MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, yeniden yargılama konusunda terör örgütünü saf dışı bırakacak bir formül üzerinde mutabakat sağlanması gerektiğini belirtirken, "Eğer adaletin gerçekten tecellisi isteniyorsa MHP, münhasıran milletvekilleriyle Engin Alan ve silah arkadaşlarını kapsayan çalışmalar yapılmasına katkıda bulunacaktır" dedi.
Yalçın yaptığı yazılı açıklamada, yolsuzluk ve rüşvet skandalının örtbas edilmesi için iktidar tarafından yargıda, emniyet teşkilatı ve diğer kurumlarda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şekilde kıyım başlatıldığını ifade etti. "Bu bir karşı operasyondur" diyen Yalçın, "Geçmişte orduyu kışlasına hapsetmek için yapılan tertiplerin bir benzeri, diğer güzide kurumlarımız üzerinde uygulanmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın açıklaması şöyle:
Son günlerin en önemli gündem maddesi olan yolsuzluk ve rüşvet skandalının örtbas edilmesi için iktidar tarafından yargıda, emniyet teşkilatında ve diğer kurumlarda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şekilde kıyım başlatılmıştır. Bu bir karşı operasyondur. “Paralel devlet” çığlıklarının arkasına haramiliğin teamülleri saklanmaktadır. Geçmişte orduyu kışlasına hapsetmek için yapılan tertiplerin bir benzeri, diğer güzide kurumlarımız üzerinde uygulanmaktadır.
Eskiden siyasi icraat ve kararlarda yasalara ve Anayasa’ya uygunluk aranırdı. Şimdi Anayasa ve yasalarda siyasete uygunluk aranmaktadır. HSYK’nın yapısının değiştirilme çabası da aynı amaca hizmet etmektedir. Türkiye, iktidarda tutunmak için yargı kararlarının ve yasaların siyasete uydurulduğu bir ülke hâline gelmiştir. Bu; sistemi tamamen çökertecek, AKP’nin yarattığı devlet krizini kangrene dönüştürecek bir durumdur
Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve talanın dayanağı hukuksuzluktur. Hukuku iğdiş eden girişimler yüzünden, isteyenin istediğini yapacağı bir anlayış ve siyasi gelenek yerleşecektir. Oysa Türkiye ne bir çadır devleti ne de aşiret ve cemaat terekesidir.
İktidarın sistemle bu kadar oynamasının sebebi, Cumhuriyet’i dönüştürüp içinde Türk’e has ne varsa kaldırmaktır. Türkiye, uzun bir tarih süreci sonunda oluşan Osmanlı kurumlarının yapısal özelliklerinden yararlanılarak kurulmuş bir Cumhuriyet’tir. Bu yüzden AKP, Türk milletinin egemen olmadığı bir devlet kurmak için üç bin yıllık Türk devlet geleneğini ortadan kaldırmaya azmetmiştir. Erdoğan’ın “Yeni Türkiye”den kastı budur. Onun biniciliğindeki ülke, hızla bir bedevi devleti olma yolunda ilerlemektedir.
İktidar bir çadır tiyatrosu kurmuştur; oyunun senaryosu mağduriyet ve merhamettir. Esas oğlan Başbakan, sürekli mağduriyet edebiyatı yapan merhamet dilencisi rolünü üstlenmiştir. Üzerine gelen yolsuzluk ve hırsızlık soruşturmasını savuşturmak için, sık sık yaptığı gibi mağduriyet gömleği giyip sokaklarda merhamet dilenmektedir.
Bütün bu olumsuz gelişmeler karşısında tek çıkar yol hükümetin yargı önünde aklanmasıdır. Çünkü mevcut kabinenin, kırk haramiler kabinesi olduğu şüphesi kuvvetlidir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, temsil ettiği makam gereği daha fazla ekonomik ve sosyal yıkıma yol açmadan devlet krizini sonlandırmaya odaklanmalıdır. Harami başı ne söylerse söylesin, Cumhurbaşkanı’nı
İktidar partisinin teşkilatı da çok ciddi bir yol ayrımındadır. AKP’liler ya cüzdanlarının sesini dinleyenlerin yaptığı yolsuzlukları sineye çekecekler, ya da vicdanlarının sesini dinleyip yollarını ayıracaklardır.
AKP için “Harun gibi geldiler, Karun gibi oldular.” diyenler bile tereddüt etmeden AKP’nin çıkar ve dünyalık çarkına dalmıştır. Bu nasıl cezbedici, baştan çıkarıcı bir çarktır?
17 Aralık’ta bu çarkın fettan yüzü aralanmış, failler cürmümeşhut hâlinde yakalanmışlardır
Bu hükümet, 3 Y hükümetidir. Gece yarıları parlamentodan geçirilen zıpçıktı yasalarlaYasama Yolsuzluğu, yolsuzluk soruşturmalarını baskılamak suretiyle Yürütme Yolsuzluğu,son olarak da yargının işlevine engel olunarak Yargı Yolsuzluğu sergilenmiştir. AKP kurmaylarının hayat felsefesi de bir başka 3 Y üzerine bina edilmiştir: Yeriz, Yedirmeyiz, Yargılanmayız. Başbakan’ın cambaza baktıran Bakan değişiklikleri bu gerçeği değiştirmeyecekt
Başbakan Erdoğan bundan dört yıl önceki bir konuşmasında şunları söylemiştir:
“Eğer bugün savcılarımız hâkimlerimiz üzerlerinde hiçbir baskı hissetmeden, hiçbir tehdit hissetmeden, hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorsa, bu, bugünümüz için de geleceğimizi için de güven verici bir gelişmedir.”
Ancak aynı Başbakan, oklar üzerine çevrilince “Çevir kazı yanmasın.” misali lafı döndürmüş, sözünü ettiği hâkim ve savcıları, hatta bütünüyle yargıyı hedefe koymuştur. Devlet içinde paralel devlet teşekkül ettiğinden, çeteler oluştuğundan yakınarak hedef saptırmıştır. Başbakan’ın paralel devlet dediği oluşum eğer varsa kendi devri iktidarında kurulmuştur. Şimdi ektiğini biçmektedir. Kendi kurduğu kumpas kendine dönmüştür. Millete tuzak kuranlar, aslında kendileri tuzağa düşmüşlerdir.
Dün MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan yargılanırken sessiz kalanların, hukukun nefesini enselerinde hissettiklerinde denge siyasetine tevessül etmeleri ilkesizliktir. Engin Alan üzerinden siyaset mühendisliği, ahlâksızlıktır.
Değerli Milletvekilimiz Engin Alan’ın; hırsızlık ve yolsuzlukları örtbas etmek, terör örgütü mensuplarını salıvermek için siyaset malzemesi yapılmasına izin vermeyiz. Balyoz ve Ergenekon davaları için gündeme getirilen “yeniden yargılama” konusundaki kanun teklifi, yargıyı yeni bir mayınlı tarlaya sokacak aceleci girişimdir. Bu meselenin enine boyuna düşünülmesi ve mutlaka terör örgütünü saf dışı bırakacak bir formül üzerinde mutabakat sağlanması gereklidir. Eğer adaletin gerçekten tecellisi isteniyorsa; MHP, münhasıran milletvekilleriy
Millî iradeye ipotek koyup onun üzerinden siyasî tefecilik yapan iktidara, kibirli ve kendisini vazgeçilemez görerek kişisel iradesini devlete dayatan Başbakan’a karşı MHP ve Milliyetçi-Ülküc
MHP; her zaman hak yolunda, hakikatin peşinde olmuştur; bundan sonra da Hakk’ı ve haklıyı hukukun içinde arayacak, yapılan hırsızlıkları ve yolsuzlukları unutturmayacaktı