Mustafa Çokay (25 Aralık 1890 – 27 Aralık 1941), Kazak Türkü sosyal ve politik aktivist olarak Türkistan halklarının bağımsızlığı için verdiği mücadeleyle tanınan bir liderdir. Türkistan'ın bağımsızlığı ve siyasi birliği için ortaya koyduğu fikirler, onun Türk dünyasında önemli bir figür haline gelmesine yol açmıştır. Çokay, özellikle 20. yüzyılın başlarında Rus İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından ortaya çıkan kaos ortamında, Türkistan'da bir bağımsız devlet kurma çabalarının en önemli isimlerinden biri olmuştur.
Çocukluk ve Eğitim Yılları
Mustafa Çokay, 25 Aralık 1890’da Kazakistan’ın Ak-Meşit kasabasında, Müslüman bir
Kazak aristokrat ailesinde doğdu. Ailesi, Kazak toplumunda önemli bir yere sahipti ve Mustafa Çokay'ın eğitimine büyük önem verdi. Genç yaşlarda iyi bir eğitim alarak, dönemin önemli okullarında okudu. Bu süreçte, dindar bir Müslüman olarak yetişti ve öğrencilik yıllarında toplumsal meselelerle ilgilenmeye başladı.Çokay’ın siyasi bilinci, eğitim yıllarında hızla gelişti. Çarlık Rusya’sının egemenliğindeki Kazakistan'da, halkının yaşadığı baskılar ve adaletsizlikler onu derinden etkiledi. Öğrencilik yıllarında herhangi bir siyasi partiye katılmamasına rağmen, özgürlükçü düşünceler geliştirdi ve vatansever bir demokrat olarak şekillendi. O dönemde, Türkistan’ın ve Kazak halkının özgürlüğü için neler yapabileceğini düşünmeye başladı.
Siyasi Mücadeleye Giriş
Mustafa Çokay’ın aktif siyasi kariyeri, 1916 yılında Rusya Devlet Duması’na Türkistan temsilcisi olarak seçilmesiyle başladı. Bu görev, onun için büyük bir sorumluluk ve fırsat anlamına geliyordu. 1917’de Rusya’da gerçekleşen Şubat İhtilali ile Çarlık yönetimi devrildiğinde, Çokay Türkistan’da yeni bir siyasi yönetim kurma çalışmalarına aktif olarak katıldı. Bu süreçte, Taşkent’te yapılan Türkistan Müslümanları Kurultayı'na katıldı ve burada oluşturulan millî merkezin başkanlığına seçildi. Bu merkez, Türkistan’ın geleceğini şekillendirmeyi amaçlayan önemli bir oluşumdu.1917 yılında gerçekleşen Ekim İhtilali ile Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesi,
Mustafa Çokay ve Türkistan’daki diğer Müslüman liderler için büyük bir tehdit oluşturdu. Bolşevikler, Taşkent’teki Müslümanların siyasi faaliyetlerini sona erdirince, Çokay ve diğer Türkistanlı liderler Hokand’da bir araya gelerek Türkistan Muhtariyeti’ni ilan ettiler. 27 Kasım 1917’de ilan edilen bu muhtariyet, Orta Asya Türk tarihinde modern bir devlet yapılanmasının ilk örneğiydi. Mustafa Çokay, önce dışişleri bakanı, ardından başbakan olarak bu hükümette görev aldı.
Türkistan Muhtariyeti'nin Sonu ve Mültecilik Yılları
Türkistan Muhtariyeti, büyük umutlarla kurulmuş olmasına rağmen, Bolşevik kuvvetlerinin saldırıları karşısında uzun süre dayanamadı. 31 Ocak 1918’de Bolşevikler, Hokand’ı ele geçirdiler ve Türkistan Muhtariyeti’ni sona erdirdiler. Bu gelişme, Mustafa Çokay için zor bir dönemin başlangıcı oldu. Bolşeviklerin baskıları nedeniyle hakkında ölüm emri çıkarılan Çokay, Taşkent’e kaçarak bir süre gizlenmek zorunda kaldı. Bu dönemde, Rus asıllı Mariya Yakovlevna ile evlendi.Taşkent’teki tehlikeli durumu fark eden Çokay, oradan kaçarak Orenburg’a geçti. Burada, Kazak Alaş Millî Hareketi’nin liderleri Alihan Bökeyhanov, Ahmet Baytursunov ve Mir Yakup Duvlatov ile birlikte, Başkurt lideri Zeki Velidi Togan ile toplantılar yaptı. Bu toplantılarda, Doğu Rusya Muhtar Müslüman Ülkeler Federasyonu’nun kurulması kararlaştırıldı. Mustafa Çokay, bu federasyonun temsilcisi olarak Rusya’nın Ufa kentinde düzenlenen bir toplantıya katıldı ve burada Rusya Kurucu Meclis Temsilcileri Komitesi’nin başkan yardımcılığına seçildi.Ancak, Rusya’daki siyasi karışıklıklar devam ediyordu ve Mustafa Çokay, Amiral Kolçak’a bağlı kuvvetler tarafından tutuklanarak kurşuna dizilmek üzere trene bindirildi. Fakat, Çelyabinsk’te Tatarlar ve işçilerin ayaklanması sonucu kaçmayı başardı. Bu olaydan sonra, Mustafa Çokay için mültecilik yılları başladı.
Avrupa’da Sürgün ve Türkistan Davası
Mustafa Çokay, Bolşeviklerin baskılarından kaçarak Avrupa’ya sığındı. Önce Gürcistan’a, ardından Tiflis’e geçti ve burada çeşitli gazetelerde yazılar yazarak Türkistan davasını savundu. Ancak, Bolşeviklerin Kafkasya’daki ilerleyişi nedeniyle Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldı ve Paris’e yerleşti. Paris, Mustafa Çokay’ın Türkistan davasını uluslararası alanda savunabileceği bir merkez haline geldi.1929-1939 yılları arasında Paris’te 117 sayı yayımladığı
"Yaş Türkistan" dergisi, Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesinin en önemli yayın organlarından biri oldu. Bu dergide, Türkistan’ın siyasi, ekonomik ve kültürel meselelerine dair yazılar yazan Çokay, Türkistan halklarının birliğini savundu ve kültürel birliğin Türk dünyası için zorunlu olduğunu vurguladı. Ona göre, tüm Türk dünyası için siyasi bir birlik kurmak mümkün olmasa da, kültürel bir birlik oluşturulmalıydı.Mustafa Çokay, Türk dünyasında özellikle Türkiye’ye büyük bir önem vermekteydi. “Her dış Türk’ün iki vatanı vardır; birincisi kendi anavatanı, ikincisi Türkiye’dir” sözü, onun Türkiye’ye olan sevgisini ve bu ülkenin Türk dünyası için taşıdığı önemi açıkça ortaya koyar. Çokay, hayatı boyunca Türkiye ve Türk dünyası arasında güçlü bir bağ kurulması gerektiğini savundu.
II. Dünya Savaşı ve Şüpheli Ölümü
Mustafa Çokay’ın hayatı, II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yeni bir döneme girdi. Alman Naziler, Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ne savaş ilan edince, Çokay’ı Paris’ten Berlin’e getirdiler. Burada, Sovyet ordusunda esir düşen Türk kökenli askerlerle ilgili çalışmalar yapması istendi. Ancak, Çokay kısa süre içinde Nazilerin Türkistan’a bağımsızlık vermek gibi bir niyetlerinin olmadığını anladı ve bu nedenle Nazilerin esir Türkistanlılardan oluşturmayı düşündüğü Türkistan lejyonerlerine başkumandanlık etmeyi reddetti.Paris’e dönmek için geldiği Berlin’de, Aralık 1941’de aniden hastalandı ve 27 Aralık 1941’de öldü. Alman makamları, Çokay’ın tifüs nedeniyle öldüğünü açıklasa da, ailesi ve yakın çevresi, onun zehirlenerek öldürüldüğünü iddia etti. Mustafa Çokay, Berlin Türk Şehitliği’ne defnedildi.
Mirası ve Günümüzdeki Önemi
Mustafa Çokay, Sovyetler Birliği döneminde Kazakistan’da “halk düşmanı” ilan edilerek eserleri yasaklanmış, ancak Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra ülkenin en önemli tarihî şahsiyetlerinden biri olarak yeniden keşfedilmiştir. Onun Türkistan’ın bağımsızlığı için verdiği mücadele, bugün Kazakistan ve diğer Orta Asya ülkelerinde büyük bir saygıyla anılmaktadır.Çokay’ın siyasi fikirleri, Türk dünyasının birliği ve bağımsızlığına dair önemli dersler içermektedir. Bugün, Türkistan coğrafyasının bağımsız ve özgür bir şekilde varlığını sürdürmesinde onun fikirlerinin ve mücadelesinin büyük bir rolü olduğu unutulmamalıdır. Mustafa Çokay, Türkistan davasının ideoloğu ve Türk dünyasının önemli bir kahramanı olarak tarihteki yerini korumaktadır.