Türk milleti, tarih boyunca farklı coğrafyalarda varlık göstermiş ve köklü bir kimlik inşa etmiştir. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan temel kavramlardan biri olan Türklük, millî kimliğimizin temel direğidir.Ancak bu kavram, sadece Türkiye’deki halkı değil, Orta Asya’dan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada yer alan toplulukları da kapsamaktadır. Son dönemde gerek ulusal gerekse uluslararası platformlarda yaşanan gelişmeler, Türklük ve millet kavramının ne anlama geldiği üzerine tartışmaları artırmıştır.Bu bağlamda, Türklük kimliğinin tarihi köklerini ve modern devlet çerçevesinde aldığı yeni biçimi anlamak, millet kavramının derinliklerine inmek açısından büyük önem taşımaktadır.
Millet ve Milliyetçilik: Farklı Bakış Açıları
Millet kavramı, tarih boyunca değişen ve farklı coğrafyalarda farklı anlamlar kazanan bir kavram olmuştur. Millet ve milliyetçilik konularında iki ana görüş dikkati çeker. Bir görüş, millet olma halini modernite ile ilişkilendirirken; diğer görüş, milletin varlığının doğal bir süreç olduğunu ve moderniteden önce de mevcut olduğunu savunur. Bu çerçevede, köklü milletlerden olan Türkler, Çinliler, Yahudiler ve Araplar gibi toplumların, modernleşme sürecinden çok önce bir millet bilincine sahip oldukları görülmektedir. Bu topluluklar, tarih boyunca siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkiler geliştirmiş, kendi kimliklerini oluşturarak millet olma durumunu pekiştirmişlerdir.Özellikle Türk milleti, tarih boyunca pek çok devlet kurmuş ve farklı kültürlerle etkileşimde bulunmuştur. Göktürkler döneminden bugüne kadar varlığını sürdüren Türklük bilinci, her dönemde değişiklikler göstermiştir. Örneğin, Göktürkler döneminde “Türk” adı daha çok siyasi bir kimlik ifade ederken, Türk dili konuşan farklı topluluklar farklı adlarla anılmaktaydı. Ancak dışarıdan bakanlar, bu toplulukları ortak bir kimlikle, yani Türklükle tanımaktaydı. Çin kaynaklarında “Tukyu”, Araplarda ise “Etrâk” olarak bilinen bu topluluklar, tarih boyunca Türk kimliğiyle varlıklarını sürdürmüşlerdir.Osmanlı’dan Cumhuriyet’e: Türk Kimliğinin Evrimi
Osmanlı İmparatorluğu, geniş bir coğrafyada farklı etnik ve dini toplulukları bir arada barındıran çok kültürlü bir yapıydı. Osmanlı’nın dağılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte, millet kavramı yeni bir anlam kazandı. Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte, devletin yurttaşlarının Türk milleti adı altında birleşmesi fikri benimsendi. Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti denir” anlayışı, millî birlik ve bütünlüğün sağlanması için önemli bir adımdı.Cumhuriyetin ilk yıllarında, millet kavramının neyi kapsadığı ve kimleri içerdiği üzerine tartışmalar yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan halk, farklı etnik köken ve dillere sahip olmasına rağmen, bu kimlik altında bir araya gelmiştir. Türk Ocakları gibi kurumlar, Türklük bilincinin yayılması ve halkın bu kimlik etrafında birleşmesi için çalışmalar yürütmüşlerdir. Bugün de Türk milleti kavramı, tüm etnik ve mezhepsel farklılıkları kapsayan, milletimizin ortak kimliği olarak kabul edilmektedir.Türklük ve Küresel Bir Kimlik
Türklük, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yanı sıra, Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyada yer alan Türk topluluklarını da kapsar. Oğuz Türkleri başta olmak üzere, Türkmenistan, Azerbaycan, Gagavuz Yeri, İran, Irak, Suriye, Kıbrıs ve Balkanlar’da yaşayan birçok Türk topluluğu, tarih boyunca Türkiye ile güçlü bağlar kurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşı olup ana dili Türkçe olmayan vatandaşlarımızın da bu kapsayıcı millet kimliği içinde yer alması, devletin millet anlayışının geniş kapsamını ortaya koymaktadır.Son dönemde Türk Konseyi ve benzeri uluslararası kuruluşlar aracılığıyla, Türklük kimliği üzerindeki çalışmalar daha da önem kazanmıştır. Türk toplulukları arasında kültürel ve ekonomik işbirliğini artırmak amacıyla kurulan bu tür organizasyonlar, Türk dünyası arasındaki ortak bağları güçlendirmeye çalışmaktadır. Türk milletinin, bu tarihî ve kültürel bağlar üzerinden birleşmesi, hem bölgesel hem de küresel anlamda etkili bir kimlik oluşturmaktadır.Milliyetçilik ve Türk Milleti
Ziya Gökalp, Türkçülüğün fikir babalarından biri olarak Türk milletinin tanımını yaparken, ırkçılığı kesinlikle reddetmiş ve millet kavramını din, dil, kültür gibi ortak değerlere dayandırmıştır. Gökalp’e göre, millet, “dili dilime, dini dinime uyan insanlar topluluğu” olarak tanımlanabilir. Bu tanım, günümüzde de geniş kabul görmektedir. Milliyetçilik ise, bu ortak değerler etrafında şekillenen bir aidiyet ve birlik duygusudur. Günümüzde, Türk milletinin birliği ve bütünlüğü, farklı etnik ve mezhepsel unsurların ortak değerler etrafında toplanmasıyla sağlanmaktadır.Gökalp’in de belirttiği gibi, millet olma bilinci, ortak tarih, ortak kültür ve bir arada yaşama iradesiyle şekillenir. Fransız filozof Ernest Renan ise, milletin din, dil ve ırk gibi objektif unsurlardan ziyade, ortak amaçlar ve birlikte yaşama iradesine dayandığını savunur. Bu bakış açısına göre, millet, bir ruh ve manevi bir birliktir. Türkiye Cumhuriyeti de bu birlikteliği sağlamak için millet kavramını kapsayıcı bir kimlik olarak kabul etmiştir.Türklüğün Geleceği ve Millî Bilinç
Türkiye Cumhuriyeti’nin millî kimliği olan Türklük, tarihî ve kültürel bir birikimi temsil eder. Bugün, bu kimliğin korunması ve güçlendirilmesi, milletimizin birlik ve beraberliği için kritik bir önem taşımaktadır. Bu noktada, Türk üst kimliğinin yerli yerine oturtulması ve etnik, mezhepsel ayrılıkların ön plana çıkarılmaması gerekmektedir. Türk milleti kavramı, sadece bir coğrafyada değil, tarihî tecrübemiz ve kültürel birikimimizle geniş bir anlam ifade etmektedir.Son yıllarda yaşanan toplumsal olaylar, 15 Temmuz darbe girişimi, terör saldırıları ve bölgesel krizler, Türkiye’nin millî birliğinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu olaylar, Türk milleti bilincinin önemini gözler önüne sermiş ve halkımızın bu ortak kimlik etrafında birleşmesine vesile olmuştur. Türk kimliği, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını etnik ve mezhepsel ayrım yapmadan kapsayan bir kimliktir ve bu kimlik, ülkemizin geleceği için büyük bir değer taşımaktadır.Türk milleti kavramı, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biridir. Bu kavram, tarihî tecrübe, kültürel birikim ve ortak gelecek inancıyla şekillenen, Türkiye’yi tüm unsurlarıyla birleştiren bir kimliği ifade eder. Arif Nihat Asya’nın dediği gibi, Müslümanlıkla yoğrulmuş olan Türk yurdu, bu topraklarda yaşayan herkesin ortak değeridir. Türk milleti, bu ortak değerler etrafında kenetlenerek, geleceğe daha güçlü bir şekilde yürüyecektir. Bu yürüyüşte, bilgi ve akılla pekiştirilen bir millî bilinç, Türkiye’nin en büyük güvencesi olacaktır.