Türk milliyetçiliğinin doktriner lideri, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurucusu ve ilk Genel Başkanı Alparslan Türkeş, vefatının 28. yılında Türkiye’nin dört bir yanında dualarla anılıyor.
1917 yılında Kıbrıs’ta dünyaya gelen Alparslan Türkeş, çocukluk yıllarını millî değerler ve vatan sevgisiyle şekillendirdi. Henüz genç yaşta Türkiye’ye göç eden ailesiyle İstanbul’a yerleşti. Burada Kuleli Askerî Lisesi’ne kaydoldu. Ardından Harp Okulu ve Harp Akademisi’nde üstün başarı göstererek Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katıldı. Genç yaşından itibaren, Türk milletinin bekası için devletin çeşitli kademelerinde görev aldı.
Çileli Bir Davanın Öncüsü: 1944 Türkçülük-Turancılık Davası
1944 yılında yaşanan Türkçülük-Turancılık Davası, Alparslan Türkeş’in hayatında dönüm noktası oldu. Genç bir üsteğmen olarak gözaltına alındı, sorgulandı ve hapis cezası aldı. Tabutluklara atılan milliyetçi kadrolar arasında yer aldı. Mahkeme salonunda yaptığı etkili savunmayla hafızalara kazındı:
‘Bana vatan hainliği isnat edildi. Ben yeryüzünde her şeyden çok vatanımı ve milletimi severim.’
Daha sonra Askeri Yargıtay tarafından beraat eden Türkeş, bu sürecin ardından da millî mücadeleden geri adım atmadı. 1950’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde askerî eğitim aldı, Pentagon’da görev yaptı. NATO Türk Temsil Heyeti’nde yer aldı. Dönemin Soğuk Savaş koşullarında milliyetçi bir perspektifle devlet hizmetine devam etti.
27 Mayıs ve Sonrası: Sürgünle Başlayan Sivil Siyaset
1960 yılında gerçekleştirilen 27 Mayıs askerî müdahalesinde, radyo aracılığıyla ihtilal bildirisini okuyan isim Kurmay Albay Alparslan Türkeş oldu. Ancak Milli Birlik Komitesi içindeki fikir ayrılıkları nedeniyle 13 Kasım 1960’ta “ondörtler” olarak bilinen bir grup subayla birlikte tasfiye edildi. Bu süreçte Hindistan’a büyükelçilik müşaviri olarak gönderildi ve 2,5 yıl boyunca yurda dönmesine izin verilmedi.
1963 yılında Türkiye’ye döndü. Artık kararını vermişti: Mücadele artık siyaset alanında sürdürülecekti. Bu doğrultuda önce Huzur ve Yükseliş Derneği’ni kurdu. Ardından Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne katıldı.
MHP'nin Doğuşu ve Ülkücü Hareketin Yükselişi
1965 yılında CKMP’nin genel başkanı oldu. 1969 yılında partinin ismini Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirdi. Aynı yıl partinin simgesi Üç Hilal olarak belirlendi. Bu, yalnızca bir isim ve logo değişimi değil, aynı zamanda bir ideolojik inşa süreciydi. Dokuz Işık Doktrini’ni ortaya koyarak Türk milliyetçiliğini sistematik ve doktriner bir çerçeveye oturttu.
Üniversitelerde ve gençlik içerisinde yayılan Marksist ve bölücü ideolojilere karşı, Ülkü Ocakları’nın teşekkülünde öncülük etti. Bu yapı kısa sürede Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı ve ülkücü gençlik arasında fikrî bir dirilişin sembolü oldu.
Çalkantılı Yıllar: 12 Eylül Süreci ve Zor Zamanlar
1970’li yıllarda Türkiye'de ideolojik kamplaşmanın zirveye ulaştığı dönemde, MHP önemli bir siyasi aktör haline geldi. Türkeş, 1975-1977 ve 1977 yıllarında kurulan Milliyetçi Cephe Hükümetlerinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı.
Ancak artan sokak olayları ve siyasi kriz, 12 Eylül 1980 darbesine zemin hazırladı. Bu süreçte Başbuğ Türkeş tutuklandı, Mamak Cezaevi’nde ve ardından çeşitli askerî tesislerde 4,5 yıl tutuklu kaldı. Hakkında idam talep edildi. 1985 yılında beraat etti ve cezaevinden çıktı.
Siyasete Dönüş ve Son Dönem
1987 yılında yapılan anayasa referandumu sonucu Türkeş’in siyaset yasağı kalktı. Aynı yıl Milliyetçi Çalışma Partisi’nin başına geçti. 1991 yılında Refah Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile yapılan ittifakla Yozgat milletvekili seçildi. Meclis’te özellikle bölücü terörle mücadele konusunda en sert ve net tavır alan liderlerden biri oldu.
1992 yılında partinin adı yeniden Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirildi. MHP, bu yıllarda yeniden halkla kucaklaştı ve ülkücü kadrolar, Türk siyasetine yön veren unsurlar hâline geldi.
Vefatı ve Ardında Bıraktığı Miras
4 Nisan 1997 tarihinde Ankara’da geçirdiği kalp krizi sonucu vefat eden Alparslan Türkeş, binlerce seveninin katıldığı cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı. Anıt mezarı Ankara Beştepe’de, binlerce kişinin her yıl ziyaret ettiği bir yer hâline geldi.
Ardında onlarca eser bıraktı: Dokuz Işık, 1944 Milliyetçilik Olayı, Yeni Ufuklara Doğru, Bunalımdan Çıkış Yolu, 12 Eylül Adaleti, Gönül Seferberliği, Sistemler ve Öğretileri gibi kitapları hâlâ ülkücü camiada temel kaynaklar olarak okunmaya devam ediyor.
Alparslan Türkeş’in vefatının 28. yılında, Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları başta olmak üzere milliyetçi camia tarafından çeşitli anma programları düzenleniyor. Başbuğ’un mezarı başında dualar okunuyor, sempozyumlar ve etkinliklerle fikirleri yaşatılıyor.
Türk siyasi tarihine damga vuran bu lider, aradan geçen yıllara rağmen hâlâ "kimliğiyle değil, kişiliğiyle lider" arayan nesillerin rehberi olmaya devam ediyor.