Son yıllarda toplumsal ve bireysel düzeyde tartışma konusu olan "cinsiyet değiştirme" meselesi, yalnızca modern tıbbın değil, aynı zamanda etik ve dinî değerlerin sınırlarını da zorlamaktadır. İnsanın yaratılışına müdahale anlamına gelen bu girişimler, dinî öğretiler ışığında büyük bir günah olarak değerlendirilmektedir. Bu yazıda, İslam başta olmak üzere farklı dinlerin ve ahlaki perspektiflerin cinsiyet değiştirme konusuna yaklaşımını derinlemesine ele alacağız.
Hristiyanlıkta insanın yaratılışı Tanrı’nın kutsal bir düzeni olarak kabul edilir. Katolik Kilisesi, cinsiyet değiştirme ameliyatlarını Tanrı’nın iradesine aykırı bir davranış olarak değerlendirir. Papa Francis, “Yaratılışı değiştirmeye yönelik her girişim, Tanrı’nın iradesine karşı bir isyandır,” diyerek bu tür müdahalelere karşı çıkmıştır.Yahudilik:
Yahudi inancında da insan bedeni, Tanrı’nın kutsal bir emaneti olarak görülür. Yahudi hukukuna göre, beden üzerinde yapılan radikal değişiklikler, Tanrı’ya ve onun yaratışına bir hakaret olarak kabul edilir. Yahudi geleneği, insanın doğuştan gelen özelliklerini kabul etmesini ve bu özellikler doğrultusunda yaşamasını öğütler.Hinduizm ve Budizm:
Hinduizm ve Budizm gibi doğu inançlarında da insanın doğal yapısına müdahale etmek, karma dengesini bozacağı ve ruhsal dengeyi olumsuz etkileyeceği için sakıncalı görülür. Bu inanç sistemleri, insanın bedeniyle barışık olmasını ve doğal düzenle uyum içinde yaşamasını öğütler.
İslam’a Göre Cinsiyet ve Yaratılışın Dokunulmazlığı
İslam dini, insanı hem fiziksel hem de manevi yönleriyle mükemmel bir varlık olarak tanımlar. Allah (c.c.), insanı erkek ve kadın olarak yaratmış ve bu düzenin korunmasını emretmiştir. Bu düzen, yalnızca bireysel mutluluğu değil, aynı zamanda insan neslinin devamını sağlayan toplumsal bir nizamı da ifade eder. Kur’an-ı Kerim, yaratılışı değiştirme girişimlerinin şeytanın bir vesvesesi olduğunu açıkça ifade eder:“Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım... Onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” (en-Nisâ, 4/119)Bu ayet, insanın yaratılışına yönelik her türlü müdahalenin şeytani bir vesvese olduğunu ve Allah’ın iradesine aykırı olduğunu vurgulamaktadır. İslam, insanın doğuştan getirdiği biyolojik ve genetik cinsiyetine müdahale edilmemesi gerektiğini açıkça belirtir. Hz. Peygamber de bu konuda net bir tavır sergilemiş, karşı cinse benzemeye çalışan erkek ve kadınları lanetlemiştir:“Kadına benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara Allah lanet etsin.” (Buhârî, Libâs, 61-62)Cinsiyet Değiştirme ve Günahın Boyutları
İslam’a göre, biyolojik cinsiyeti değiştirme girişimleri hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük bir günah olarak kabul edilir. Cinsiyet değiştirme ameliyatını yaptıran kişiler kadar bu ameliyatı gerçekleştiren doktorlar da bu günaha ortak olur. Çünkü bu tür müdahaleler, Allah’ın insana verdiği bedeni ve ruhu değiştirmeye yönelik bir isyan olarak görülmektedir. Üstelik, bu ameliyatların ardından kişinin genetik ve biyolojik cinsiyetinin değişmediği bilimsel bir gerçekliktir. Bu da, yapılan müdahalelerin yalnızca yüzeysel ve geçici olduğunu göstermektedir.Diğer İnançların Bakış Açısı
Hristiyanlık:Hristiyanlıkta insanın yaratılışı Tanrı’nın kutsal bir düzeni olarak kabul edilir. Katolik Kilisesi, cinsiyet değiştirme ameliyatlarını Tanrı’nın iradesine aykırı bir davranış olarak değerlendirir. Papa Francis, “Yaratılışı değiştirmeye yönelik her girişim, Tanrı’nın iradesine karşı bir isyandır,” diyerek bu tür müdahalelere karşı çıkmıştır.Yahudilik:
Yahudi inancında da insan bedeni, Tanrı’nın kutsal bir emaneti olarak görülür. Yahudi hukukuna göre, beden üzerinde yapılan radikal değişiklikler, Tanrı’ya ve onun yaratışına bir hakaret olarak kabul edilir. Yahudi geleneği, insanın doğuştan gelen özelliklerini kabul etmesini ve bu özellikler doğrultusunda yaşamasını öğütler.Hinduizm ve Budizm:
Hinduizm ve Budizm gibi doğu inançlarında da insanın doğal yapısına müdahale etmek, karma dengesini bozacağı ve ruhsal dengeyi olumsuz etkileyeceği için sakıncalı görülür. Bu inanç sistemleri, insanın bedeniyle barışık olmasını ve doğal düzenle uyum içinde yaşamasını öğütler.
Cinsiyet Değiştirmenin Psikolojik ve Sosyal Sonuçları
Cinsiyet değiştirme girişimleri, bireyler üzerinde ağır psikolojik ve sosyal sonuçlar doğurabilir. Araştırmalar, cinsiyet değiştirme ameliyatlarının ardından depresyon, yalnızlık, kimlik karmaşası ve intihar eğilimlerinin arttığını göstermektedir. Bu durum, cinsiyet değiştirmenin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda derin manevi ve psikolojik bir travmaya yol açtığını kanıtlamaktadır.Bunun yanı sıra, cinsiyet değiştirme ameliyatları toplumsal düzeyde de ciddi etkiler yaratmaktadır. Aile yapısının zedelenmesi, toplumsal normların bozulması ve insan neslinin devamına yönelik tehditler, bu tür müdahalelerin en belirgin sonuçları arasında yer almaktadır. İslam, bu nedenle, insanın yaratılışına uygun bir şekilde yaşamasını emreder ve toplumun düzenini bozan her türlü davranışı yasaklar.Cinsiyet Değiştirme: Yaratılışa Saygısızlık
Cinsiyet değiştirme girişimleri, insanın yaratılışına ve fıtratına yapılan büyük bir saygısızlık olarak değerlendirilmektedir. İslam başta olmak üzere birçok dinî inanç, bu tür müdahaleleri yasaklamış ve insanın yaratılışına uygun bir şekilde yaşamasını emretmiştir. İnsan, Allah’ın kendisine verdiği bedeni ve ruhu bir emanet olarak görmeli ve bu emanete saygı göstermelidir. Cinsiyet değiştirme gibi radikal müdahaleler yerine, bireylerin biyolojik cinsiyetlerini kabullenmeleri ve bu doğrultuda ruhsal destek alarak yaşamlarına devam etmeleri önerilmektedir.Allah’ın yarattığı düzeni değiştirmeye yönelik bu tür girişimler, birey ve toplum üzerinde olumsuz etkiler bırakmakla kalmaz, aynı zamanda ilahi iradeye karşı bir isyan niteliği taşır. İnsanın yaratılışını olduğu gibi kabul etmesi, hem dünya hem de ahiret saadeti için vazgeçilmez bir ilkedir.Cinsiyet Değiştirme Konusuna İlim Adamlarından Eleştiriler
- Ameliyatın Geri Dönüşsüz Sonuçları:
Birçok tıp bilim insanı, cinsiyet değiştirme ameliyatlarının birey için geri dönüşü olmayan fiziksel ve biyolojik değişimlere yol açtığını ve bu nedenle bu kararın çok dikkatli alınması gerektiğini savunur. Özellikle biyolojik cinsiyeti değiştirmenin tamamen mümkün olmadığı, bireyin genetik ve biyolojik yapısının ameliyatla değişmediği sıklıkla vurgulanmaktadır. - Psikolojik ve Sosyal Sorunlar:
Cinsiyet değiştirme ameliyatı sonrası bireylerin yaşadığı psikolojik sorunların tamamen ortadan kalkmadığını savunan araştırmalar da mevcuttur. İsveç’te yapılan uzun vadeli bir çalışma, cinsiyet değiştiren bireylerin intihar riskinin toplumun genelinden çok daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, ameliyatın her zaman bireyin sorunlarını çözmediğini ve başka destek mekanizmalarına ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. - Çocuklarda ve Ergenlerde Tartışmalı Müdahaleler:
Tıp camiasında en çok tartışılan konulardan biri de, çocuklar ve ergenler üzerindeki cinsiyet değiştirme müdahaleleridir. Çocukların gelişim süreçlerinde kimliklerini keşfetmeleri gerektiği ve erken yaşta yapılan müdahalelerin bireyde ileride pişmanlık ve psikolojik sorunlara yol açabileceği belirtilmektedir. Bu konuda İngiltere'deki Tavistock Kliniği’nin kapatılma süreci, çocuklara yönelik erken müdahalelerin tartışmalı doğasını bir kez daha gözler önüne sermiştir.