Artvin Cankurtaran Ormanı’nda ağaç kesim ihalesini alan bir şirketin yetkilisi tarafından açılan ateş sonucu doğa savunucusu Reşit Kibar’ın hayatını kaybetmesi, çevre politikalarının ve devletin çevreyi koruma görevine dair soruları yeniden gündeme taşıdı. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. Maddesi, çevreyi koruma yükümlülüğünü devlete verirken, yurttaşlara sağlıklı ve yaşanabilir bir çevrede yaşama hakkı tanıyor. Ancak bu acı olay, devletin çevreyi koruma görevini yeterince yerine getirip getirmediği konusunda ciddi eleştiriler doğuruyor.
Devletin Çevreyi Koruma Sorumluluğu ve İhlaller
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. Maddesi, çevrenin korunmasının devletin asli görevlerinden biri olduğunu belirtir. Ancak, Artvin Cankurtaran Ormanı'nda yapılması planlanan mesire alanı projesi kapsamında gerçekleştirilen ağaç kesimleri, doğal kaynakların ticarileştirilmesi ve toplumun ortak varlıklarının rant projelerine kurban edilmesi tartışmalarını beraberinde getiriyor. Bu projeler, devletin çevre koruma sorumluluğunu yerine getirmediği yönündeki eleştirileri güçlendiriyor. Üstelik, doğayı savunan vatandaşların hayatlarını riske atarak mücadele etmek zorunda kalmaları, devletin vatandaşlarının çevreyi koruma çabalarına nasıl karşılık verdiğini sorgulatıyor.Halkın Rızası ve Yatırım Planlarının Şeffaflığı
Kamu yöneticilerinin doğa savunucularını ve rant odaklarını karşı karşıya getirdiği bu gibi olaylar, karar alma süreçlerindeki eksikliklerin altını çiziyor. Çevreyle ilgili projelerde halkın rızası ve şeffaflık ilkesi büyük önem taşırken, Cankurtaran Ormanı'nda yaşananlar bu ilkelerin hiçe sayıldığını gösteriyor. Bölge halkının rızası alınmadan yapılan projelerin doğurduğu sonuçlar, toplumun ortak varlıklarının bireylerin kârına feda edilip edilmediği sorusunu gündeme getiriyor.Ağaç Kesimi Rant Mı, Kamu Yararı Mı?
Cankurtaran Ormanı’nda yapılan ağaç kesim ihalesi, bu projenin kamu yararına mı, yoksa ticari kazanç amacıyla mı yapıldığını tartışmaya açtı. Mesire alanı gibi projeler, doğanın korunması ve sürdürülebilirliği ilkelerine uygun şekilde mi gerçekleştiriliyor, yoksa sadece kısa vadeli ekonomik çıkarlar mı gözetiliyor? Bu noktada yetkililer, çevresel ve toplumsal etkileri göz ardı ederek, sadece rant projelerine kapı açan bir politika mı izliyor?Sorumluluk Çağrısı ve Anayasaya Sadakat
Anayasanın 56. Maddesi, çevrenin korunmasının sadece bir hak değil, aynı zamanda bir görev olduğunu belirtir. Ancak, Cankurtaran Ormanı'nda yaşanan bu trajik olay, devletin ve yetkililerin anayasal sorumluluklarına ne kadar sadık kaldığını sorgulatıyor. Doğal kaynakları koruma adına hayatını kaybeden Reşit Kibar’ın ölümü, bu sorumluluğun ne derece yerine getirildiğine dair derin bir üzüntü ve öfke yaratıyor. Yetkililerin bu olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yaparak sorumluları adalet önüne çıkarması, toplumun beklentileri arasında.Sonuç olarak, çevreyi koruma görevini yerine getirmeyen her girişim ve proje, toplumsal vicdanı yaralayacak ve doğanın ticarileştirilmesine karşı büyük bir tepki doğuracaktır. Artvin Cankurtaran Ormanı gibi doğal zenginliklerin korunması, sadece bugünün değil, geleceğin de sorumluluğudur.