Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet BÜYÜKATAMAN; 2002 yılında 3Y “Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele” vaadiyle milletten yetki talep eden AKP'nin Türk siyasi tarihinde eşine ender rastlanan mahiyette bir güçle iktidar sorumluluğunu üstlendiğini belirtti.
14 yıla yakın bir sürede yasaklarla mücadele adına kendi yasaklarını koyan AKP hükümetlerinin, yoksulluk konusundaki icraatları “halkı yoksullaştırarak kendi zenginini türetme” şeklinde tezahür ettiğini belirten Büyükataman: Bugün 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonlarının ikinci yıl dönümüdür. O günden bugüne kadar Türkiye’yi içine girdiği hukuksuzluk fırtınasından çıkarmak için AKP iktidarında en küçük bir olumlu hareket görülmemiştir. Aksine hırsızlık ve rüşvetin, gizli alışverişlerin üzerine iktidar gücü kullanılarak kalın bir sis perdesi örtülmüştür.'dedi.
İsmet Büyükataman'ın Basın açıklaması şöyle devam etti:
AKP; yapılanların yanına kâr kalacağını, hırsızlıkların ve yolsuzlukların unutulacağını sanmaktadır. Hâlbuki AKP maşeri vicdanda çoktan mahkûm olmuştur. 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Olaylarıyla hem halkın milli hafızasında derin izler hem de siyaset platformunda derin çatlaklar meydana gelmiştir. Yargı sisteminin temelinde de Türk demokrasisini yutacak büyüklükte büyük bir yara oluşmuştur.
O günlerde ve sonrasında olup bitenlerin unutulmaması, unutturulmaması için MHP olarak hatırlanacağı üzere 17-25 Aralık günlerini, “17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası” olarak ilan etmiştik. TBMM Grubumuz bu konuda bir kanun teklifi vermiş, ancak AKP konunun üstünü kapamıştır.
İki yıl önce bugün 17 Aralık’tan itibaren dört bakanın yolsuzluk ve hırsızlık rezaleti gündeme düşünce şeffaflıkla hareket etmesi ve yargı mekanizmalarının çalışmasına izin vermesi gereken AKP iktidarı, meseleyi örtbas etmek için elinden geleni yapmıştır. Neticede bazı bakanlar değiştirilmiş, ortaya serilen pisliklerin üzerini örtme çabaları bürokraside atamalar ve sürgünlerle devam etmiştir.
O günlerden bu yana AKP iktidarı, hukukun üstünlüğünü tamamen rafa kaldırmıştır. Hakkın ve adaletin tecellisini önlemek maksadıyla hukuki süreci tıkayacak, soruşturma safhalarını sakatlayacak tedbirlere başvurmuştur. Yapılan yolsuzluk ve hırsızlıkları gizlemek üzere yasal değişikliklere gidilmiştir. Meclise getirilen torba yasalarla hukukun üstünlüğü torbaya hapsedilmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki “Mahkeme kadıya mülk değildir.” 14 yıldır süren yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmacılık, hukuksuzluk gibi sayısız kirli icraatla hükümet bacasından salınan kötü kokular, demokrasimizi zehirlemiştir. Zehirlemekle kalmamış, devlet çarkını işlemez hâle getirmiştir.
Vergi ödeyen milletimiz, aşıran 17-25 Aralık’çılardır. Emek veren milletimiz, alın teri hırsızları 17-25 Aralık’çılardır. Millete küfreden havuzcular, devletin malını deniz gören asalaklar 17-25 Aralık’çılardır. 30 yaşındaki bir İranlı kara paracı ve bu karanlık simanın eline düşen eski bakanlar 17-25 Aralık’çılardır. Ayakkabı kutularına milyon dolarları koyan, yatak odalarına servet saklayan hırsızlar 17-25 Aralık’çılardır. Rüşveti bağış gören, yolsuzluğu kapatmak için fetvalar veren sahte âlimler 17-25 Aralık’çılardır. Hırsızlığı günah işleme özgürlüğü olarak tevil eden arsızlar 17-25 Aralık’çılardır.
Fuzuli’nin Şikâyetnamesindeki; “Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler” sızlanması tam olarak bugünkü iktidarı anlatmaktadır. Emperyalizme yaverlik yapanlar, rüşvet ve yolsuzluk kervanının kethüdası unvanını çoktan almışlardır. Bu vicdan körlüğünün, bu akıl noksanlığının, bu inanç eksikliğinin ne bir bahanesi ne de geçerli bir tevili vardır.
AKP’li bir milletvekilinin deyimiyle bugün onların “günah işleme özgürlüğü” günüdür. Yarın da günah çıkarma günleri olacaktır. Ancak bu milletin inancında onlar gibi günah çıkarma olmadığı için her iki cihanda mahkûm olacaklardır.
14 yıla yakın bir sürede yasaklarla mücadele adına kendi yasaklarını koyan AKP hükümetlerinin, yoksulluk konusundaki icraatları “halkı yoksullaştırarak kendi zenginini türetme” şeklinde tezahür ettiğini belirten Büyükataman: Bugün 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonlarının ikinci yıl dönümüdür. O günden bugüne kadar Türkiye’yi içine girdiği hukuksuzluk fırtınasından çıkarmak için AKP iktidarında en küçük bir olumlu hareket görülmemiştir. Aksine hırsızlık ve rüşvetin, gizli alışverişlerin üzerine iktidar gücü kullanılarak kalın bir sis perdesi örtülmüştür.'dedi.
İsmet Büyükataman'ın Basın açıklaması şöyle devam etti:
AKP; yapılanların yanına kâr kalacağını, hırsızlıkların ve yolsuzlukların unutulacağını sanmaktadır. Hâlbuki AKP maşeri vicdanda çoktan mahkûm olmuştur. 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Olaylarıyla hem halkın milli hafızasında derin izler hem de siyaset platformunda derin çatlaklar meydana gelmiştir. Yargı sisteminin temelinde de Türk demokrasisini yutacak büyüklükte büyük bir yara oluşmuştur.
O günlerde ve sonrasında olup bitenlerin unutulmaması, unutturulmaması için MHP olarak hatırlanacağı üzere 17-25 Aralık günlerini, “17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası” olarak ilan etmiştik. TBMM Grubumuz bu konuda bir kanun teklifi vermiş, ancak AKP konunun üstünü kapamıştır.
İki yıl önce bugün 17 Aralık’tan itibaren dört bakanın yolsuzluk ve hırsızlık rezaleti gündeme düşünce şeffaflıkla hareket etmesi ve yargı mekanizmalarının çalışmasına izin vermesi gereken AKP iktidarı, meseleyi örtbas etmek için elinden geleni yapmıştır. Neticede bazı bakanlar değiştirilmiş, ortaya serilen pisliklerin üzerini örtme çabaları bürokraside atamalar ve sürgünlerle devam etmiştir.
Paralel Yapı, rüşvet ve yolsuzluğa maske yapılmıştır
17-25 Aralık Rüşvet ve yolsuzluk Operasyonlarının hemen ardından ortaya bir paralel devlet iddiası atılmıştır. Olayı soruşturan savcılara el çektirilmekle kalınmamış, sürgün ve kovuşturmaya maruz bırakılmışlardır. Onların emrinde görev yapan polisler de kıyıma uğratılmışlardır. Paralel Yapı olayı ayrı, 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk olayları ayrı değerlendirilmemiştir. Paralel Yapı, rüşvet ve yolsuzluğa maske yapılmıştır.O günlerden bu yana AKP iktidarı, hukukun üstünlüğünü tamamen rafa kaldırmıştır. Hakkın ve adaletin tecellisini önlemek maksadıyla hukuki süreci tıkayacak, soruşturma safhalarını sakatlayacak tedbirlere başvurmuştur. Yapılan yolsuzluk ve hırsızlıkları gizlemek üzere yasal değişikliklere gidilmiştir. Meclise getirilen torba yasalarla hukukun üstünlüğü torbaya hapsedilmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki “Mahkeme kadıya mülk değildir.” 14 yıldır süren yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmacılık, hukuksuzluk gibi sayısız kirli icraatla hükümet bacasından salınan kötü kokular, demokrasimizi zehirlemiştir. Zehirlemekle kalmamış, devlet çarkını işlemez hâle getirmiştir.
Vergi ödeyen milletimiz, aşıran 17-25 Aralık’çılardır. Emek veren milletimiz, alın teri hırsızları 17-25 Aralık’çılardır. Millete küfreden havuzcular, devletin malını deniz gören asalaklar 17-25 Aralık’çılardır. 30 yaşındaki bir İranlı kara paracı ve bu karanlık simanın eline düşen eski bakanlar 17-25 Aralık’çılardır. Ayakkabı kutularına milyon dolarları koyan, yatak odalarına servet saklayan hırsızlar 17-25 Aralık’çılardır. Rüşveti bağış gören, yolsuzluğu kapatmak için fetvalar veren sahte âlimler 17-25 Aralık’çılardır. Hırsızlığı günah işleme özgürlüğü olarak tevil eden arsızlar 17-25 Aralık’çılardır.
Fuzuli’nin Şikâyetnamesindeki; “Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler” sızlanması tam olarak bugünkü iktidarı anlatmaktadır. Emperyalizme yaverlik yapanlar, rüşvet ve yolsuzluk kervanının kethüdası unvanını çoktan almışlardır. Bu vicdan körlüğünün, bu akıl noksanlığının, bu inanç eksikliğinin ne bir bahanesi ne de geçerli bir tevili vardır.
AKP’li bir milletvekilinin deyimiyle bugün onların “günah işleme özgürlüğü” günüdür. Yarın da günah çıkarma günleri olacaktır. Ancak bu milletin inancında onlar gibi günah çıkarma olmadığı için her iki cihanda mahkûm olacaklardır.