Avrupa Birliği nasıl doğdu, hangi savaşların ardından bu birlik düşüncesi şekillendi? Schuman Planı ve Roma Antlaşması ile başlayan birleşme süreci bugün nereye evrildi? Ortak para birimi Euro ne zaman hayata geçti, Maastricht Antlaşması ile ne değişti? Birlik hangi ülkeleri ne zaman içine aldı ve Brexit gibi gelişmeler AB’yi nasıl etkiledi? 2008 krizi, göç dalgası, pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi çoklu krizler karşısında Avrupa Birliği nasıl bir yol izliyor? Günümüzde genişleme, dijitalleşme ve iklim hedefleriyle yoluna devam eden AB'nin geleceği nasıl şekilleniyor?
Yüzyıllar boyunca savaşların gölgesinde kalan Avrupa, barış ve iş birliğini kalıcı hale getirmek için yola çıktı. Avrupa Birliği’nin tarihi, yalnızca siyasal bir birleşmenin değil, aynı zamanda ekonomik ve kültürel bir dönüşümün de hikâyesidir.
Nereden Başladı?
Avrupa Birliği’nin temelleri, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından atıldı. 1945’ten sonra Avrupa’yı etkisi altına alan yıkım, kıtada yeni bir düzen arayışına yol açtı. Fransa ve Almanya arasındaki tarihsel rekabet, üç büyük savaşla (1870, 1914, 1939) sonuçlanmış, milyonlarca insan hayatını kaybetmişti. Bu trajik geçmiş, bazı Avrupalı lider ve düşünürleri kalıcı barışın ancak siyasi ve ekonomik bütünleşme ile sağlanabileceğine ikna etti.
İlk Adım: Schuman Planı
9 Mayıs 1950 tarihinde Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Jean Monnet'nin desteğiyle bir plan açıkladı. Bu plana göre, Avrupa’daki kömür ve çelik üretimi, uluslarüstü bir kurumun kontrolünde birleştirilecekti. Böylece, savaşın hammaddeleri olan bu iki sektör, barışın teminatı haline getirilecekti. Bu plan doğrultusunda 1951 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) kuruldu. İlk üyeler Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg oldu.
Ne Zaman Ekonomik Birlik Haline Geldi?
1957’de imzalanan Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kuruldu. Amaç, malların, hizmetlerin, sermayenin ve iş gücünün serbest dolaşımını sağlayan bir ortak pazar oluşturmaktı. Aynı tarihte kurulan EURATOM (Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu) ise barışçıl nükleer enerji kullanımını koordine etmeyi hedefliyordu.
Hangi Ülkeler Ne Zaman Katıldı?
İlk genişleme 1973 yılında gerçekleşti. İngiltere, İrlanda ve Danimarka topluluğa katıldı. Bu adım, Avrupa projesinin çekim gücünü kanıtladı. Ardından Yunanistan (1981), İspanya ve Portekiz (1986) ile Avrupa Toplulukları güneye doğru genişledi. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte 1995’te Avusturya, Finlandiya ve İsveç de katılım gösterdi.
Birlik Ne Zaman "Avrupa Birliği" Oldu?
1991 Maastricht Antlaşması, Avrupa tarihinin en kritik dönüm noktalarından biridir. Bu antlaşmayla topluluk, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda siyasi bir birlik haline geldi ve "Avrupa Birliği" adını aldı. Maastricht ile Avrupa vatandaşlığı, ortak dış politika ve adalet alanlarında iş birliği gibi konular da gündeme geldi.
Euro Ne Zaman Yürürlüğe Girdi?
Avrupa Birliği’nin ekonomik bütünleşmesinin en somut adımı, ortak para birimi Euro’nun 1 Ocak 2002 tarihinde dolaşıma girmesiyle atıldı. Başlangıçta 12 ülkede kullanılan Euro, Avrupa içinde ticareti kolaylaştırdı, fiyat şeffaflığını artırdı ve ekonomik istikrarı teşvik etti.
AB Ne Zaman Zirveye Ulaştı?
2004 yılında, tarihinin en büyük genişlemesini gerçekleştiren AB, Doğu Avrupa’dan 10 yeni üyeyi bünyesine kattı. 2007’de Bulgaristan ve Romanya, 2013’te ise Hırvatistan üye oldu. Üye sayısı 28’e yükseldi.
AB Hangi Krizlerle Sarsıldı?
2008 küresel mali krizi, AB’nin ekonomik yapısını derinden etkiledi. Özellikle Yunanistan’da patlak veren borç krizi, Euro bölgesini sarsarak kurtarma paketlerinin gündeme gelmesine neden oldu. AB, bu süreçte Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM), Bankacılık Birliği gibi yeni yapılandırmalara gitti.
2015'teki göç krizi, Avrupa'nın içindeki sınır sistemlerini ve Schengen Anlaşması’nı tartışmaya açtı. Aynı yıl Türkiye ile yapılan 18 Mart Mutabakatı, göç akışını büyük ölçüde yavaşlattı.
Brexit: Birliğin İlk Ayrılığı
23 Haziran 2016’da, Birleşik Krallık’ta yapılan referandumla ülke, AB’den ayrılma kararı aldı. 31 Ocak 2020 itibariyle Brexit süreci tamamlandı. Bu, AB tarihinde ilk kez bir üye devletin Birlik’ten ayrılması anlamına geldi ve Birliğin yapısını sorgulatan bir gelişmeydi.
AB Geleceğe Nasıl Hazırlanıyor?
AB, özellikle iklim değişikliği, dijital dönüşüm ve küresel güvenlik alanlarında yeni politikalar geliştirmeye yöneldi. Lizbon Antlaşması (2009) ile AB karar alma süreçlerinde daha etkin hale geldi. 2021’de başlatılan Avrupa’nın Geleceği Konferansı (AGK) ile de AB vatandaşlarının doğrudan görüş bildirmesi sağlandı.
COVID-19 ve Rusya-Ukrayna Savaşı
COVID-19 salgını, AB'nin dayanışma reflekslerini test etti. Ortak aşı programları, kurtarma fonları ve sağlık sistemlerinin koordinasyonu ile AB, yeni bir iş birliği modeli geliştirdi.
2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, AB'nin savunma, enerji ve göç politikalarını yeniden şekillendirmesine neden oldu. Birliğin "jeopolitik bir aktör" haline gelme ihtiyacı daha da belirginleşti.
Avrupa Birliği Nereye Gidiyor?
Avrupa Birliği’nin geçmişi, savaşlardan doğan bir barış hayalinin gerçek bir siyasi ve ekonomik projeye dönüşümünün hikâyesidir. Bugün yaşanan jeopolitik krizler, küresel tehditler ve iç politik meydan okumalar karşısında AB, daha fazla bütünleşme mi, yoksa daha gevşek bir yapı mı? sorusuyla karşı karşıya. Ancak tarih gösteriyor ki, Avrupa Birliği krizlerden güçlenerek çıkmayı başaran bir yapı olmuştur.
2025’te Avrupa Birliği: Bütünleşme Süreci Devam Ediyor
Günümüzde Avrupa Birliği, her ne kadar iç politik ayrışmalar, ekonomik eşitsizlikler ve dış kaynaklı krizlerle karşı karşıya olsa da kurumsal entegrasyon, yeşil dönüşüm ve dijitalleşme alanlarında ilerlemeye devam ediyor. Özellikle 2022'de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, Birliği sadece güvenlik değil, enerji politikalarında da ortak refleks geliştirmeye yönlendirdi.
Savunma ve Güvenlikte Yeni Bir Sayfa Açıldı
2022 Versay Zirvesi ile başlayan güvenlik yapılanması süreci, 2023-2025 döneminde AB Savunma Fonu’nun artırılması, ortak askeri alımlar ve Stratejik Pusula belgesinin uygulanmaya başlaması ile güçlendi. Üye ülkeler, özellikle NATO ile eş güdüm içinde hareket ederken, Avrupa ordusu fikri yeniden gündeme geldi. Polonya, Fransa ve Almanya gibi ülkeler ortak tatbikatlar ve sınır güvenliği protokolleriyle iş birliğini artırıyor.
Genişleme Politikası Geri Döndü
Rusya tehdidi karşısında, AB genişleme sürecini canlandırdı. Ukrayna ve Moldova, 2022’de aday ülke ilan edildi. Ardından 2023 ve 2024 boyunca Batı Balkanlar’daki ülkelerle müzakereler hız kazandı. Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Karadağ ve Sırbistan’la katılım müzakerelerinde ilerleme kaydedildi. Gürcistan da aday statüsüne yaklaştı.
Bu durum, AB'nin doğuya doğru genişlemesinin jeopolitik bir zorunluluk haline geldiğini gösteriyor. Aynı zamanda, üyelik sürecinin hızlandırılması, AB kurumlarının işleyişini ve karar alma mekanizmalarını yeniden gözden geçirmesini de beraberinde getiriyor.
Ekonomi ve Sosyal Politikalar: Yeşil Mutabakatın Gölgesinde
AB, 2025 yılında da Yeşil Mutabakat (Green Deal) çerçevesinde çevreci dönüşümünü sürdürüyor. Sıfır karbon ekonomisine geçiş hedefi doğrultusunda 2030’a kadar karbon emisyonlarının %55 azaltılması ve 2050’de iklim nötr olunması planlanıyor. Bu kapsamda enerji, ulaşım ve sanayi sektörlerinde yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlar hızla artıyor.
Ancak bu dönüşüm, özellikle enerji krizinden etkilenen ve sanayi yoğun olan Doğu Avrupa ülkelerinde sosyal eşitsizlikleri de beraberinde getiriyor. AB Komisyonu, bu dengesizliği azaltmak adına Adil Geçiş Mekanizması ve Sosyal İklim Fonu gibi destek paketlerini devreye aldı.
Dijital Egemenlik ve Yapay Zekâ Politikaları
AB, son yıllarda dijital egemenlik konusunu önceliklendirdi. 2024'te yürürlüğe giren Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ve Dijital Piyasalar Yasası (DMA) ile teknoloji devlerine karşı rekabeti sağlama ve veri güvenliğini koruma adımları atıldı. Yapay zekâya dair AI Act ise 2025 itibarıyla uygulamaya girdi ve AB, dünyada yapay zekâyı yasal çerçeveye oturtan ilk yapılardan biri oldu.
Ayrıca, Avrupa bulut altyapısı GAIA-X, veri güvenliği ve bağımsız teknoloji geliştirme hedefiyle aktif olarak geliştirilmeye devam ediyor. Dijital Avro’nun pilot çalışmaları ise 2025 yılı itibarıyla bazı üye ülkelerde test ediliyor.
Aşırı Sağ ve Popülizm Tehdidi Sürüyor
Her ne kadar AB, teknik bütünleşmesini derinleştiriyor olsa da siyasi olarak kutuplaşma ve aşırı sağın yükselişi devam ediyor. Özellikle Fransa, Almanya, Macaristan ve Hollanda gibi ülkelerde milliyetçi ve göçmen karşıtı partilerin oy oranları artıyor. Bu eğilim, AB içinde ortak göç politikası, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü gibi temel değerlerin uygulanmasını zorlaştırıyor.
2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri, merkez partilerin ciddi oy kayıplarına uğradığı ve aşırı sağın sandalye sayısını önemli ölçüde artırdığı bir tablo ortaya koydu. Bu durum, AB'nin siyasi istikrarı açısından yeni sınamalar anlamına geliyor.
Göç Politikalarında Ortak Zemin Arayışı
2023’te kabul edilen Yeni Göç ve İltica Paktı, 2025 itibarıyla uygulanmaya başlandı. Bu yeni sistem, sınır ülkelerin yükünü paylaşmayı ve iltica süreçlerini hızlandırmayı amaçlıyor. Ancak bazı ülkelerin çekinceleri sürüyor. Ortak çözüm arayışları devam etse de göç konusu, AB içinde birlik ve dayanışmayı test eden başlıca konulardan biri olmaya devam ediyor.
Türkiye-AB İlişkileri Donmuş Durumda
2025 itibarıyla Türkiye-AB ilişkilerinde katılım müzakereleri hâlen duraklamış durumda. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda sınırlı temaslar olsa da siyasi koşullar ve Kıbrıs meselesi, ilişkilerin derinleşmesinin önünde engel teşkil ediyor. Taraflar arasında enerji iş birliği, göç ve ticaret alanında teknik düzeyde iş birlikleri sürse de tam üyelik perspektifi zayıflamış görünüyor.
Avrupa Birliği'nin Rotası: Dönüşüm mü, Duraklama mı?
2025 yılı itibarıyla Avrupa Birliği, dijitalleşme, iklim değişikliğiyle mücadele, güvenlik ve dış politika alanlarında daha fazla entegre olmaya çalışıyor. Ancak iç politik bölünmeler, popülizm, göç gibi konular, Birlik içi dayanışmayı zorluyor. Bir yandan dış tehditler karşısında "jeopolitik Avrupa" söylemi güç kazanırken, öte yandan "demokratik meşruiyet" ve "halkla bağların zayıflığı" eleştirileri de artıyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında Avrupa Birliği, yeni yüzyılda daha dirençli, daha yeşil ve daha dijital bir gelecek inşa etmek için yeniden yapılanma çabalarını sürdürüyor. Ancak bu geleceğin nasıl şekilleneceği, sadece Brüksel’de değil, Berlin, Paris, Varşova, Roma ve vatandaşların sandıkta vereceği kararlarda da belirleyici olacak.
Haber: Garabey
Kaynak: www.ab.gov.tr