18 Mayıs 1944 tarihi, Kırım Tatarları'nın binlerce yıllık ata topraklarından henüz şafak sökerken toptan sürgün edildiği, aynı zamanda Karaçay Türkleri'nin 2 Kasım 1943 gecesi sürgün edilmesiyle başlayan insanlık dışı bir zulmün en acı halkalarından biridir. Bu sürgün, Sovyetler Birliği lideri Joseph Stalin'in, Türk halklarını Kırım ve Kafkasya'dan sürerek, Türkiye ile olası bir yakınlığı ebediyen ortadan kaldırma stratejisinin bir parçası olarak gerçekleşti.Sürgünün Korkunç GerçekleriII. Dünya Savaşı’nın bitimine yakın zaferin Sovyetler Birliği ve müttefikleri lehine gerçekleşeceği belli olunca, Stalin, "güvenilmez" olarak gördüğü Türk halklarını Kırım ve Kafkasya’dan sürme fırsatını buldu. Kırım Tatarları, Karaçaylılar, Malkarlılar, Çeçenler, İnguşlar, Kalmuklar ve Ahıska Türkleri gibi halklar, savaş sona ermeden "düşmanla işbirliği yapmak" suçlamasıyla anavatanlarından koparılıp Sovyetler Birliği’nin uzak bölgelerine sürüldüler.Yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan bu sürgün, Kırım Tatarları için 18 Mayıs 1944'te, diğer halklar için ise farklı tarihlerde başladı. Sürgün sırasında, Kırım Tatarları gibi halklar, büyük oranda kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve hasta erkeklerden oluşan korumasız gruplardı. Kırım'dan sürülenlerin %41,7'sini bebek ve çocuklar, %39,1'ini kadınlar, %5,6'sını yaşlılar ve ancak %13,6'sını eli silah tutabilen erkekler oluşturuyordu. Bu oranlar, Stalin’in hedeflediği soykırımın ne denli acımasız olduğunu gözler önüne seriyor.Zalim Stalin ve Kanlı İşbirlikçileriZalim Stalin, Ermeni yardakçısı Mikoyan ve Molotov'un kanlı elleriyle 1943-1944 yıllarında gerçekleştirilen bu sürgünler, tarihe insanlık suçu olarak kazındı. Özellikle Ahıska Türkleri, 15 Kasım 1944'te sürgüne tabi tutuldu. Stalin, savaş sırasında ve sonrasında bu halkları tamamen yok etme planını devreye soktu. Sürgün edilen bu halklar, binlerce kilometrelik acımasız bir yolculuk sonunda, açlık, soğuk ve hastalıkla mücadele ederken hayatta kalmaya çalıştılar.1943-1944 Soykırımı esnasında, iptidai sürgün kamplarında medeniyetten uzak bir yaşam süren yüzbinlerce kardeşimiz hayatını kaybetti. Sürgün sırasında hayatını kaybedenlerin kesin sayısı bilinmemekle birlikte, Kırım Tatarları'ndan %46,3'ünün bu süreçte öldüğü tahmin ediliyor. Kırım Tatarları’nın örneği baz alındığında, sürgüne maruz kalan yaklaşık 1,5 milyon Türk’ten en az 600.000’inin (altıyüz bin) hayatını kaybettiği düşünülmektedir.Soykırımın Ardından Gelen Sözde Af ve Yeni BaskılarStalin’in ölümünden sonra, 1956 yılında toplanan SSCB Komünist Partisi 20. Kongresi’nde, bu soykırımın "Stalin dönemi üzerindeki en koyu gölgelerden biri" olarak ilan edilmesinin ardından, 1957 yılında Karaçay-Malkar, Çeçen-İnguş ve Kalmuk halklarının milli hakları ve otonom bölge oluşturma yetkileri iade edildi. Ancak, bu sözde af, kardeşlerimizin Kafkasya’ya dönmesinin ardından Rus şovenizminin yeni baskılarıyla karşılaşmalarını engelleyemedi. Kırım Tatarları ise milli haklarına ancak 5 Eylül 1967’de kavuştu. Ancak bu, kağıt üzerinde kaldı; sürgün öncesindeki otonom Kırım Cumhuriyeti’ni yeniden kurmalarına izin verilmedi.Günümüzün Gölgesinde Kalan Bir SoykırımStalin'in uyguladığı vahşi sürgün ve soykırımın gerçekleri, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. 1988 yılında, Literaturnaya Gazeta dergisinde yayınlanan bir makalede, sürgün sırasında 200.000 Çeçen ve İnguş, 120.000 Kalmuk, 40.000 Karaçaylı ve 10.000 Malkarlı'nın hayatını kaybettiği açıklandı. Ancak Kırım Tatarları'na dair resmi bir veri hala mevcut değil. Sen ey milletim, bu insanlık dışı soykırımı ve şehitlerini unutma!
Kaynak: Kapsamhaber
Kaynak: Kapsamhaber