İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Samsun'u kurtaran şehir olarak değerlendirerek, Samsun'da Belediye Başkan Adaylarını Tanıttı.İYİ Parti'nin Türkiye'nin geleceği için önemli bir alternatif olduğunu vurgulayan Akşener, partinin temel ilkelerini ve hedeflerini anlatarak, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu değerlendirdi ve İYİ Parti'nin bu duruma nasıl bir çözüm sunduğunu açıkladı.Akşener, Türkiye'nin içinde bulunduğu zorluklara ve mevcut siyasi duruma dikkat çekerek, İYİ Parti'nin bu zorlukların üstesinden gelmek için gerekli vizyona ve kararlılığa sahip olduğunu ifade etti. Ayrıca, Türkiye'nin yeniden inşası için İYİ Parti'nin sunduğu çözümlerin önemine vurgu yaptı. Akşener, partisinin Türkiye'nin dört bir yanında hür ve müstakil olarak seçimlere katılacağını ve Türkiye'nin geleceğinde önemli bir rol oynayacağını belirtti. Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak İmren
Nilay Tüfekçi ve İlkadım Belediye Başkan Adayı olarak Necattin Demirtaş'ın yanı sıra diğer ilçe adaylarını tanıtan Akşener, "
Samsun Büyükşehir Belediyesi'ni ve İlkadım'ı kazanacağız" şeklinde konuştu.
Meral Akşener'in Konuşması Şöyle:
Atatürk'ümüzün ayak izlerinden gidiyoruzDeğerli arkadaşlarım, dava arkadaşlarım, hanımefendiler, beyefendiler, değerli gençler, basınımızın kıymetli temsilcileri, bugün yine yeniden Samsun'dayım. Dün Sivas'taydım. Sivas, biliyorsunuz,
Sivas Kongresi'nin olduğu ve manda ve himayenin reddedildiği şehrimiz. Ama Samsun, Atatürk'ümüzün ilk adımı attığı, manda ve himayenin kabul edilmemesi için yola çıktığı ve burada kucaklığı, burada yanında, yöresinde insanların yer aldığı, kurtulan değil, kurtaran şehir Samsun'dayım. Ne mutlu bana ki, dün Sivas, bugün Samsun. Atatürk'ümüzün ayak izlerinden gidiyoruz.
Ölmeyi tercih ederimHiçbir arkadaşımı, ben başta olmak üzere, hem kendi huzurunda hem sizlerin karşısında mahcup etmesin bu ülkeye. Demin sağ olsun, Kürşat Başkan güzel bir video hazırlatmış. Orada dediğim gibi, Cenab-ı Hak bizleri sizlere yalan söyleyenlerden eylemesin. Cenab-ı Hak sizlerin karşısında bizi kibir abidesi haline getirmesin. Kendi adıma söylüyorum, Cenab-ı Hak asla ve kata kibirli bir insan haline gelmemi nasip etmesin. Onun karşılığı ölmeyi tercih ederim.
"Türkiye'yi rekabet üzerinden inşa etmek, sizin helal oylarınızla inşa etmek üzere yola çıktık."Şimdi söylemeye çalıştığım şey şu: Uzun bir yolculuğa çıkmıştık, yani 2017, 25 Ekim tarihinde orada, orada bir iki yumruk arasına sıkıştırılmış milletimizi, seçmenimizi, değerlerimizi üzerinden kavga ettirilen, birbirine düşman eden, ettirilen gençlerimizi bu kayıkçı kavgasının öznesi olmaktan çıkarıp, milletin sesini duyan, seçmeni veli nimet sayan, onun karşısında resmi tazim olan,
millet ve seçmen veli nimettir diyen ve dertlerini dinleyip çözüm üreten, çözümler üzerinden, projeler üzerinden rekabeti Türkiye'de yeniden inşa eden ve seçmenin çırak çıktığı bu sistemi, bu ucube sistemi ortadan kaldıran ve yeniden hukukun, yeniden adaletin, yeniden liyakatin, yeniden eşitliğin, yeniden sesi duymanın ve kısaca yeniden cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönülmüş bir Türkiye'yi rekabet üzerinden inşa etmek, sizin helal oylarınızla inşa etmek üzere yola çıktık.
Cenab-ı Hak gayretlerimizi ibadet saysınBakın, işimizin zor olduğunu biliyordum ve burada oturan arkadaşlarımız da biliyordu. Hepimiz anlatmaya gerek yok ama kısacık hatırlayalım. Hepimiz iftiralara uğradık, isnatlar uğradık, dayaklar yedik, itildik, kaldık ama bir Allah'ın kulu geri adım atmadı. Onun için Allah sizden razı olsun. Cenab-ı Hak gayretlerimizi ibadet saysın. Şimdi çok zordu, öyle kolay molay değildi. Böyle bir sistemde bir şeyi başardık. Neyi başardık? Var olmayı başardık. Milletimizin gözünün bize değmesini başardık. Şöyle bir etrafımıza baktık, dedik ki birinci önceliğimiz bu ucube sistemi ortadan kaldırmaktır, değiştirmektir. Dolayısıyla bu iki yumruk arasındaki insanımızın eziyetin sebebi bu partili cumhurbaşkanlığı sistemidir, dedik. O sistemin dayattığı ittifak modeline doğal olarak faydamız dokunsun diye çırak çıkma pahasına katıldık ve sonuç itibariyle 2018'de biz seçime girdik.
Biz niçin kurulmuştuk?Hep söylüyorlar, evet, biz seçime girdik. Sağ olsunlar, ama 24 milletvekili arkadaşlar aldık. Ondan sonra 2019'da gene o işbirliğinin gücünü, bu sistemi üzerine ortaya koyabilmek için yeniden işbirliği yaptık, yeniden ittifak yaptık ve İstanbul, Ankara gibi pek çok büyük şehir, Millet İttifakı'nın, Millet İttifakı'nın uhdesine geçti. Ama 2023 maalesef başarısız olduk. Yani İstanbul'u, Ankara'yı, Millet İttifakı'nın, yani Cumhuriyet Halk Partisi'nin başta olduğu, onlar adına seçime girildiği, Cumhuriyet Halk Partisi'nin kazanmasının 2023'ü kazanmaya yetmediğini hep birlikte gördük. Ve o zaman, demin söylediğim gibi, hani cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönme dediğim şey, biz de kuruluş ayarlarımıza dönerek, yani o zor zamanda, en zor zamanda, en feci zamanda, cesaret gösterip ayakta kalıp, çoluğunun çocuğunun işine mal olmasına rağmen, bu sistemin içinde yer alan ve her şeyini koyan bu kardeşlerimin gayretlerinin yetmediğini gördük ve sonuç itibariyle şu soruyu sorduk: Biz niçin kurulmuştuk? İki yumruğu aradan açıp, bu iki yumruğun arasında şakaklarına yumruk yiyen aziz milletimizi, değerleri üzerinden dövülen, değerleri üzerinden edilmesi gerektiğini hatırlatıp, onun üzerinde durup, onun üzerinde yürüyüp, yerel seçimlerde hür ve müstakil olarak seçime girmeye karar verdik. O andan itibaren, Sivas ve Samsun'un hatırlattıkları çok önemli.
İngilizlerin himayesi mi, Amerikalıların mandası mı?Hatırlayın, Atatürk yola çıkarken, yani yorgun komutanlar, 1. Dünya Savaşı sonrası, en yüksek insan kaybı bizim ordumuzdan, bazı kaynaklara göre %76'dır, bazı kaynaklara göre %180'in üstündedir. Yani ne demek istiyorum, Anadolu'da, Anadolu'da, analar doğurmuştur, savaşta çocuklar şehit ve gazi olmuştur. Dolayısıyla yıkık, kırgın bir Anadolu karşısında ve hakikaten yorgun, yılgın komutanlarla karşı karşıyadır ve şu tartışılır, devlet adamları arasında şu tartışılır: İngilizlerin himayesi mi, Amerikalıların mandası mı? Bu ikisi tartışılır, bir kısım İngiliz himayesinden yanadır, bir kısmı da Amerikan mandasından yanadır. O kadar ilginç şeyler konuşulur ki, İngilizlerle çok kavga ettik, Amerikalıları yeni tanıyoruz, bir geçmişimiz yok, bari Amerikan mandasından yana olalım denir.Bir kişi çıkar, der ki: "Ne İngiliz himayesi, ne Amerikan mandası, yıkılsa da, dökülse de, ben bu milletin ferasetine, bu milletin irfanına, bu milletin ayağa kalktığı zaman hangi gücü ortaya koyacağına inanıyorum. Tek kişi kalsam dahi, hür ve müstakil, bağımsız Türkiye'nin kurulması için canımı, istikbalimi, her şeyimi vermeye hazırım." Der, o kişinin adı Mustafa Kemal'dir. Ona da çok şeyler denir, ona çok şeyler denir, ama yola çıkar, Samsun'a gelir. Samsun'da Samsunlular ona sahip çıkar ve yolculuk başlar.Havza'da yıkık, dökük bir arabadır, yani otomobilden bahsediyorum, ama o yılların otomobili, böyle işte, rezalet, onunla giderken, Havza'nın girişinde bir tarlanın yanında, arabanın lastiği patlar, onu tamir ederlerken, rahmetli Atatürk'ümüz arabadan iner, bir çiftçi de öküzle çift sürmektedir gelir yanına, der ki: "İzmir'e Yunan geldi, sen burada çift sürüyorsun, ne iş bu?" Köylü ona kafayı kaldırır, bakar. Tabii elbiselerinden şehirli olduğu ortaya çıkar, der ki: "Beyim, işte benim kardeşim Çanakkale'de, işte abim Yemen'de, oğlum şurada, şu öküz ve ben evde, şu kadar yetim buna bakıyoruz. Dolayısıyla, hele düşman şu tarlanın sınırına gelsin, bakarız." Der ve yıllar sonra Afet İnan'a Atatürk'ümüz der ki: "O köylü Sakarya'da şehit düştü."İnanmaktır esas, insanına inanmaktır, milletine inanmaktır esas. Onun için Samsun kurtaran şehirdir. Onun için Samsun, ilk manda ve himayeyi reddetme konusunda Atatürk'ümüzü güçlendiren ve onun arkasında duran şehirdir. Bunları niye anlattım? Bize bunları hep unutturdular, unutturmaya gayret ettiler. Bir taraftan Atatürk'e duyulan, onun arkadaşlarına, onun gayretine duyulan düşmanlık, kıskançlık, bir tarafta bambaşka konularda ortaya konulan pek çok absürt davranış biçimleri.
Hayır, ben Amerikan mandasını da istemiyorumŞimdi İyi Parti'yi biz gerçekten bu ülkeye hizmet etmek amaçlı kurduk ve sizlerin oylarının karşılığını helalleşme, bunu bir vebal olarak görüp, bunları size helal ettirme gayretiyle kurduk. O nedenle inanıyoruz ki, bu bir risk. Ama bu riskin alınması gerektiğine, Türkiye için, milletimiz için şart olduğuna inandığımız için, bu seçimlere hür ve müstakil olarak girme kararı aldık. Ama 15 yıl üniversitede Cumhuriyet tarihi anlatmış bir hoca olarak, gerçekten yıllar öncelere anlattığım bilgilerin bugünün Türkiye'sinde ne halde olduğunu görme imkanını, fırsatını buldum ve bir ayna tutmuş olduğumuzu gördüm. Aslında bu tahterevalli, bu kayıkçı kavgasından, tepedekiler hepsi memnunmuş. Şimdi siz aday çıkarırsanız, AK Parti kazanır.Kardeşim, AK Parti'ye kazandırmak için Samsun'da Nilay kardeşime, İmren kardeşime oy verin, kazanmasın. İlk adımda Necattin abime oy verin, kazanmasın. O inşaallah olacak işte. Şimdi ama bu ne biliyor musunuz? Hakikaten dedim ki, kendi kendime, "Yahu, ben 1919'lu muyum?" Yani bir taraf diyor ki, "Şunun himayesini..." Ya, ben İngiliz himayesini istemiyorum, kardeşim. Öbürü de diyor ki, "Mandayı kabul et." Hayır, ben Amerikan mandasını da istemiyorum, kardeşim. Siz de istemiyorsunuz. Biz, Türk için, Türk'e göre bir davranış istiyoruz, kardeşim. Esas mesele bu. Türk adının söylenmesinden korkulduğu bir Türkiye'de ve bebek katilinin mecliste övüldüğü, övülme esnasında İyi Partililer dışında herkesin gökyüzüne bakıp ıslık çaldığı bir Türkiye'de, Andımızın yasaklandığı bir Türkiye'de neden rahatsız oldular biliyor musunuz? "Varlığım Türk varlığına armağan olsun."dan rahatsız oldular, ondan rahatsız oldular. Ama ama çok enteresan, bir bakıyorsunuz, sonuç itibariyle 1919'daki herkes birbirini pışpışlamakla meşgul.İyi Parti, o gün, kendimden bahsetmiyorum, ben de dahil olmak üzere, İyi Parti'nin her bir ferdi, o günün, o günün bağımsız bir Türkiye'nin, hür ve müstakil bir Türkiye'nin inşa edilmesi için yola koyulan Atatürk'ün arkasından gidenlerdir. Onun için de, onun için de, bugün, bugün, bugün biz, özü başımıza, rahmetli Elçi Bey'in deyimiyle, özü başımıza, manda ve himayeyi reddederek, İyi Parti ile bu yerel seçimlerde, hem AK Parti'nin, hem Cumhuriyet Partisi'nin kulaklarını çekecek olan seçmenimizin teveccühüyle, Samsun başta olmak üzere, pek çok yerde belediyeleri alacağımıza inancım tamdır.Ve biz ayna tutmaya devam ediyoruz. Bakın, çok enteresan işler oluyor. Şimdi biraz evvel, hocam harika bir Kur'an tilaveti yaptı, şehitlerimizle ilgili. Allah, bütün şehitlerimizin, Cumhuriyetimizin kurucularının, Atatürk'ümüzün, ailelerimizden bütün kayıplarımızın, inşallah ruhlarını şad etsin. Allah, şehitlerimizin her birini, Peygamber Efendimize komşu etsin. Şimdi ilginç bir şey var, yalnız. Dün, ben
Sinan Ateş'in kızının, babasının katillerinin yakalanamadığı sebebiyle, 89 yaşındaki kızının nasıl bir çile çektiğini, nasıl bir korku içinde yaşadığını Sivas'ta anlattım. Bir devleti yönetenlerin, bu yaştaki bir çocuğun babasının torbacılar tarafından katledilmesinin kabul edilemeyeceğini, hukuka, adalete sığmayacağını ve devleti yönetenin, devlet denilen kavramın, devlet denilen mekanizmanın, o kavramın, o çocukların korkularını ortadan kaldıran bir görevi olduğunu hatırlattım.Namertlik olarak niteledim, hala namertlik olarak nitelendiriyorum bu katliamı. Ve orada bir şey dedim: Benim yaşımdakiler, olmak üzere, biz 70'li yılların gençleriyle ve solcular olarak ayrılmıştık. Keşke olmasaydı. Bakın, tekrar söylüyorum, keşke olmasaydı. Ama o tür birbirimize ortaya koyduğumuz düşmanlıklar sebebiyle yaptığımız eylemler, işlediğimiz suçların mert bir şekilde, açık, net ortada olduğunu söyledim ve mertsiniz, namert. Şimdi romantik romantik konuşanlar, Nazlı bebeği öldürttünüz,
Fırat Çakıroğlu'nu şehit ettiniz,
Yasin Börü'yü şehit ettiniz,
Eren Bülbül'ü şehit ettiniz,
Fethi Sekin'i şehit ettiniz,
Aybüke öğretmeni..."