Susmayı bilmekte marifet...
Sükut çoğu zaman bizi koruyan bir kalkan gibidir.
Ayaklar altına serilmekten korur bizi.
Şahsiyetimizi bozuk para gibi harcanmaktan korur.
Vicdanımızla baş başa kalmamızı, muhasebe ve muhakeme yapmamızı sağlar susmak…
Konuşarak anlatılmaz her şey. Bir bakış, bir duruş, bir dokunuş anlatır bazen bizi…
Bazen susmak yeter aslında.
Yunus Emre’miz ne güzel söyler:
Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz.
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.
Belli kural ve kaidelere göre kelimeleri süsleyerek ardı ardına dizdiğimiz cümleler her ne kadar marifetse de bazen susmak kadar anlam taşımaması ne garip…
Çok sık olarak kullandığımız ama içini bir türlü dolduramadığımız o kadar çok söz vardır ki; konu BEN olduğunda farklıdır, SEN olduğunda daha da farklıdır. İnsan hakları, özgürlük, barış, demokrasi vs. gibi…
BEN duygusu ve BEN kaygısı insanlar içindeki kötü huyları hortlatıyor…
BENLER’i BİZ’de bütünleştiren ‘BİZ’ kuvvetinin önüne Ben’ler geçtiği müddetçe toplumların barış, huzur ve güven içinde yaşaması çok zorlaşıyor…
YAZININDEVAMI