Trabzon Milletvekili Koray Aydın'ın basın açıklaması şöyle:
Bu gün yayımlanan (28 Mayıs 2014) Yeni Şafak Gazetesi’nin “Vahim Tablo” manşetiyle verdiği usulsüz dinleme iddialarına ilişkin haber kaynak gösterilerek, bazı basın-yayın organlarında adımın da geçtiği haber ve yorumlara yer verilmiştir.
Öncelikle belirtmem gerekir ki esas vahim olan tablo, AKP hükümetinin 17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturmaları sürecinde ortaya çıkan tablodur.
Yasal dinlemelerle kayıt altına alınan, hükümetin rüşvet ve yolsuzlukta suçüstü halini ortaya koyan ve dolayısıyla ülkeyi derinden sarsan bu vahim tablonun, sandıkta aklanması veya “paralel yapı” söylemleriyle üzerinin örtülmesi ya da yok sayılması mümkün değildir.
AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan’ın yasal dinlemelerle kayıt altına alınan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları sürecinin hesabını hukuken ve siyaseten vermeden, usulsüz dinlemeleri gündeme getirmesi, yeni bir gündem değiştirme oyunundan başka bir şey değildir.
Usulsüz dinleme haberlerinin, hükümetin gündemindeki “paralel yapı” operasyonuna psikolojik destek sağlamaya dönük bir algı operasyonu olduğu ortadadır.
Şurası unutulmamalıdır ki, yasal veya yasadışı dinlemelerin siyasal sorumluluğu hükümete aittir. Hükümet, bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmak ve vatandaşının hukukunu korumak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
Ama AKP hükümeti bu sorumluluğu kabul etmek bir yana, 12 yılı aşkın bir süredir Türkiye’yi değil de başka galaksideki bir ülkeyi yönetmiş gibi davranıyor. AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan, İktidarda olmanın her türlü nimetlerinden yararlanıyor, her türlü olumlu gelişmeyi bizzat kendilerinin yaptığını her Allah’ın günü söylüyor, ama bir günden bir güne yapmadıklarının veya yapamadıklarının sorumluluğunu üstlenmiyor.
Yani AKP nimete gelince iktidar, külfete gelince muhalefet partisi gibi davranıyor. Böyle bir tablonun dünya siyasi tarihinde örneği var mıdır acaba? Ben olmadığını düşünüyorum.
Bu gün servis edilen dinleme listesine bakıldığında, hiçbir ayrım gözetmeden hemen her kesimden görüşten, partiden, iş ve medya dünyasından isimlere rastlamak mümkündür. Sağdan, soldan, her görüş ve kesimden bir liste yapılmış, kamuoyunun algısına sunulmuştur. Yani böylece hemen her kesimin husumeti ortak düşman olarak işaret edilen “paralel yapı”ya yönlendirilmişti
Haberde verildiğine göre dinleme gerekçeleri saçma sapan, isimler ise sahtedir. Habere konu iddialarla ilgili belgeleri görmeden, haberde yer alan her şey gerçekmiş gibi bir değerlendirme yapmam, doğrulamam ya da yalanlamam mümkün değildir.
Şahsımla ilgili varsa dinleme kararlarını veren şahısları ve dinleme iddialarının gerekçelerini ayrıntılarıyla öğrenmek, dinleme iddialarının gerekçesini, süresini, içeriğini varsa tapelerini edinmek en tabii hakkımdır. Bu bakımdan ilgili ve yetkili makamlara başvurup haberde şahsımla ilgili yer verilen usulsüz dinlemeye dair her türlü bilgi ve belgeyi talep edeceğim.
Türkiye’de kimse usulsüz dinleme yoktur demiyor, diyemiyor. Ortam dinlemesinden tutun da ev, cep ve işyeri telefonlarının dinlendiği, e-posta kayıtlarının takip edildiğine dair çok yaygın bir kanaat var. Bu bakımdan telefon dinlemeleriyle ilgili yapılan haberler oldukça ilgi uyandırıyor. Nihayetinde bu haberler de birer iddiadır ve doğrulanmaya muhtaçtır. Nitekim dinleme listelerine ilave ve çıkarmaların yapıldığına hatta yapılacağına ilişkin olarak da birçok haber daha önce yayınlanmıştır.
AKP hükümetinin kamu kurum ve kuruluşlarını partizanca yönetmesi ve adeta yap-boz tahtasına çevirmesi nedeniyle ne yazık ki bu kurumlara ait güven, itibar ve inandırıcılık kaybolmuştur.
Bu gün yayınlanan usulsüz dinleme haberini doğrulayacak kurumların itibarı da ne yazık ki AKP hükümeti tarafından yerle bir edilmiştir.
Haberde şahsımla ilgili dinleme kararanın 2009 Ağustos ayında alındığı belirtilmiştir. Bu tarih itibariyle AKP hükümeti iktidara daha yeni gelmiş olsa, acemi, güçsüz veya kamu kurumlarına hakim olamamış olsa bu usulsüz dinlemelerdeki siyasal sorumluluğu belki tartışılabilirdi
Sorumlu bir siyasetçi olarak kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan bir iddiada bulunmam mümkün değil ama şayet “paralel yapı” gerçekten varsa, AKP hükümeti ve Başbakan bu yapının ortağı, hamisi ve işbirlikçisidir. Dolayısıyla bir dava açılması halinde “paralel yapı” ile birlikte AKP hükümeti de yardım ve yataklıktan dolayı sorumludur.
Bağımsız mahkemeler, AKP iktidarına “ ‘paralel yapı’ devletin en mahrem kurumlarına, kripto odalarına sızıp, kamudaki milliyetçilerin ve vatanseverlerin canına okurken, senin ellerin armut mu topluyordu?” sorusunu ve daha fazlasını elbet sormalıdır.