Gazeteci Yazar Sedat Bozkurt, " Medya organları üzerinde siyasal iktidar elinde bulundurduğu devlet aygıtının tüm kurumlarıyla yüklendi.
Vergi cezası kesti, medya dışındaki işlerini kısıtladı, itibarsızlaştırdı. ‘Yandaş medya’ tanımı bu dönemde bazı medya mülkiyetini tanımlamak için yetersiz kaldı." dedi.
'Başkent Buluşmaları'nda devlet-birey ve sivil toplum ilişkileri masaya yatırıldı. Prof. Mustafa Erdoğan, devletin amaç olarak algılanması halinde hukukun araçsallaştırıldığına dikkat çekti. Gazeteci Sedat Bozkurt ise "Yandaş medya tanımı bu dönemde bazı medya kurumlarını tanımlamak için yetersiz kaldı." diye konuştu.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) bünyesinde faaliyet gösteren Akademik Düşünce Platformu organizatörlüğünde ilki düzenlenen ‘Başkent Buluşmaları’ Ankara’da yapılıyor. Hukuk ve Hayat Derneği ile İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin katkı verdiği Bilkent’teki toplantıda 'Devletin Otoritesi, Gücü ve Sınırları' ve 'Devlet, Birey ve Sivil Toplum' konuları ele alınıyor. Öğleden önceki 'Devletin Otoritesi, Gücü ve Sınırları' konulu oturumun moderatörlüğünü Turgut Özal Üniversitesi’nden Prof. Rıdvan Karluk yaptı. Karluk, Marthin Luther King’in 'Herşey bittiğinde düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlarız' sözünü anımsattı.
İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden Prof. Mustafa Erdoğan, hukukun üstünlüğü konusunda yaptığı sunumda devletin tüm faaliyetlerinin hukuk çerçevesinde olması gerektiğini vurgulayarak bunun keyfi yönetimi önlediğini anlattı. Kişilerin geleceklerini öngörebilmeleri gerektiği üzerinde duran Prof. Erdoğan, hukuk aracılığı ile yönetim ile hukuk yönetiminin farklı kavramlar olduğunu anlattı. Devletin her bir eyleminin belli bir kanuna dayanması gerektiğinin şart olduğunu kaydeden Prof. Dr. Erdoğan, devletin araç yerine amaç olarak görülmesi durumunda hukukun devleti bağlayan bir değer olarak görülmeyeceğinin altını çizerek şunları söyledi: "Hukuku, kendi takdirine göre belirleyeceği, kendi amacı doğrultusunda kullanmayı esas alır. Bu anlayışta, hukukun devlete üstünlüğü değil, devletin hukuka üstünlüğü esastır."
"AK PARTİ, HERŞEYİ KENDİSİ İÇİN KULLANACAĞININ İŞARETİNİ İLK KEZ STAR GAZETESİ İLE VERDİ"
FOX TV Ankara Temsilcisi Sedat Bozkurt ise 'Devlet-Medya İlişkileri' üzerinde bir sunum yaptı. Devlet ve medyanın 2 güç alanı olduğunu ve her iki gücün birbirine hakim olma isteklerinin doğal olduğunu ifade eden Bozkurt, Türk medyasının tarihsel serüvenini anlattı. Bozkurt, devletin her dönemde basını kontrol altına alma eğilimi içinde olduğunu kaydederek medya patronluğun siyasal iktidara talip olmasına en iyi iki örneğin Erdoğan ile Berlusconi olduğunu söyledi.
Bozkurt şunları kaydetti: "Star gazetesi ve Star televizyonu Uzan’ların elinde ne kadar tetikçi bir yayın organı idiyse TMSF el koyduktan sonra siyasal iktidarın elinde de aynı biçimde tetikçi bir yayın organı olarak kaldı. Ve bu ortaya AK Parti’nin medya da dahil olmak üzere hiçbir şeyi normalleştirmeyeceğini, her şeyi kendisi için kullanacağının ilk açık işareti idi. Nitekim bu süreçte kendisine mutlak bağlı olmayan, desteklemekle yetinmeyen bir süreçtir bu. Medya organları üzerinde siyasal iktidar elinde bulundurduğu devlet aygıtının tüm kurumlarıyla yüklendi. Vergi cezası kesti, medya dışındaki işlerini kısıtladı, itibarsızlaştırdı. ‘Yandaş medya’ tanımı bu dönemde bazı medya mülkiyetini tanımlamak için yetersiz kaldı."
Bugün mülkiyeti bizzat siyasal iktidarın elinde olan medya organlarından söz eden Bozkurt, medyanın görevinin devleti denetlemek olduğunu kaydetti. Devlet sırrı kavramının arkasına sığınıldığı takdirde hiçbir zaman derin devletin önüne geçilemeyeceğini vurguladı.
Vergi cezası kesti, medya dışındaki işlerini kısıtladı, itibarsızlaştırdı. ‘Yandaş medya’ tanımı bu dönemde bazı medya mülkiyetini tanımlamak için yetersiz kaldı." dedi.
'Başkent Buluşmaları'nda devlet-birey ve sivil toplum ilişkileri masaya yatırıldı. Prof. Mustafa Erdoğan, devletin amaç olarak algılanması halinde hukukun araçsallaştırıldığına dikkat çekti. Gazeteci Sedat Bozkurt ise "Yandaş medya tanımı bu dönemde bazı medya kurumlarını tanımlamak için yetersiz kaldı." diye konuştu.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) bünyesinde faaliyet gösteren Akademik Düşünce Platformu organizatörlüğünde ilki düzenlenen ‘Başkent Buluşmaları’ Ankara’da yapılıyor. Hukuk ve Hayat Derneği ile İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin katkı verdiği Bilkent’teki toplantıda 'Devletin Otoritesi, Gücü ve Sınırları' ve 'Devlet, Birey ve Sivil Toplum' konuları ele alınıyor. Öğleden önceki 'Devletin Otoritesi, Gücü ve Sınırları' konulu oturumun moderatörlüğünü Turgut Özal Üniversitesi’nden Prof. Rıdvan Karluk yaptı. Karluk, Marthin Luther King’in 'Herşey bittiğinde düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlarız' sözünü anımsattı.
İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden Prof. Mustafa Erdoğan, hukukun üstünlüğü konusunda yaptığı sunumda devletin tüm faaliyetlerinin hukuk çerçevesinde olması gerektiğini vurgulayarak bunun keyfi yönetimi önlediğini anlattı. Kişilerin geleceklerini öngörebilmeleri gerektiği üzerinde duran Prof. Erdoğan, hukuk aracılığı ile yönetim ile hukuk yönetiminin farklı kavramlar olduğunu anlattı. Devletin her bir eyleminin belli bir kanuna dayanması gerektiğinin şart olduğunu kaydeden Prof. Dr. Erdoğan, devletin araç yerine amaç olarak görülmesi durumunda hukukun devleti bağlayan bir değer olarak görülmeyeceğinin altını çizerek şunları söyledi: "Hukuku, kendi takdirine göre belirleyeceği, kendi amacı doğrultusunda kullanmayı esas alır. Bu anlayışta, hukukun devlete üstünlüğü değil, devletin hukuka üstünlüğü esastır."
"AK PARTİ, HERŞEYİ KENDİSİ İÇİN KULLANACAĞININ İŞARETİNİ İLK KEZ STAR GAZETESİ İLE VERDİ"
FOX TV Ankara Temsilcisi Sedat Bozkurt ise 'Devlet-Medya İlişkileri' üzerinde bir sunum yaptı. Devlet ve medyanın 2 güç alanı olduğunu ve her iki gücün birbirine hakim olma isteklerinin doğal olduğunu ifade eden Bozkurt, Türk medyasının tarihsel serüvenini anlattı. Bozkurt, devletin her dönemde basını kontrol altına alma eğilimi içinde olduğunu kaydederek medya patronluğun siyasal iktidara talip olmasına en iyi iki örneğin Erdoğan ile Berlusconi olduğunu söyledi.
Bozkurt şunları kaydetti: "Star gazetesi ve Star televizyonu Uzan’ların elinde ne kadar tetikçi bir yayın organı idiyse TMSF el koyduktan sonra siyasal iktidarın elinde de aynı biçimde tetikçi bir yayın organı olarak kaldı. Ve bu ortaya AK Parti’nin medya da dahil olmak üzere hiçbir şeyi normalleştirmeyeceğini, her şeyi kendisi için kullanacağının ilk açık işareti idi. Nitekim bu süreçte kendisine mutlak bağlı olmayan, desteklemekle yetinmeyen bir süreçtir bu. Medya organları üzerinde siyasal iktidar elinde bulundurduğu devlet aygıtının tüm kurumlarıyla yüklendi. Vergi cezası kesti, medya dışındaki işlerini kısıtladı, itibarsızlaştırdı. ‘Yandaş medya’ tanımı bu dönemde bazı medya mülkiyetini tanımlamak için yetersiz kaldı."
Bugün mülkiyeti bizzat siyasal iktidarın elinde olan medya organlarından söz eden Bozkurt, medyanın görevinin devleti denetlemek olduğunu kaydetti. Devlet sırrı kavramının arkasına sığınıldığı takdirde hiçbir zaman derin devletin önüne geçilemeyeceğini vurguladı.