Sağlıklı bir yaşamın yalnızca bedensel sağlıkla değil, zihinsel ve nörolojik uyumla da mümkün olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Sermin Kesebir, modern bilimin iç dünyamıza dair önemli bulgular sunduğunu vurguladı. Prof. Dr. Kesebir, “Zihin, beyin ve beden birbiriyle etkileşim içinde çalışan, ayrılmaz bir üçlüdür. Her biri diğerinin hem aynası hem de destekleyicisidir. Bu yapıdaki dengesizlik, tüm yaşam kalitesini etkiler.” dedi.
Prof. Dr. Kesebir’e göre; zihinsel yükler beden üzerinde çeşitli fiziksel belirtilerle kendini gösterebilirken, bedensel bir hastalık da zihinsel fonksiyonlarda bozulmalara yol açabiliyor. Beyin ise bu etkileşimin merkezinde yer alıyor. Sosyal çevre, çocukluk deneyimleri, stres, kültürel yapı gibi birçok faktör de bu uyumu doğrudan etkiliyor.
İnsan Beyninin Parmak İzi: EEG ile Zihin Haritası
Kesebir, özellikle EEG (Elektroensefalografi) gibi teknolojik araçların, zihinsel yapının ölçülmesinde önemli rol oynadığını belirtiyor. Her bireyin düşünce, duygu ve davranış yapısı kendine özgü dalga frekanslarıyla EEG’ye yansıyor. Bu veriler hem bireysel farklılıkları gözler önüne seriyor hem de ruhsal bozuklukların erken tanılanmasını mümkün kılıyor.
“EEG verileri tıpkı parmak izi gibi biriciktir. Kişinin telafi edici ya da savunmacı yönleri bu dalgalarda gözlemlenebilir. Hatta depresyon, mani gibi duygudurum bozukluklarının epizotları EEG verileriyle öngörülebilir.” diyen Kesebir, psikiyatrik bilimde artık bireyin iç dünyasının sadece anlatılanlarla değil, nörofizyolojik verilerle de değerlendirilebildiğini vurguluyor.
Psikoterapinin Etkisi Beyin Dalgalarına Yansıyor
Zihinsel süreçlerin tedavisinde önemli bir yeri olan psikoterapinin de EEG verilerine yansıdığını belirten Prof. Dr. Kesebir, “Aynalama, empati ve idealizasyon gibi psikodinamik süreçler bireyin nörobiyolojik yapısında iz bırakır. Bu da psikoterapinin sadece sözle değil, beyin düzeyinde de değişim yarattığını gösterir.” ifadelerini kullandı.
Kesebir, bu gelişmelerin yalnızca klinik ortamlarla sınırlı olmadığını, sosyal hayat, iş ortamı ve aile yapısında da bireyin bu üçlü dengeyle etkileşimde bulunduğunu söyledi.
Bilim, İç Dünyamızı Açığa Çıkarıyor
Zihin, beyin ve beden uyumunun sağlanmasının, sadece ruh sağlığı değil; bağışıklık sistemi, karar verme becerileri, uyku düzeni gibi birçok yaşamsal işlevi de doğrudan etkilediğini vurgulayan Kesebir, “Artık iç dünyamızı ölçebiliyor, anlayabiliyor ve destekleyebiliyoruz. EEG gibi araçlarla sadece mevcut psikolojik durumu değil, gelecekte oluşabilecek riskleri de görebiliyoruz. Bu, psikiyatride yeni bir çağın başladığının göstergesidir.” dedi.
Modern yaşamın karmaşası ve yalnızlığına karşı zihin-beden-beyin uyumu bir direnç noktası sunarken, bilimsel araçlar sayesinde artık iç dünyamızın sesi daha net bir şekilde duyulabiliyor.
Prof. Dr. Sermin Kesebir Kimdir?
Prof. Dr. Sermin Kesebir, psikiyatri alanında uzmanlaşmış, özellikle duygudurum bozuklukları, psikanalitik yönelimli psikoterapiler ve nörobilimsel yaklaşımlar üzerine çalışmalar yapan tanınmış bir akademisyendir. Tıp eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonra psikiyatri ihtisasını Ege Üniversitesi’nde yapmıştır.
2008 yılında doçent, 2014 yılında ise profesör unvanını alan Kesebir, uzun yıllar klinik ve akademik alanda önemli görevlerde bulunmuş, birçok ulusal ve uluslararası yayına imza atmıştır.
Halen Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. Sermin Kesebir, aynı zamanda NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nde danışan kabul etmekte, duygudurum bozuklukları, EEG temelli nörofizyolojik değerlendirmeler ve kişilik yapılanmaları üzerine çalışmaktadır.
Mesleki yaşamı boyunca insan zihnini sadece klinik değil, nörobilimsel ve toplumsal yönleriyle de ele alan Kesebir, multidisipliner yaklaşımlarıyla tanınmakta ve psikiyatrik bilimde öncü isimlerden biri olarak değerlendirilmektedir.