MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bugünkü TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmalarını dinledik. Bir çok MHP’linin, özellikle sosyal medya ve internet medyasından eleştirisel yaklaşımlarda bulunduğunu gördük. Milletimiz Bahçeli'nin konuşmalarını taktirle dinlerken MHP'lilerin liderlerine neredeyse küfür etmeleri, karalamaları akla ziyan değil mi. Densizlik olarak yorumlanmaz mı. Bir gariplik yok mu bu işin icinde.
Sayın Bahçeli’ye karşı MHP tabanından yükselen bir muhalif sesin olduğu malumdur. Bu muhalif sesi küçümsemek mümkün değildir. Ancak MHP’liler- ülkücüler şu anda mevcut bulunan liderlerine karşı eleştiri yaparken edep ve terbiye sınırlarını aşmamalıdır diye düşünüyorum.
MHP’lideri Bahçeli bugün yaptığı konuşmayı bir vatandaş olarak dinledim.
Bahçeli’nin konuşmasında bir ülkücünün eleştirebileceği ne var diye düşündüm.
Bahçeli’nin bundan önce konuşmalarını da dinledim ama bugün daha bir dikkatle, içtenlikle dinleme fırsatı buldum. Devlet Bahçeli her ne kadar siyasi bir lider olsa da onda aslında biraz abidlik ve zahidlik birazda tasavvuf ehli bir öğretici gibi…
Aslında siyasetle ilgili sözler Bahçeli’nin ağzına yakışmıyor. Hep içimden onu bir baba gibi, büyük bir devlet adamı gibi görmek geliyor.
Bahçeli Öğretmenlere verdiği mesaj harikaydı.
Öğretmen; Kör karanlıkların ışığı, kurumuş vicdanların ilacıdır.Ve cehaletin, önyargıların amansız düşmanıdır. “Bana bir harf öğretinin kırk yıl kölesi olurum” kutlu seslenişinin muhatabadır öğretmen. Öğretmenlerimiz, öğretim sürecinin öznesi, eğitim hayatının irfan hazinesidir. Onlarsız gelecek olmaz, onlar olmadan gelecek nesiller oluşmaz.Öğretmenlerimiz büyük ve yüksek bir ahlakın sınıflara sığmayan simgeleridir. Öğreten olmak; öğrenenle bilgi, görgü ve tecrübeyi buluşturmak tarihi ve kadim bir görevdir.Öğretmenlerimize ne söylesek az, ne yapsak eksik ve yetersizdir.
Bu nedenle yılın bir gününe, yani Kasım ayının 24’üne, öğretmenlerimizi sıkıştırmak, yalnızca bugün anmak doğru olmadığı gibi insaflı da değildir.
Bahçeli, hainden öğretmen olmayacağını, gerçek öğretmenden de hain çıkmayacağını dile getirdi.
FETÖ’yle mücadelede suçu sabit görülenlerin, bu ihanet şebekesine yardım ve yataklık yapıp hukuk ve milli vicdanın onaylamadığı paralel bir hiyerarşik ağa dahil olanların gözünün yaşına bakılmaması gerektiğini en sert sözlerle ifade ederek; “Geleceğimizin güvencesi olan evlatlarımızı zehirleyenler, öğretmenlik mesleğini iğfal ederek bir terör örgütünün lehine faaliyet gösterenler yaptıklarının bedelini en ağır şekilde ödemelidir.” Dedi.
İster FETÖ, ister PKK olsun; hiç fark etmeyeceğini, bir terör örgütünün hesabına aktif çalışarak küçücük yavrularımızın akıl ve kalplerini işgale kalkışan kim olursa olsun, affı imkansız bir suça iştirak etmiş sayılacağını belirterek; FETÖ ve PKK’lı oldukları gerekçesiyle ihraç edilen veya açığa alınan öğretmenlerin emanete ihanet ettiklerini ifade buyurdu.
Bütün bunlar yanlış mı? Bahçeli bunları söylerken laf olsun diye söylemiyordu. Diğer taraftan FETÖ’nün siyasi ayağının gizemini koruduğunu söyleyerek te bir gerçeğin üzerine basa basa işaret etmişti.: “Öğretmene güç yetiyor da, siyasetteki FETÖ’cülere niye dokunulmuyor? Niye bunların üzerine gidilmiyor? Odacı, çaycı, çorbacı biliniyor da, hatırlı ve yüksek mevkilerde bulunan veya bulunmuş FETÖ’cülere niye sıra gelmiyor, adalet ve devlet bunların semtine niye uğramıyor?
Bu gecikmenin sebebi nedir?” diye sorduklarında haksız mıydı. Hepimiz bağıra bağıra bunları söylemesek ta bizi rahatsız eden bir konu değil mi Yani: “Bu tavsamanın, bu savsaklamanın, bu sulandırmanın gayesi nasıl izah edilecektir? Bilmediğimiz bir müdahale, engelleyici bir blokaj mı vardır?”
Ahlaki çürüme, toplumu ayakta tutan değer ve dinamikleri, manevi güvence ve emanetleri tepeden tırnağa tehdit etmektedir.
Yanlış mı bunlar. Allah korkusunun kalmaması, utanma duygusunun rafa kalkması sosyal düzen ve dengeyi bozacak, insanları birbirine düşürerek anarşiyi teşvik edecektir. Ahlak milli ve manevi varlığımızın teminatıdır. Ve mutlaka korunmalıdır.
“AKP’li milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşülmesi esnasında, verdikleri skandal öneriyi o günden bugüne konuşuyoruz.
Bir defa, bu önergenin safında durmak, ısrarla savunmak; çocuklara kıymış ve kast etmiş sapıkları selamlamak, onlarla aynı kümeye girmek demektir.”
“Bu önerge milletimizi ayağa kaldırmıştır.”
Şu anda cezaevinde merak ve heyecanla mezkur önergenin yasalaşmasını bekleyen ve cinsel istismardan hüküm giymiş hangi hatırlı veya sözü geçen kokuşmalara destek verilmektedir?
Çocuk istismarında son on yılda dava sayısı patlama yaşamış ve üç kat artmıştır.
Diyeceğim odur ki, ırz düşmanlarını aklama telaş ve amacına hep birlikte engel olmalıyız.
Çocuklarımızın istismarını önlemeliyiz. AKP’nin vicdan ve ahlak sahibi hiçbir milletvekili bu önergeye sıcak bakmayacak, destek vermeyecektir.
Ve öyle oldu: Başbakan talimat vedi.
Öneri geri çekildi.
Bahçeli'nin katkısını kim inkar edebilir.
Bir Mektup/Arzu Tolunay
Sayın Bahçeli’ye karşı MHP tabanından yükselen bir muhalif sesin olduğu malumdur. Bu muhalif sesi küçümsemek mümkün değildir. Ancak MHP’liler- ülkücüler şu anda mevcut bulunan liderlerine karşı eleştiri yaparken edep ve terbiye sınırlarını aşmamalıdır diye düşünüyorum.
MHP’lideri Bahçeli bugün yaptığı konuşmayı bir vatandaş olarak dinledim.
Bahçeli’nin konuşmasında bir ülkücünün eleştirebileceği ne var diye düşündüm.
Bahçeli’nin bundan önce konuşmalarını da dinledim ama bugün daha bir dikkatle, içtenlikle dinleme fırsatı buldum. Devlet Bahçeli her ne kadar siyasi bir lider olsa da onda aslında biraz abidlik ve zahidlik birazda tasavvuf ehli bir öğretici gibi…
Aslında siyasetle ilgili sözler Bahçeli’nin ağzına yakışmıyor. Hep içimden onu bir baba gibi, büyük bir devlet adamı gibi görmek geliyor.
Bahçeli Öğretmenlere verdiği mesaj harikaydı.
Öğretmen; Kör karanlıkların ışığı, kurumuş vicdanların ilacıdır.Ve cehaletin, önyargıların amansız düşmanıdır. “Bana bir harf öğretinin kırk yıl kölesi olurum” kutlu seslenişinin muhatabadır öğretmen. Öğretmenlerimiz, öğretim sürecinin öznesi, eğitim hayatının irfan hazinesidir. Onlarsız gelecek olmaz, onlar olmadan gelecek nesiller oluşmaz.Öğretmenlerimiz büyük ve yüksek bir ahlakın sınıflara sığmayan simgeleridir. Öğreten olmak; öğrenenle bilgi, görgü ve tecrübeyi buluşturmak tarihi ve kadim bir görevdir.Öğretmenlerimize ne söylesek az, ne yapsak eksik ve yetersizdir.
Bu nedenle yılın bir gününe, yani Kasım ayının 24’üne, öğretmenlerimizi sıkıştırmak, yalnızca bugün anmak doğru olmadığı gibi insaflı da değildir.
Bahçeli, hainden öğretmen olmayacağını, gerçek öğretmenden de hain çıkmayacağını dile getirdi.
FETÖ’yle mücadelede suçu sabit görülenlerin, bu ihanet şebekesine yardım ve yataklık yapıp hukuk ve milli vicdanın onaylamadığı paralel bir hiyerarşik ağa dahil olanların gözünün yaşına bakılmaması gerektiğini en sert sözlerle ifade ederek; “Geleceğimizin güvencesi olan evlatlarımızı zehirleyenler, öğretmenlik mesleğini iğfal ederek bir terör örgütünün lehine faaliyet gösterenler yaptıklarının bedelini en ağır şekilde ödemelidir.” Dedi.
İster FETÖ, ister PKK olsun; hiç fark etmeyeceğini, bir terör örgütünün hesabına aktif çalışarak küçücük yavrularımızın akıl ve kalplerini işgale kalkışan kim olursa olsun, affı imkansız bir suça iştirak etmiş sayılacağını belirterek; FETÖ ve PKK’lı oldukları gerekçesiyle ihraç edilen veya açığa alınan öğretmenlerin emanete ihanet ettiklerini ifade buyurdu.
Bütün bunlar yanlış mı? Bahçeli bunları söylerken laf olsun diye söylemiyordu. Diğer taraftan FETÖ’nün siyasi ayağının gizemini koruduğunu söyleyerek te bir gerçeğin üzerine basa basa işaret etmişti.: “Öğretmene güç yetiyor da, siyasetteki FETÖ’cülere niye dokunulmuyor? Niye bunların üzerine gidilmiyor? Odacı, çaycı, çorbacı biliniyor da, hatırlı ve yüksek mevkilerde bulunan veya bulunmuş FETÖ’cülere niye sıra gelmiyor, adalet ve devlet bunların semtine niye uğramıyor?
Bu gecikmenin sebebi nedir?” diye sorduklarında haksız mıydı. Hepimiz bağıra bağıra bunları söylemesek ta bizi rahatsız eden bir konu değil mi Yani: “Bu tavsamanın, bu savsaklamanın, bu sulandırmanın gayesi nasıl izah edilecektir? Bilmediğimiz bir müdahale, engelleyici bir blokaj mı vardır?”
Ahlaki çürüme, toplumu ayakta tutan değer ve dinamikleri, manevi güvence ve emanetleri tepeden tırnağa tehdit etmektedir.
Yanlış mı bunlar. Allah korkusunun kalmaması, utanma duygusunun rafa kalkması sosyal düzen ve dengeyi bozacak, insanları birbirine düşürerek anarşiyi teşvik edecektir. Ahlak milli ve manevi varlığımızın teminatıdır. Ve mutlaka korunmalıdır.
“AKP’li milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşülmesi esnasında, verdikleri skandal öneriyi o günden bugüne konuşuyoruz.
Bir defa, bu önergenin safında durmak, ısrarla savunmak; çocuklara kıymış ve kast etmiş sapıkları selamlamak, onlarla aynı kümeye girmek demektir.”
“Bu önerge milletimizi ayağa kaldırmıştır.”
Şu anda cezaevinde merak ve heyecanla mezkur önergenin yasalaşmasını bekleyen ve cinsel istismardan hüküm giymiş hangi hatırlı veya sözü geçen kokuşmalara destek verilmektedir?
Çocuk istismarında son on yılda dava sayısı patlama yaşamış ve üç kat artmıştır.
Diyeceğim odur ki, ırz düşmanlarını aklama telaş ve amacına hep birlikte engel olmalıyız.
Çocuklarımızın istismarını önlemeliyiz. AKP’nin vicdan ve ahlak sahibi hiçbir milletvekili bu önergeye sıcak bakmayacak, destek vermeyecektir.
Ve öyle oldu: Başbakan talimat vedi.
Öneri geri çekildi.
Bahçeli'nin katkısını kim inkar edebilir.
Bir Mektup/Arzu Tolunay