Akşam gazetesine konuşan Şefkat Çetin değişimcileri onursuzların isteğiyle gerçekleşecek harakiri olarak değerlendirdi.Aktif siyasetten 10 yıl uzak kaldıktan sonra partiye dönen ve Genel Başkan Başdanışmanlığı'na getirilen Şefkat Çetin, Akşam'ın Ankara Bürosu'nu ziyaret etti. Çetin, neden aktif siyasete döndüğünden kurultay sonrasına, MHP'deki değişim söylemine kadar birçok konuda soruları yanıtladı.
- Yaklaşık 10 yıl aktif siyasetten uzak kaldınız. Bu süre zarfında nelerle meşgul oldunuz?
Aradan geçen 10 yılda büyük ailem Ülkücü camiaya can-ı gönülden harcadığım yoğun mesainin bir sonucu olarak vakit ayıramadığım ailemle zaman geçirmenin huzuruna kavuştum. Dinlendim, dinçleştim ve gündelik siyasetin bir parçası olmamanın rahatlığını yaşadım.
BEN YÜCE DİVAN'LIK OLMADIM
- Sayın Bahçeli ile bu sürede ilişkiniz hangi boyuttaydı?
Sayın Bahçeli'nin, Milliyetçi Hareket'in elde ettiği saygın konumda ve geniş kitlelerin teveccühünü kazanmasındaki rolü olağanüstü önemdedir. Sayın Bahçeli, rahmetli Türkeş'in mirası olan MHP'yi daha ileriye taşıma başarısını göstermiş, onca fırtınaya rağmen bu geminin batmasına müsaade etmemiş tecrübeli bir kaptan, gerçek bir liderdir. Münasebetlerimiz kurumsal bir ilişkiyle sınırlı değil. Evvela çocuklarımın Devlet amcasıdır. Besmeleyi beraber çekip aynı yola baş koyduğumuz, ağabey- kardeş olduğumuz bir insanla ilişkimiz ancak mezarda biter.
- 2002 seçiminin ardından MHP'deki görevinizden ayrılmanızda neler etkili oldu?
2002 seçimlerinde MHP'nin kurumsal kimliğinin yanı sıra, doğrudan milliyetçiliğe karşı olağanüstü bir propaganda süreciyle MHP'siz hükümet ve Meclis amaçlarına ulaştılar. MHP'siz hükümet projelerini hayata geçirenler, MHP'nin içinde de operasyon yapmayı sürdürdüler. İçe dönük bir karalama kampanyası başlattılar. Çekilen onca sıkıntıları unutup, bir günah keçisi aradılar. Şefkat Çetin'i ve MHP teşkilatlarını seçim mağlubiyetinin sorumlusu ilan edince kendilerini temize çıkmış saydılar. Halbuki biz ne bakanlık yaptık ne de Yüce Divan'da yargılandık.
DEĞERLERİMİZİ LEKELEDİLER
- Hangi gelişmeler siyasete dönmenizi zorunlu kıldı?
Geçen süre içerisinde yüce Yaradan'ın huzurunda kendi nefsimizle bir imtihana girmeyi ve on yıl boyunca her şeyi bilip de susabilmeyi öğrendik. Nefsimize söylenenleri sineye çekmeyi öğrendik de, kanımızla ve canımızla var ettiğimiz değerlerimizi yokluğumuzdaki on yılda lekeleyenlere tahammül edemez olduk. Türk milletinin en büyük teminatı ve son kalesi MHP'yi ülkücülerin partisi olmaktan çıkaracak gelişmeleri uzaktan izleyemedik. Döndük, çünkü bugün hem Türkiyemizin hem de ülkenin en büyük teminatı MHP'nin de tehdit altında olduğunu gördük. Milliyetçi Hareket'i, yarın ne yapacağı, kimlere pazarlayacağı belli olmayanların eline bırakmamak için döndük. Dönüşümüz, ülkücü bayrağını düşürmemek için tabandan yükselen endişeler hatırınadır.
Değişim harakiri olacaktır
- Genel Başkanlık için adaylığını açıklayan Koray Aydın, MHP'nin mutsuz bir parti olduğunu, tabanda değişim isteği bulunduğunu ifade ediyor. Bu değerlendirmelere katılır mısınız?
Türkiye'nin milli ve üniter yapısını değiştirmek, Türk adını da sıradan bir etnik unsur seviyesine indirip çok etnikli, çok dinli ve mezhepli bir mozaiğe dönüştürmek için yıllardır yapılmayan kalmadı. İktidardaki partinin bu işin üstesinden tek başına gelemeyeceğini gördüklerinde yeni CHP'yi de vizyona soktular. Küresel güçlerin saha temizliğinde geriye bir tek milliyetçilerin partisi MHP kaldı. MHP'yi de bir değişim rüzgarına soktuklarında, emperyal güçler için Türkiye dikensiz gül bahçesi olacaktır. Buna karşın MHP tabanı, yani milliyetçi ülkücü hareket mutsuz mu? Evet, mutsuz ama değişim istediği için, yeni adıyla boyanmış bir MHP arzu ettiklerinden değil. Ülkücüler gönül verdikleri partilerinin yanlış ellere geçmesinden endişe ettikleri için mutsuzlar. Çoluk çocuklarının rızıklarından keserek bakan dahi yaptıkları isimlerin kendilerine getirdiği utanç yetmezmiş gibi, bir de üste çıkmaya çalışmasından mutsuzlar. Bu şartlarda değişim, onursuzların isteğiyle koskoca bir camianın yapacağı topyekun bir harakiri, yani intihar olacaktır. Ülkücü Hareket, bu partinin önünden dahi geçmemesi gerekenlerin, son bir onur gösterisi olan harakiriyi tatbik etmesi gerekenlerin yapacağı değişimin, intihardan başka bir şey olmadığının farkında.
MHP'de delege ağalığı taslanmaz
- 4 Kasım'daki kurultayın sonucunu değerlendirir misiniz?
Milyonlarca inanmış insanın kalbi ve akli denetimine tabi MHP'de kurultaylar sürprizlere açık değildir. Değişim adıyla partinin temellerinin dinamitlenmesine ülkücü irade fırsat vermez. Dün Alparslan Türkeş'in misyonu ne ise, bugün Devlet Bahçeli'nin de aynıdır.
- Yine Koray Aydın, Bahçeli'nin seçildiği 1997'deki Kurultay için 'Devlet Bey'i biz getirdik. Tuğrul Bey genel başkandı. Devlet Bey bir delegeden dahi oy istemedi o süreçte. Bütün organizasyonu ben yaptım' ifadelerini kullanıyor. O süreci siz de yakinen yaşamış birisiniz...
Milliyetçi Hareket, ben diyenlerin değil, biz diyenlerin birlikteliğinden müteşekkildir. Bu yüzden kim ki her şeyi ben yaptım diyorsa, bilin ki o yalan söylüyordur, o nefsinin esiri olmuştur. Hele ki MHP gibi kendi gelenekleri, dengeleri ve liderleri olan, bütün mensupları hareketin misyonu özümsenmiş bir camiada bu tarz yaklaşımlar delegeyi küçültmek, iradesizleştirmektir. Ülkücü hareketin her kademesinde bulunmuş, hizmet etmiş ve saygınlık kazanmış Devlet Bey, tıpkı Tuğrul Bey gibi talip olduğu makamı fazlasıyla hak ederek ülkücü delegenin teveccühünü kazanmıştır. Köylüsünün oyunu topluca satan kimi Güneydoğu ağaları gibi, MHP'de delege ağalığı taslamak kimsenin haddi değildir. Ülkücü irade hiç kimsenin ipoteği altına girmez ve girmeyecektir.
Hizmete talibim, makama değil
- Kurultay sonrası partide görev almayı düşünür müsünüz?
Makamda ve mevkide gözümüzün olmadığını ispatladığımızı sanıyorum. Ülkücü hizmete taliptir, makama değil. Elindeki sözde mucize formülleri televizyon televizyon dolaşarak pazarlayan otçu profesörler gibi siyaset tezgahı kuranlar, tüccar siyasetçiler ve ahlaki düşkünler ittifakına karşı, Devlet Bahçeli'nin son derece rahat bir şekilde ülkücü iradenin teveccühünü kazanacağına inanıyorum.
Akşam / Volkan Yanardağ
- Yaklaşık 10 yıl aktif siyasetten uzak kaldınız. Bu süre zarfında nelerle meşgul oldunuz?
Aradan geçen 10 yılda büyük ailem Ülkücü camiaya can-ı gönülden harcadığım yoğun mesainin bir sonucu olarak vakit ayıramadığım ailemle zaman geçirmenin huzuruna kavuştum. Dinlendim, dinçleştim ve gündelik siyasetin bir parçası olmamanın rahatlığını yaşadım.
BEN YÜCE DİVAN'LIK OLMADIM
- Sayın Bahçeli ile bu sürede ilişkiniz hangi boyuttaydı?
Sayın Bahçeli'nin, Milliyetçi Hareket'in elde ettiği saygın konumda ve geniş kitlelerin teveccühünü kazanmasındaki rolü olağanüstü önemdedir. Sayın Bahçeli, rahmetli Türkeş'in mirası olan MHP'yi daha ileriye taşıma başarısını göstermiş, onca fırtınaya rağmen bu geminin batmasına müsaade etmemiş tecrübeli bir kaptan, gerçek bir liderdir. Münasebetlerimiz kurumsal bir ilişkiyle sınırlı değil. Evvela çocuklarımın Devlet amcasıdır. Besmeleyi beraber çekip aynı yola baş koyduğumuz, ağabey- kardeş olduğumuz bir insanla ilişkimiz ancak mezarda biter.
- 2002 seçiminin ardından MHP'deki görevinizden ayrılmanızda neler etkili oldu?
2002 seçimlerinde MHP'nin kurumsal kimliğinin yanı sıra, doğrudan milliyetçiliğe karşı olağanüstü bir propaganda süreciyle MHP'siz hükümet ve Meclis amaçlarına ulaştılar. MHP'siz hükümet projelerini hayata geçirenler, MHP'nin içinde de operasyon yapmayı sürdürdüler. İçe dönük bir karalama kampanyası başlattılar. Çekilen onca sıkıntıları unutup, bir günah keçisi aradılar. Şefkat Çetin'i ve MHP teşkilatlarını seçim mağlubiyetinin sorumlusu ilan edince kendilerini temize çıkmış saydılar. Halbuki biz ne bakanlık yaptık ne de Yüce Divan'da yargılandık.
DEĞERLERİMİZİ LEKELEDİLER
- Hangi gelişmeler siyasete dönmenizi zorunlu kıldı?
Geçen süre içerisinde yüce Yaradan'ın huzurunda kendi nefsimizle bir imtihana girmeyi ve on yıl boyunca her şeyi bilip de susabilmeyi öğrendik. Nefsimize söylenenleri sineye çekmeyi öğrendik de, kanımızla ve canımızla var ettiğimiz değerlerimizi yokluğumuzdaki on yılda lekeleyenlere tahammül edemez olduk. Türk milletinin en büyük teminatı ve son kalesi MHP'yi ülkücülerin partisi olmaktan çıkaracak gelişmeleri uzaktan izleyemedik. Döndük, çünkü bugün hem Türkiyemizin hem de ülkenin en büyük teminatı MHP'nin de tehdit altında olduğunu gördük. Milliyetçi Hareket'i, yarın ne yapacağı, kimlere pazarlayacağı belli olmayanların eline bırakmamak için döndük. Dönüşümüz, ülkücü bayrağını düşürmemek için tabandan yükselen endişeler hatırınadır.
Değişim harakiri olacaktır
- Genel Başkanlık için adaylığını açıklayan Koray Aydın, MHP'nin mutsuz bir parti olduğunu, tabanda değişim isteği bulunduğunu ifade ediyor. Bu değerlendirmelere katılır mısınız?
Türkiye'nin milli ve üniter yapısını değiştirmek, Türk adını da sıradan bir etnik unsur seviyesine indirip çok etnikli, çok dinli ve mezhepli bir mozaiğe dönüştürmek için yıllardır yapılmayan kalmadı. İktidardaki partinin bu işin üstesinden tek başına gelemeyeceğini gördüklerinde yeni CHP'yi de vizyona soktular. Küresel güçlerin saha temizliğinde geriye bir tek milliyetçilerin partisi MHP kaldı. MHP'yi de bir değişim rüzgarına soktuklarında, emperyal güçler için Türkiye dikensiz gül bahçesi olacaktır. Buna karşın MHP tabanı, yani milliyetçi ülkücü hareket mutsuz mu? Evet, mutsuz ama değişim istediği için, yeni adıyla boyanmış bir MHP arzu ettiklerinden değil. Ülkücüler gönül verdikleri partilerinin yanlış ellere geçmesinden endişe ettikleri için mutsuzlar. Çoluk çocuklarının rızıklarından keserek bakan dahi yaptıkları isimlerin kendilerine getirdiği utanç yetmezmiş gibi, bir de üste çıkmaya çalışmasından mutsuzlar. Bu şartlarda değişim, onursuzların isteğiyle koskoca bir camianın yapacağı topyekun bir harakiri, yani intihar olacaktır. Ülkücü Hareket, bu partinin önünden dahi geçmemesi gerekenlerin, son bir onur gösterisi olan harakiriyi tatbik etmesi gerekenlerin yapacağı değişimin, intihardan başka bir şey olmadığının farkında.
MHP'de delege ağalığı taslanmaz
- 4 Kasım'daki kurultayın sonucunu değerlendirir misiniz?
Milyonlarca inanmış insanın kalbi ve akli denetimine tabi MHP'de kurultaylar sürprizlere açık değildir. Değişim adıyla partinin temellerinin dinamitlenmesine ülkücü irade fırsat vermez. Dün Alparslan Türkeş'in misyonu ne ise, bugün Devlet Bahçeli'nin de aynıdır.
- Yine Koray Aydın, Bahçeli'nin seçildiği 1997'deki Kurultay için 'Devlet Bey'i biz getirdik. Tuğrul Bey genel başkandı. Devlet Bey bir delegeden dahi oy istemedi o süreçte. Bütün organizasyonu ben yaptım' ifadelerini kullanıyor. O süreci siz de yakinen yaşamış birisiniz...
Milliyetçi Hareket, ben diyenlerin değil, biz diyenlerin birlikteliğinden müteşekkildir. Bu yüzden kim ki her şeyi ben yaptım diyorsa, bilin ki o yalan söylüyordur, o nefsinin esiri olmuştur. Hele ki MHP gibi kendi gelenekleri, dengeleri ve liderleri olan, bütün mensupları hareketin misyonu özümsenmiş bir camiada bu tarz yaklaşımlar delegeyi küçültmek, iradesizleştirmektir. Ülkücü hareketin her kademesinde bulunmuş, hizmet etmiş ve saygınlık kazanmış Devlet Bey, tıpkı Tuğrul Bey gibi talip olduğu makamı fazlasıyla hak ederek ülkücü delegenin teveccühünü kazanmıştır. Köylüsünün oyunu topluca satan kimi Güneydoğu ağaları gibi, MHP'de delege ağalığı taslamak kimsenin haddi değildir. Ülkücü irade hiç kimsenin ipoteği altına girmez ve girmeyecektir.
Hizmete talibim, makama değil
- Kurultay sonrası partide görev almayı düşünür müsünüz?
Makamda ve mevkide gözümüzün olmadığını ispatladığımızı sanıyorum. Ülkücü hizmete taliptir, makama değil. Elindeki sözde mucize formülleri televizyon televizyon dolaşarak pazarlayan otçu profesörler gibi siyaset tezgahı kuranlar, tüccar siyasetçiler ve ahlaki düşkünler ittifakına karşı, Devlet Bahçeli'nin son derece rahat bir şekilde ülkücü iradenin teveccühünü kazanacağına inanıyorum.
Akşam / Volkan Yanardağ