Milat Gazetesi yazarı Recep Yazgan, çocukluk yıllarında babasıyla birlikte gittiği Namık Kemal Caddesi’ndeki bir çay ocağında yaşadığı anıları aktararak Kaptanağa Camii’nin hikâyesine ışık tutuyor. Yazgan’ın anlattığına göre, caminin imamı, sabah namazını kıldırmak için gittiği camiyi yıkılmış halde görünce büyük bir üzüntü yaşamış, bu acı olay onu derinden etkileyerek felç bırakmış ve bir daha konuşmamış.
Kaptanağa Camii’nin geçmişi
Kaptanağa Camii, 1869-1872 yıllarında Mehmet Kapudan Ağa tarafından inşa edilmiş, şehrin manevi hayatında önemli bir yer edinmişti. Caminin 15 Kasım 1935’te çıkarılan bir kanun kapsamında yıkılmasına karar verilmiş, yıkım işlemi ise 1946-1948 yılları arasında gerçekleşmiştir. Caminin arazisinin bir kısmı satılmış, bir kısmı ise Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağışlanmıştır. Recep Yazgan, bu kararların ardında yatan nedenlere dikkat çekerken, dönemin politikalarıyla tarihi mirasın nasıl zayıflatıldığını da ortaya koyuyor.
Bir şehrin kaybolan izi
Yazgan, Kaptanağa Camii’nin sadece bir ibadet yeri olmadığını, şehrin kimliğinin ve hafızasının bir parçası olduğunu vurguluyor. Caminin yok edilmesiyle birlikte sadece fiziki bir yapının değil, Samsun’un tarihî ruhunun da büyük bir darbe aldığını ifade ediyor. Yazgan’ın dikkat çektiği bir diğer nokta, caminin bulunduğu sokağın isminin zamanla 'Kaptanağa Camii Sokağı'ndan 'Kaptanağa Sokağı'na dönüştürülmüş olması. Bu değişim, Yazgan’a göre, şehrin geçmişle olan bağlarının silinmeye yüz tuttuğunun açık bir göstergesi.
Caminin yeniden inşası mümkün mü?
Yazgan, caminin hikâyesine derin bir bağlılık hisseden genç bir işadamının, Kaptanağa Camii’ni yeniden inşa etme çabalarını aktarıyor. Ancak bu girişimler, yerel ve bürokratik engeller nedeniyle sonuçsuz kalmış. Yazgan, tarihi ve kültürel mirasın yaşatılması için gösterilen bu tür çabaların önemine dikkat çekiyor.Samsun’un bu kaybolan değerini ve Kaptanağa Camii’nin hüzünlü hikâyesini daha ayrıntılı bir şekilde okumak için Milat Gazetesi’ndeki
Recep Yazgan’ın makalesine göz atabilirsiniz.