Gönülden Veren Kazanır: Bugün Ne Vakfettik?
Bu mübarek Cuma gününde hutbelerimizde, İslam medeniyetinin kalbini oluşturan “vakıf” konusu ele alınıyor. Peygamberimiz (s.a.s)’in çağrısıyla başlayan bu iyilik yolculuğu, asırlardır camilerde, aşevlerinde, köprülerde ve kütüphanelerde hayat buldu. Peki biz bugün neyimizi Allah yoluna vakfediyoruz? Gözümüzün sevdiğini, kalbimizin kıyamadığını insanlığın hizmetine sunabiliyor muyuz?
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in Medine’deki su sıkıntısına çare ararken vakıf kültürünü başlatması, İslam medeniyetinde hayırseverliğin temellerini atmıştır. Hz. Osman’ın Rûme Kuyusu’nu Müslümanların hizmetine sunmasıyla başlayan bu miras bugün hâlâ yaşamaya devam ediyor. Peki, vakıf bilinci günümüzde nasıl yaşatılıyor ve biz bu bilinçle neler yapıyoruz?
Vakıf: İyiliğin Kurumsal Hâli
Vakıf, sahip olunan değerleri Allah rızası için toplumun hizmetine sunmaktır. Kur'an-ı Kerim’de “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe erişemezsiniz” (Âl-i İmrân, 92) ayetiyle emredilen infak, en değerli olandan vermeyi öğütler. Vakıf bu anlayışın kurumsal hâlidir. Sadece fazla olandan değil, kıymetli olandan vererek insanlığa hizmet etmek, ebedi bir hayır kapısıdır.
Tarihten Günümüze Vakıf Medeniyeti
İslam medeniyeti bir vakıf medeniyetidir. Ecdadımız camiler, medreseler, hastaneler, kervansaraylar ve aşevleri gibi sayısız vakıf eseri inşa ederek, hayrın ölümsüz örneklerini bırakmıştır. Bu eserler sadece mimari yapılar değil, iyilikle yoğrulmuş birer iman mühürleridir. Peygamberimiz (s.a.s), “Kişinin kendi malı, ölümünden önce hayır yoluna harcayıp vakfettiği malıdır” buyurmuş ve bu anlayış Müslüman toplumların temel değerlerinden biri hâline gelmiştir.
Vakıf Gelirini Zayi Etmek Büyük Bir Vebaldir
Vakıf eserleri ve gelirleri, bağışlayanların Allah’a adadığı kutsal emanetlerdir. Bu gelirleri amacı dışında kullanmak, sadece bağış sahibine değil, tüm topluma yapılan bir ihanettir. Eski vakfiyelerde sıkça geçen “Vakıf gelirini haksız olarak yiyenlere Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin ve tüm Müslümanların laneti olsun” ifadesi bu sorumluluğun ne kadar ağır olduğunu gösterir.
Günümüzde Vakıf Maskesiyle Zarar Veren Yapılar
Ne yazık ki, günümüzde bazı vakıf ve dernek görünümlü yapılar, milletimizin inançlarına ve kültürüne zarar veren faaliyetlerde bulunmaktadır. Eğitim, kültür ve sanat adı altında kimi oluşumlar, gençlerin zihin dünyasını saptırmakta, dijital mecralarda aile yapısını ve manevi değerleri hedef almaktadır. Oysa İslam’a göre, hiçbir faaliyet Allah’ın emir ve yasaklarıyla çelişemez. Fıtratı bozan, ahlakı çökerten her adım, vakıf kisvesiyle yapılsa bile, asla meşru sayılamaz.
Hayrın Anahtarı, Şerrin Kilidi
Gerçek vakıf yapıları, hayrın anahtarı ve şerrin kilidi olarak topluma hizmet eder. Her bir mümin, “Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz” (Bakara, 110) ayetine göre hareket ederek, iyiliği kalıcı kılmalıdır. Gelecek nesillere ulaşacak bir vakıf eseri bırakmak, yeryüzünde iyiliğin yayılması için birer mühür bırakmaktır.
Son Söz: Mal Değil, Hayır Kalır
Peygamber Efendimiz (s.a.s), “İnsanoğlu ‘Malım, malım!’ deyip durur. Ey insanoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya hayır yapıp ahirete gönderdiğinden başka malın mı var?” buyurarak, malın değil yapılan hayrın baki olduğunu vurgulamıştır. Bu Cuma, her birimiz kendimize şu soruyu soralım: “Ben neyi vakfediyorum?”
Haber Kaynağı: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Haber: Kapsamhaber