Erkek kısırlığının ciddi bir formu olan azospermi, ejakülatta hiç sperm hücresi bulunmaması durumu olarak tanımlanıyor. Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Açıkgöz, bu durumun infertilite tanısı alan çiftlerin %10-15’ini etkilediğini belirtiyor. Genetik faktörler, hormonal bozukluklar, enfeksiyonlar ve doğumsal anomaliler azosperminin nedenleri arasında yer alıyor.
Dr. Açıkgöz, azosperminin iki ana türe ayrıldığını söylüyor:
Obstrüktif Azospermi, sperm üretiminin normal olduğu ancak sperm kanallarında tıkanıklık nedeniyle menide sperm bulunamadığı durumu ifade ederken;
Non-Obstrüktif Azospermi (NOA) ise testis dokusunda sperm üretiminin yetersiz ya da tamamen eksik olduğu daha karmaşık bir tabloyu ifade ediyor.
Bu vakalarda umut vadeden tedavi seçeneklerinden biri mikrotese olarak öne çıkıyor. Mikroskop yardımıyla yapılan bu cerrahi işlemde, testis dokusu detaylı şekilde inceleniyor ve sperm hücresi aranıyor. İşlem genellikle lokal ya da spinal anestezi altında uygulanıyor ve aynı gün taburcu olunabiliyor.
Mikrotese yönteminin başarı oranları azospermi türüne göre değişiklik gösteriyor. Obstrüktif azospermide başarı oranı %80-90’lara kadar ulaşırken, NOA’da bu oran %40-60 seviyelerinde kalabiliyor. Elde edilen spermler tüp bebek tedavisinde kullanılabiliyor ya da ileriki zamanlarda kullanılmak üzere dondurulabiliyor.
Dr. Açıkgöz, sperm bulunamayan durumlarda ise hastaların farklı tedavi alternatifleri ve gelecekteki yeni teknikler, örneğin kök hücre uygulamaları açısından değerlendirilebileceğini vurguluyor.
Bu gelişmelerle birlikte azospermi, artık çocuk sahibi olma hayallerinin önünde mutlak bir engel olmaktan çıkıyor.