Horasan’da yetişen din ve fen âlimi olan Fahreddin Râzî, Din alimi olduğu kadar, pozitif bilimlerde de çok başarılıdır. Fahreddin Râzî, Özellikle fizik konularıyla ilgilenmiş, cisimlerin hareketi ve ses üzerine çalışan Râzî'nin en önemli eseri Mefatih'ul Gayb isimli Kur'an tefsiri olmuştur. Bu eser sistematik olma yönüyle tefsir alanının öncü çalışmalarından kabul edilir. Peki Fahreddin Razi kimdir, nerelidir, hangi eserleri vardır, ne zaman yaşamış ne zaman ölmüştür? Razi ile ilgili bir çok kaynaklar vardır.
olmuştur.Râzî, İmâm- Gazâlî ve İmâm-ı Beydâvî gibi Ehl-i sünnet îtikâtında, yâni Eshâb-ı kirâm'ın ve onların talebelerinin yolundaydı. Bunların zamânında türeyen bid’at fırkaları ilm-i kelâma felsefeyi karıştırdılar. Hattâ, îmânlarının esâsını felsefe üzerine kurdular. Fahrüddîn-i Râzî, tefsir, fıkıh, kelâm ve usûl-i fıkıh gibi dînî ilimlerde çok derin bir âlim olduğu gibi, edebî ilimler, matematik, kimyâ, astronomi, tıb gibi zamânın fen ilimlerinde de söz sâhibiydi. En çok eser verdiği alan kelamdır. Çünkü ona göre kelam ilimlerin en şereflisidir. Kur’an’da peygamberlerle kâfirler arasında mücadele onun böyle düşünmesine sebep olmuştur. Analitik düşünce becerisine sahip olan Razi, felsefe ve tabiat bilimlerinde etkilendiği İbn Sina’yı, feyiz ve sudur teorisi gibi konularda eleştirmekten geri durmamıştır. İbn Haldun, mantık ilmini bir alet olmaktan çıkararak bağımsız bir bilim dalı hâline getiren ilk ismin Fahreddin Razi olduğunu söylemiştir. Razi, 1210 yılında vefat ettiğinde geriye “Razi ekolü” adıyla anılacak büyük bir külliyat bırakmıştır.
Fahreddin Razi Kimdir?
Fahreddin Razi, Horasan’da yetişti. din ve fen âlimidir. İsmi, Muhammed bin Ömer bin Hüseyin bin Hüseyin bin Ali et-Teymî el-Bekrî’dir. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebü’l-Me’âlî, lakabı Fahrüddîn’dir. Büyük Selçuklu Devleti’nin başkenti Rey’de 1149 yılında dünyaya gelen Fahreddin Razi, aslen Taberistanlı olup, 1209 (H.606) senesinde Herat’ta vefât etmiştir.Fahrüddîn-i Râzî, büyük bir âlim olan babası Ziyâüddîn Ömer’den ders aldı. Babası, Muhyissünne Muhammed Begavî’nin talebelerinden olan Razi, fen ilimlerini Necd-i Cîlî’den, fıkıh ilmini Kemâl Simnânî’den öğrendi. Şeyh Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin sohbetinde bulunmak sûretiyle tasavvufta olgunlaştı. Tahsilini bitirip, ilimde yüksek derecelere kavuştuktan sonra, bâzı seyâhatler yapan Razi, Harezm’de bozuk îtikâd sâhibi Mûtezileye mensup kimselerle münâzaralarda bulundu ve Mâverâünnehr’e gitti ardından memleketine dönen Fahrüddîn-i Râzî, daha sonra Gazne’ye, oradan da Horasan’a geçti.Razi, hafızası güçlü, hitabeti etkili, Kelam, fıkıh, tefsir, felsefe, mantık, tıp ve matematik gibi alanlarda ciddi okumalar yapmış ve eserler kaleme almıştır. Razi, Farklı ilim dallarında ortaya koyduğu yeteneğinden ötürü kendisine “Allame” denilmiştir. Mutezile ve Bâtıniye gibi gruplarla fikrî mücadelelerde bulunan Razi, Hazırcevaplığıyla bilinirdi. Arap dili ve edebiyatı alanında da eserler vermiştir. Diğer ilimlerde de varlık göstermiştir ama asıl dinî ilimlerde ve özellikle tefsir ve kelam alanında otorite olmuştur. Tefsirde “dirayet” yöntemini esas almış ve sonraki müfessirlere kaynakolmuştur.Râzî, İmâm- Gazâlî ve İmâm-ı Beydâvî gibi Ehl-i sünnet îtikâtında, yâni Eshâb-ı kirâm'ın ve onların talebelerinin yolundaydı. Bunların zamânında türeyen bid’at fırkaları ilm-i kelâma felsefeyi karıştırdılar. Hattâ, îmânlarının esâsını felsefe üzerine kurdular. Fahrüddîn-i Râzî, tefsir, fıkıh, kelâm ve usûl-i fıkıh gibi dînî ilimlerde çok derin bir âlim olduğu gibi, edebî ilimler, matematik, kimyâ, astronomi, tıb gibi zamânın fen ilimlerinde de söz sâhibiydi. En çok eser verdiği alan kelamdır. Çünkü ona göre kelam ilimlerin en şereflisidir. Kur’an’da peygamberlerle kâfirler arasında mücadele onun böyle düşünmesine sebep olmuştur. Analitik düşünce becerisine sahip olan Razi, felsefe ve tabiat bilimlerinde etkilendiği İbn Sina’yı, feyiz ve sudur teorisi gibi konularda eleştirmekten geri durmamıştır. İbn Haldun, mantık ilmini bir alet olmaktan çıkararak bağımsız bir bilim dalı hâline getiren ilk ismin Fahreddin Razi olduğunu söylemiştir. Razi, 1210 yılında vefat ettiğinde geriye “Razi ekolü” adıyla anılacak büyük bir külliyat bırakmıştır.