zirvesi, Türk Dünyası için yeni ve umutlu bir dönemin başlangıcı olduğunu belirterek, sosyal medya hesabı twitter adresinden yaptığı açıklamada, ''Türk Keneşi, yalnızca Türk Dünyası’na yönelik olarak kurulmuş, ilk ve tek uluslararası örgüttür. Türk Keneşi 8. Zirve’de alınan kararlar, yeni bir dönemin umutlu başlangıcı olarak değerlendirilmelidir.'' dedi.
Türk Keneşi Ne zaman Kuruldu?
SSCB’nin dağılması sonrasında, “Türk Devlet Başkanları Zirvesi” toplantılarıyla temelleri atılan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, 2-3 Ekim 2009’daki Zirve toplantısı ile kurulduğunu belirten Özarslan, "3 Ekim 2009 tarihli Nahçıvan Anlaşması, kısa adı Türk Keneşi olan bu uluslararası örgütün kurucu antlaşmasıdır. 3 Ekim de “Türk Birliği Günü” olarak kabul edilmiştir. Bir uluslararası hukuk kişisi olan Türk Keneşi, sürekli nitelikte bir uluslararası örgüttür. Yalnızca Türk dili konuşan devletlere açık olan Türk Keneşi, genel kapsamlı bir kuruluştur. Nahçıvan Anlaşması’nın 2. maddesindeki işbirliği alanlarına bakıldığında, hayatın hemen her alanını kapsayan bir yaklaşım dikkat çekmektedir. Dış politika, güvenlik, ticaret, enerji, gümrük, ulaştırma, turizm, sağlık, spor, çevre, basın ve iletişim, kültür, eğitim ve bilim gibi alanlarda işbirliği, Türk Keneşi’nin temel amaçları arasındadır. Dolayısıyla çok yönlü ve çok katmanlı bir işbirliği hedefi söz konusudur." diyerek açıklamasını şu şekilde devam ettirdi:Öte yandan Türk Keneşi, şemsiye bir örgüttür. TÜRKSOY, TÜRKPA, Türk Akademisi, Türk İş Konseyi, Türk Kültür ve Miras Vakfı gibi ilişkili kuruluşları bulunmaktadır. Bir başka deyişle bu kuruluşlar, 2. maddedeki işbirliği alanlarının somut izdüşümüdür. Türk Keneşi, yalnızca Türk Dünyası’na yönelik olarak kurulmuş, ilk ve tek uluslararası örgüttür. Ortak kökler üzerinden işbirliğini esas alan, uluslararası hukuka bağlı, barışçıl, bütüncül ve kapsayıcı bir bakış açısına sahiptir. 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi 8. Zirvesi, Türk Dünyası’ndaki gelişmelere paralel olarak, önemli kararların alındığı bir toplantı olarak tarihe geçmiştir.Türkmenistan’ın gözlemci olması önemli bir gelişmedir
Türk Dünyası bakımından bir dönüm noktası teşkil eden bu toplantıdaki kararlardan biri de örgütün adının “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirilmesidir. “Türk dili konuşmaktan”, “Türk devleti olmaya” evrilen anlayışın Türk Dünyası’nda kabul görmesi, büyük bir zihniyet değişimine işaret etmektedir. Oldukça umut verici bir gelişme olan isim değişikliğinin yanında, İstanbul’da toplanan 8. Zirve ile Türkmenistan’ın gözlemci olması da önemli bir gelişmedir. Bununla birlikte, resmî açıklamalara yansıyan “Aile fotoğrafımız tamamlandı.” söylemi ise doğru değildir. Türk Keneşi’nde aile fotoğrafının tamamlanması, KKTC’nin de en azından gözlemci olarak kabul görmesiyle sağlanacaktır.Türk Dünyası 2040 Vizyonu
İsim değişikliğinden sonra kaçınılmaz olan bu durum, üye devletlerin diğer uluslararası örgütlerdeki tercihiyle de uyumludur. Zira Türk Keneşi üyelerinin üye olarak yer aldığı İslam İşbirliği Teşkilatı’nda ve Ekonomik İşbirliği Örgütü’nde, KKTC gözlemci olarak yer almaktadır. Dolayısıyla KKTC’nin Türk Keneşi’nde gözlemci olarak yer alması, üye devletler bakımından tutarlılık da sağlayacaktır. Ayrıca ifade edilmelidir ki aile fotoğrafının gerçek anlamda tamamlanması, Türkmenistan ile KKTC’nin tam üye olarak yer almasıyla gerçekleşecektir. Yakın bir gelecekte bu durumun gerçekleşmesi, işbirliğinin ve “Türk Dünyası” kavramının daha anlamlı hâle gelmesine hizmet edecektir. Zirve’de alınan “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” kararı da çok dikkat çekicidir. Türk Keneşi’nin gelip geçici heveslerin ya da konjonktürün bir sonucu olarak ortaya çıkmadığını, uzun vadeli hedeflere sahip olduğunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir.Büyük Ülkü Davası
Kurucu antlaşması olan Nahçıvan Anlaşması’ndaki temel amaçların hayata geçirilmesine yönelik olarak alınan bu karar ile birlikte Türk Keneşi, yoluna daha emin adımlarla devam edecektir. Türk Keneşi’nin geldiği bu noktada, Ülkücü Hareket’in ve onun yegâne siyasî temsilcisi olan MHP’nin öngörü kabiliyetinin önemi bir kere daha anlaşılmaktadır. Türk devletinin Türk Dünyası’na yönelik kurumlaşma çabalarında “Büyük Ülkü Davası”nın etkisi, artık açıktır. 1992 yılında TİKA’nın ve 2010’da YTB’nin kurulması, 2009’da da Türk Keneşi’ne öncülük edilmesi, köklerini kadim Türk kültüründen alan MHP’nin dış politika yaklaşımının haklılığını tescil eden ve Türk devlet aklının Ülkücü Hareket’in çizgisine geldiğini gösteren kararlardır. Temel tezleri bir bir doğrulanan Partimizin, mimarı olduğu Cumhur İttifakı ile birlikte bir devlet politikası hâline dönüşen, “Ankara merkezli ve önemli oranda Türk Dünyası eksenli dış politika yaklaşımı”, somutlaşmakta ve her alanda işbirliğine dönüşmektedir. Önümüzdeki dönemde, bu çabaların artması da şaşırtıcı olmayacaktır.KIZILELMA
Türk Devleti için Kızılelma, artık belirginleşmiş ve ufukta görünmeye başlamıştır. Önce resmî söylem hâline gelen, daha sonra da ete-kemiğe bürünen bu hedef, gelecek nesillerin Kızılelması olarak beyinlere nakşedilmeli; okul öncesi eğitimden başlamak üzere, her kademede eğitim sisteminin bir parçası olmalıdır. Türk’ün bu Kızılelması, yalnızca Türk’e değil aynı zamanda bütün Müslümanlara ve hatta insanlığın tamamına adalet, huzur ve refah temin edecek yegâne hedeftir. Dolayısıyla 8. Zirve’de alınan kararlar, yeni bir dönemin umutlu başlangıcı olarak değerlendirilmelidir.Her zaman dediğimiz gibi:
Bugün “İki Devlet-Tek Millet”,
Yakında “Üç Devlet-Tek Millet”,
Ufukta “Yedi Devlet-Tek Millet”,
Bir gün mutlaka Türk Konfederasyonu…