İstanbul artık bir bekleyişin eşiğinde değil, bir gerçeğin tam ortasındadır. Uzmanların çoğunluğunun hemfikir olduğu üzere, önümüzdeki 5 yıl içinde İstanbul’u etkileyecek büyük bir deprem beklenmektedir. Bu sadece bilimsel bir öngörü değil, aynı zamanda bir şehircilik sorumluluğudur.
Bugün kentsel dönüşüm kavramı, ne yazık ki İstanbul'da çoğu zaman “mevcut alanlara daha fazla kat çıkmak” şeklinde uygulanıyor. Oysa esas ihtiyaç, dönüşümün yalnızca yapıları değil, yaşam biçimlerini de dönüştürmesidir.
Bu bağlamda önerim, İstanbul’un Arnavutköy ve Hadımköy hattından başlayarak kuzeye uzanan geniş orman kuşağı boyunca, planlı ve güçlü yapılarla donatılmış halka formundaki mahallelerin oluşturulmasıdır.
Hazırlanan harita görselinde yerleştirilmiş yapılar, yalnızca bu fikri somutlaştırmak amacıyla büyütülerek yerleştirilmiştir. Gerçek bir planlama sürecinde bina yüksekliği, yol bağlantıları, sosyal alan kapasitesi, peyzaj ve altyapı gibi pek çok konu, uzman şehir plancıları ve mimarlar tarafından detaylandırılacaktır.
Ancak burada anlatılmak istenen esas fikir şudur:
1. Yüksek Katlı ve Yoğun Yapılarla Toplu Yaşam Alanları
Bu modeldeki yapılar düşük katlı değildir. Yüksek katlı konutlar, belirli bir sınır içerisinde toplandığında, hem yeşil alan hem de sosyal alan düzenlemesi açısından ciddi avantajlar sağlar. Yüzeye yayılan çarpık yerleşimler yerine, dikeyde çözümlenmiş planlı alanlarda daha fazla nüfusu daha yaşanabilir koşullarda bir araya getirmek mümkündür.
2. Her Mahallenin Kendi Merkezine Sahip Olması
Her halkasal yerleşim alanının merkezinde okul, ibadethane, sağlık merkezi, alışveriş alanları ve sosyal merkezler yer alır. Bu yapı sayesinde insanlar temel ihtiyaçlarına yürüyerek ulaşabilirken, aynı zamanda mahallenin sosyolojik bütünlüğü de korunmuş olur. Yoğun yerleşimin merkezinde bulunan bu alanlar, canlı, işlek ve fonksiyonel bir yaşam merkezi oluşturur.
3. Kuzeyden Güneye Şehirleşme Aksı
İstanbul, bugüne kadar genellikle doğudan batıya doğru gelişti. Ancak günümüzde doğu-batı aksı artık doygunluğa ulaşmıştır. Bu nedenle kuzeyden güneye doğru planlı bir şehirleşme hattı oluşturmak, hem yeni yerleşim alanları açmak hem de olası bir afette tahliye ve lojistik planlarını kolaylaştırmak adına kritik öneme sahiptir.
4. Deprem Gerçeğine Uyumlu Yeni Yaşam Alanları
Bu tür planlı ve kontrollü yerleşimler, zemin etüdü yapılmış sağlam alanlar üzerine, çağdaş mühendislik anlayışıyla inşa edilirse, yalnızca barınma ihtiyacını değil, güvenli yaşam hakkını da teminat altına alır. Olası bir depremde tahliye, kurtarma ve lojistik müdahaleler de bu tip açık planlı yerleşimlerde çok daha etkili şekilde yapılabilir.
Bugün bu öneri bir fikirden ibaret olabilir, ancak geleceğin İstanbul'u; bu tür düşünceler üzerine kurulmuş, yaşanabilir, güvenli ve modern mahallelerden oluşmalıdır.
Bir depremi beklemek yerine; güvenli, planlı ve güçlü bir şehir inşa etmeyi seçmeliyiz.
Not:
Bu öneri, mimari bir proje değil; bir vizyon sunumudur. Görseller fikir düzeyinde olup, yerleşim planı, bina yoğunluğu, bağlantı yolları ve sosyal donatı alanları detaylandırıldığında uzman mimarlar ve şehir plancıları tarafından yeniden şekillendirilecektir.
İstanbul | Rafet ÇAĞLAR