Dünya Tiyatrolar Günü Münâsebetiyle M. Halistin Kukul İle Tiyatro Hakkında
Mülâkat: Ramazan Çağlar
ÇAĞLAR-Sayın Hocam; bugün 27 Mart…Dünya Tiyatrolar Günü..Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
KUKUL-Günler elbette önemlidir… Anneler Günü, Babalar Günü, Şiir Günü.. gibi günler var. Meselâ, Dünya Şiir Günü 1999’da UNESCO tarafından ilân edildi…Neticede, faaliyet olarak güzel… Düşünmek lâzım: Şiire ne getirdi? Bence, hiç!..Fakat, yine de , bir ikaz, uyarı, bir işâret veriyor..Meselâ; 2021’de, Yunus Emre ve Türkçe Yılı ilan edildi. Bu da güzel bir faaliyetti. Fakat, netice ne oldu? Gelip geçici günler ve yıllar, sadece göstermelik. Esasa fazla bir tesirleri de yok gibi..
ÇAĞLAR-Peki, hiç olmamasından daha iyi değil mi? Ne dersiniz?
KUKUL-Elbette ki, öyle… bunu söylemek istemedim…Hiç değilse, ilgisiz olanlar için bir uyarı olabilir…Yapılan masraf, harcanan emek,ne yazık ki, karşılığı bedelini vermiyor. Herbirinin kendisine mahsus önemleri ortaya konulunca, dikkat çekilmiş olunur…
Tiyatroya gelince…Tabiî ki, çok yönlü bir sanat dalıdır, tiyatro…Yazarlığı, oyunculuğu, sahneye koyucu, ışıkçı , vesâire, çok yönlü…Tabiî ki, belki de esas unsur, seyirci!..
ÇAĞLAR-Dünya Tiyatrolar Günü hakkındaki görüşlerinizi rica etmiştim?
KUKUL-Dünya Tiyatrolar Günü de, yukarda izaha çalıştığım ölçülerde değerlendirilebilir.1961 yılında, Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü tarafından kabul edilen bu gün, zamanımıza kadar her yıl kutlanmış.. Muhakkaktır ki, tiyatro, roman gibi veya başka bir edebi tür gibi düşünülemez…Her san’at dalının ayrı hususiyetleri vardır... Söyledim: tiyatronun yazarı olacak, sahneye koyucusu, oyuncusu, dekorcusu, ışıkçısı olacak..hepsi olacak da, tiyatroyu idrak edip anlayacak ‘seyirci’ olmaz ise, ne olacak?
ÇAĞLAR-Bizde yâni Türkiye’de seyirci sıkıntısı mı var?
KUKUL-Elbette var… Hem de çok!..Bir diğer husus, meseleye bir de, ideolojik bakıyoruz… Bu bakış, bende de var…İnsan yapısı bu!..Hâlbuki, sabırlı, müsamahalı olmak gerekir…
ÇAĞLAR-Bu söyledikleriz, seyir ve sahne açısından. Peki, bunu, iki tiyatro kitabı olan biri olarak, yâni bir tiyatro yazarı olarak nasıl değerlendirirsiniz?
KUKUL-Diyorum zâten…Her san’at dalının, daha doğrusu her fikrin bir estetik anlayışı vardır. Meselâ; şiirdeki poetika da böyledir. Ben, bunu, Poetikalar Çatışması başlıklı makalemde geniş olarak açıkladım… Bir defa, bizde, bir tiyatro eserini yayınlamak büyük meseledir. Çünkü, tiyatro eseri yazmanın farklı teknikleri vardır.Hikâye yazdığınız gibi, tiyatro eseri yazamazsınız.
ÇAĞLAR-Biliyorum ki, siz, şiir, hikâye ve başka türde eserlerde yayınladınız…Tiyatro eseri yazmanın farklılığı nereden geliyor?
KUKUL-Bakınız, şiirin, tabiî ki, yazacağınız tarza göre belli disiplinleri vardır. Hikâyede, daha serbestsiniz. Tasvirleri, arzu ettiğiniz gibi tayinde serbestsiniz. İnisiyatif, sizin yâni yazarın elindedir.Tiyatro eseri yazmak öyle değildir… Burada, şiirdeki sıkı disipline benzer, fakat değişik disiplinler karşınıza çıkar. Karakterleri yâni şahısları iyi tanzim edeceksiniz. Zaman zaman sahneye koyucu gibi tavır alacaksınız. Yeter mi? Yetmez!.. Işığı, sahne düzenini tamamen kontrolünüz altında bulunduracaksınız… Yine sorayım: Yeter mi? Yetmez! Niçin yetmez? Çünkü; henüz seyirciyi hesaba katmadık!..Oldu mu!..
ÇAĞLAR-Dinliyorum Hocam!
KUKUL- Türk şiirinin ve Türk tefekkürünün önemli zirvelerinden olan Necip Fâzıl aynı zamanda, dünya ölçüsünde bir tiyatro yazarıdır. 1935’te yazdığı ilk tiyatro eseri olan Tohum’a yazdığı “Tiyatro ve Tohum’a Dâir” başlıklı yazısında şöyle der:
“Bence sahne, toprak üstüne tebeşirle çizilen esrarlı bir dörtköşe…Öyle bir dörtköşe ki, uçsuz bucaksız hayatın en başıboş kıvrılışları onun darlığı içine sığdırılacak, dışardaki (realite)sinden hiçbir şey kaybetmeden ona sığan hayat, dışardaki genişliğe sığmayacak kadar hudutsuz güzellik tecellilerine orada kavuşacaktır. “
ÇAĞLAR-Şöyle diyebilir miyim Hocam; tiyatro, ( yazar-aktör-oyuncu-ışıkçı-dekoratör ve seyircinin) müşterek heyecan yaşadığı bir san’at dalıdır?
KUKUL- Tamamen öyledir!..Fakat ne yazık ki, tiyatro yazarlığı yeterli ilgiyi görmemektedir. Zîra; buna, san’at değil de ticaret gözüyle bakılmaktadır. Bir tiyatro eseri, bir roman gibi, ele alınıp rahatça okunamıyor. Şiirden sonra, en zor okunan tiyatro eseridir. Teşvik de görmeyince, belli ellerde kalıyor..
ÇAĞLAR- Sizin de yayınlanmış iki tiyatro eseriniz olduğunu biliyorum. Onlardan, biraz söz eder misiniz?
KUKUL-“Gelincikler Narindir” ve “Havada Bulut Yok” adlı iki tiyatro kitabım var..İkisi de, 1986 yılında Kültür Bakanlığı Yayınları arasında çıktı…Bir çok şehir tiyatrolarında ve okulda sahnelendiler…Maalesef, ikinci baskılarını yapabilmem mümkün olmadı…
ÇAĞLAR-Yayınlanmamış yâni yayına hazır başka tiyatro eseriniz var mı?
KUKUL-Var…Tıpkı, diğer sahalarda hazırlanmış kitaplarım gibi, o da, bekliyor. Mevcut şartlarda da bastırabilmek mümkün değil..Eskiden, yayınevleri uzak dursalar bile, Kültür Bakanlığı buna önayak olurdu…Görelim Mevlâ’m neyler neylerse güzel eyler!
ÇAĞLAR-Teşekkür ederim Hocam, sağolun!..
KUKUL- Siz de sağolun!...Allah’a emânet olun, Efendim!