Bu kimlerin suçu acaba?
Övüyor mu, sövüyor mu belli değil..
Gençlerin PKK’ya katılımından rahatsız mı duyuyor, yoksa gurur mu duyuyor o da belli değil.
Belki de bir nevi tehdit ediyor:
Böyle giderse PKK’ya katılım daha da artacak…
Ancak kendilerinin bu işle alakası olmadığını belirterek suçu devlete yüklemeyi de ihmal etmiyor.
'Bu durum, bizim dışımızda gelişti. Devletin ilgili kurumları da bunu biliyor.'
HDP’li Aydoğan bu yükselişi engellemenin tek çıkar yolunun ‘çözüm süreci’ ni devam ettirmek olduğunu ifade ediyor.
'Yapılması gereken, çözüm sürecinin sonuç alacak şekilde devam ettirilmesidir.' dedi.
Eğer bu zamana kadar ki çözüm süreciyle PKK dağlardan indirilememiş, silah bıraktırılamamış ve sayıları azaltılamamış bilakis itiraf edildiği gibi PKK’ya katılım artmışsa ‘Çözüm süreci’ hiçbir işe yaramamış demektir.
Siz çözüm sürecinin devamını isterken aslında PKK’nın daha güçlenmesini, daha özgür kalmasını ve şehirlerimizde istedikleri gibi eylemler düzenlemesini istiyorsunuz demektir.
PKK’yı şımartan ve PKK’ya katılımın üst seviyelere çıkarak birliğimizi ve beraberliğimizi tehdit eder duruma gelmesi yanlış politikaların ve sizin gibi PKK’nın sözcülüğünü üstlenen insanların eseri değil mi?
Utanmadan, hiçbir rahatsızlık duymadan 'PKK'ya katılımının son 2 yıl içinde 10 bini geçtiğini' söylüyorsunuz. Sizlerin çaba ve marifeti ile gerçekleşen bir şey değil mi bu?
Türkiye’nin PKK’dan olan rahatsızlığına son verilmesinde tek çaresinin ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ olduğunda ısrar ederek, sözde akillerle, hükümetle el ele vererek, terörist başlarıyla toplantılar düzenleyerek PKK’nın daha çok güçlenmesini sağlayan sizler değil misiniz?
Eğer ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ veya sözde akiller çare olsaydı iki yılda PKK 10 bin artış göstermesi mümkün olur muydu?
Bildiğimiz tek gerçek var: Güçlü devletler kendi devletine ve milletine ihanet eden, musallat olan, suçsuz, günahsız insanları katleden, bayrağını yakan terör odaklarıyla her ne amaç taşırsa taşısın, her ne sebep olursa olsun masaya oturmaz. Bir anlaşma ve paylaşıma girmez.
Türkiye Cumhuriyetinin kanunlarına göre kurulan ve faaliyetlerini devam ettiren siyasi partilerin de bunlarla işbirliği içinde olması ve bir çalışma grubu oluşturarak bir takım gizli amaçlarla bir araya gelmesi suça iştirak etmek demektir. İstihbarat teşkilatlarının, sivil veya askeri güvenlik güçlerinin yapması gereken işlerin Türkiye’nin güvenliğini, geleceğini tehlikeye düşürecek şekilde siyasetçiler tarafından yapılmasını anlamıyorum.
Sizin karşınızda kana susamış silahlı bir güç bulunmaktadır.
Ciddi devletler terör örgütleriyle mücadele eder, müzakere etmez, masaya oturmaz.
Garabey