“Kamu kurumlarına ve kurumların taşra teşkilatlarına sendika görünümlü, vakıf görünümlü, cemiyet görünümlü çeteler yuvalanmış! Bunların tek derdi, makam, mevki dünyalık..! Bu çeteler biliyor ki; Yenikapı Ruhu kamuda yerleşirse arpaları azalacak.”
“Teröre karşı yürütülen mücadeleyi ancak demeden, şartsız, şüphesiz destekliyoruz. “
“Hakkı tutup kaldırmanın bir bedeli varsa, o bedeli öderiz. Milletimiz bu bedeli ödemeye razı olduğu sürece de, ülkemiz asla bölünmez.”
Türk Eğitim-Sen 2. Grup İlçe Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantısına yüksek katılım dikkat çekti. İstişare toplantısına; Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yöneticileri, İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz, Kıbrıs Türk Memur-Sen Genel Başkanı Kaan Mındıkoğlu ve Yönetim Kurulu, şube başkanları, ilçe temsilcileri ve ilçe yönetim kurulu üyeleri katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk yaptı.
Türkiye’nin içinde bulunduğu zor şartlardan bahseden Koncuk, yurt içi ve yurtdışında şehit olanlara Allah’tan rahmet ve Türk milletine başsağlığı diledi.
Hataların bedellerinin de büyük olduğunun altını çizen İsmail Koncuk;. “Çözüm sürecinde yapılan hatalar milletimizin geleceğini doğrudan etkilemiştir, dolayısıyla görmezden geleceğimiz ya da ucuz bir hata değildir. Yüzlerce evladımızın şehadetine mal olan bir hatadan bahsediyorum. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak, o gaflet sürecinin içinde olmadık. O tarihte ne dediysek, bugün de aynı şeyleri söylüyoruz” dedi.
Koncuk; “Kamu kurumlarına ve kurumların taşra teşkilatlarına sendika görünümlü, vakıf görünümlü, cemiyet görünümlü çeteler yuvalanmış! Bunların tek derdi, makam, mevki dünyalık..!
… Yenikapı Ruhu kamuda Vatansever olmayanlar İstiklal Marşı törenlerine karşı çıkan, hatta çocuklar soğukta üşüyor diye İstiklal Marşı okutulmasın, İstiklal Marşı törenlerine katılım zorunlu olmasın diyenlerdir; bölücüler rahatsız oluyor diye Andımız kaldırılırken alkışlayanlardır; ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ sözünü duyunca kuyruğuna basılmış gibi tüyleri diken diken olanlardır.”dedi.
İsmail Koncuk konuşmasını şöyle sürdürdü:
Kamu-Sen’in mücadelesi bu zemine oturmuş bir mücadeledir. Her bir arkadaşımızın burada olma sebebinin iyi etüt etme, idrak etme ve topluma anlatma sorumluluğu vardır. Bu nedenle buradayız ve beraberiz. Teferruatlara boğulmadan, meseleleri inat haline getirmeden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceğinin bizim ve evlatlarımız için ne kadar önemli olduğunun şuurunda olarak ve bu milletin yüzyıllardan beri taşıdığı kıymetleri bugün ilelebet var olacak. değerler olarak görerek bu mücadelenin içerisinde olmamız lazım.
Bir siyasi iktidar, olayları darbecilerin değerlendirdiği gibi değerlendiremez. Siyasi iktidarlar, seçilmiş iktidarlardır. Dolayısıyla hukuk, demokrasi ve insan hakları içerisinde kalmalıdırlar.
15 Temmuz’dan bu yana kamuda yaşananların yürek burkan bir hal aldığını bildiren Koncuk, siyasi iktidarın açığa almalarda, meslekten ihraçlarda hukuk, demokrasi ve insan hakları içinde kalması gerektiğini belirtti. Suçlu ile suçsuzun ayırt edilmesi gereken bir mekanizmanın oluşturulması gerektiğini ifade eden Koncuk, şunları söyledi: “15 Temmuz’un müsebbilerinin yanında hiçbir zaman olmadık. Ne 15 Temmuz öncesinde, ne de 17-25 Aralık öncesinde. Yolumuz bunlarla hiçbir zaman kesişmedi. Hatta geçmişte de bu yapıyı hep dış kaynaklı bir proje olarak gördük. 15 Temmuz’u yapan darbeci zihniyet, bu milletin değerleri ile barışık olmayanlar, geleceğine ihanet edenlerdir ve Türk milletinin düşmanları ile kol kola girmişlerdir.
Hayatımızın hiçbir döneminde Fetöcüleri savunmadık. Ancak bu iş, Fetöcüleri cezalandırmanın çok ötesine geçti. Kantarın topuzu kaçtı. Türkiye Kamu-Sen olarak en baştan bu yana ‘hukuk içerisinde kalın, suçluyu suçsuzu ayırt edebilen bir mekanizma oluşturalım, geniş kapsamlı soruşturma yapılsın’ diyoruz. Mesela bylock kullananların konuşmaları ortaya çıkarılsın. Kişi buna itiraz dahi edemez, çünkü suçu sabittir. Buna kimsenin bir sözü olmaz. Ama sen kişiyi bylock kullanmaktan alırsan, o da ‘bu numara benim üzerime ama başka biri kullanıyor, belgeleri bunlar’ derse, hatta o belgelerle savcılığa suç duyurusunda bulunmuş ise, kişi suçsuzluğunu ispat ediyor demektir. Buna rağmen bu kişi açığa alınmış durumda. Ya da bir bankada hesap açtığı için açığa alınanlar, sonrasında göreve iade edilenler var. MEB’de son olarak 1980 personel daha açığa alındı. Bir kısmı da önceden açığa alınıp, göreve iade edilmişti, şimdi tekrar açığa alındılar. Neden? Göreve iade etmiştin.
Bu konuda zaman zaman bizi anlamak istemeyenler de çıkabilir. Hayatımızın hiçbir döneminde Fetöcüleri savunmadık. Ancak bu iş, Fetöcüleri cezalandırmanın çok ötesine geçti. Kantarın topuzu kaçtı. Şimdi bunları anlatmayalım mı? Kamu çalışanlarını bankada hesap açtığı için açığa alıyorlar, sonra da ‘17- 25 Aralık’tan sonra uyarmıştık’ diyorlar. Milleti uyaracağınıza bankayı kapatsaydınız, bankanın kapısına kilit vursaydınız. Bunların hiçbiri Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmış suçlar içerisine girmiyor. TCK’da hangi eylemin suç olduğu tek tek anlatılmış.
Bakınız; Türk milletinin, İslam dünyasının bir özelliği var: Millet olarak her Allah diyenin peşinden koşuyoruz, sorgulamıyoruz. İslam Dünyası bir dönem İngiliz Lawrence’nin peşinden de gitmedi mi? Bazı vatandaşlarımız da bu din istismarcılarına inandı, onların gerçek yüzünü göremedi. Allah diyeni elbette seveceğiz. Manevi hayata son derece saygılıyız. Ancak ‘Allah diyor, peki benim dini duygularımı istismar ediyor mu?’ sorusunu da soracağız.
Bizim de teşkilatımızdan da açığa alınanlar, ihraç edilenler oldu. Hani pisliğe taş atarsınız, üzerinize sıçrar ya tam o noktadayız. Hiçbir zaman bunlarla birlikte olmadık ama bankaya para yatırdığı ya da çocuğunu bu okullara gönderdiği için Türkiye sevdalısı birçok dava arkadaşımızın üzerine bu pislik bulaştı. Şunu söylüyorum; meslekten ihraç edecekseniz, suçunu ispat ettikten sonra ihraç edin. Aksi halde bir zulümle karşı karşıya kalırız.”
Her zaman hakkı savunacağız, hakkı seslendireceğiz, hakkı tutup kaldıracağız.
Koncuk sözlerine Mehmet Akif Ersoy’un şiiriyle devam etti: “Mehmet Akif Ersoy’un bir şiirinde dediği gibi;
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Her zaman hakkı savunacağız, hakkı seslendireceğiz, hakkı tutup kaldıracağız. Bakınız; doğruyu yapmamanın bedelini evlatlarımız ödüyor; El Bab’da, Kayseri’de, İstanbul’da şehitlerimiz bedel ödedi. Ecdadınız Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Malazgirt’te, Mohaç’ta bedel ödedi. Asırladır bu millet bedel ödüyor. Hakkı tutup kaldırmanın bir bedeli varsa, o bedeli öderiz. Milletimiz bu bedeli ödemeye razı olduğu sürece de, ülkemiz asla bölünmez. Ama haktan vazgeçilirse, adaletten şaşılırsa, işte o zaman korkun. Allah’a şükürler olsun, sizin gibi hakkı tutup kaldırma iddiasındaki insanların varlığı geleceğimiz için bizleri umutlandırıyor. Allah hepinizden razı olsun.
Eğer Türkiye’de sağlam bir sendikal mücadele gerekiyorsa ve bu sendikal mücadeleyi veren birileri varsa, onlara destek olmak lazım. Marifet iltifata tabidir.
“Teröre karşı yürütülen mücadeleyi ancak demeden, şartsız, şüphesiz destekliyoruz. “
“Hakkı tutup kaldırmanın bir bedeli varsa, o bedeli öderiz. Milletimiz bu bedeli ödemeye razı olduğu sürece de, ülkemiz asla bölünmez.”
Türk Eğitim-Sen 2. Grup İlçe Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantısına yüksek katılım dikkat çekti. İstişare toplantısına; Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yöneticileri, İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz, Kıbrıs Türk Memur-Sen Genel Başkanı Kaan Mındıkoğlu ve Yönetim Kurulu, şube başkanları, ilçe temsilcileri ve ilçe yönetim kurulu üyeleri katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk yaptı.
Türkiye’nin içinde bulunduğu zor şartlardan bahseden Koncuk, yurt içi ve yurtdışında şehit olanlara Allah’tan rahmet ve Türk milletine başsağlığı diledi.
BU ÜLKENİN GERÇEK SAHİPLERİYİZ
Genel Başkan Koncuk, ülkenin ülkemizin birlik ve beraberliği, bölünmez bütünlüğü için her zaman fedakârlık yaptıklarını, yine bu uğurda kendilerine düşen görev ne ise aynı şekilde yapmaya hazır olduklarını ve davranmaya devam edeceklerini söyledi. Bu ülke bizim olduğunu belirten Koncuk; “Ülkemizin gerçek sahipleri bizleriz. Bu ülkenin gerçek sahipleri olduğumuz için yaşanılan acılar da bizi doğrudan ilgilendiriyor. Elbette sevinçleri herkes paylaşır ama mesele acıları da paylaşabilmektir. Mesele bedel ödemeye hazır olmaktır. Burada bulunan insanların temel özelliği; bu ülkenin, bu milletin geleceği için bedel ödemeye hazır olmasıdır. Bizim en büyük farkımız budur. Tüm şehitlerimizi minnetle, rahmetle yâd ediyorum.” dedi.Hataların bedellerinin de büyük olduğunun altını çizen İsmail Koncuk;. “Çözüm sürecinde yapılan hatalar milletimizin geleceğini doğrudan etkilemiştir, dolayısıyla görmezden geleceğimiz ya da ucuz bir hata değildir. Yüzlerce evladımızın şehadetine mal olan bir hatadan bahsediyorum. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak, o gaflet sürecinin içinde olmadık. O tarihte ne dediysek, bugün de aynı şeyleri söylüyoruz” dedi.
AKİL ADAMLIK TEKLİFİNİ REDDETTİK
Kendilerine Akıl Adamlık teklifi yapıldığını belirten Koncuk şöyle konuştu: “Teşkilatımız çözüm sürecini reddetmişti. Bunun bir çözüm olmayacağını, kardeşlik, barış projesi olarak adlandırılan bu projenin bir yutturmacadan ibaret olduğunu ifade etmiştik. Hatırlanacağı üzere o süreçte akil adamlar heyeti kurulmuştu. Şahsıma da akil adamlık teklif etmişlerdi ve ben bu teklifi reddetmiştim. Biz neden akil adamlık teklifini reddetmiştik? Memleketimiz için hayırlı bir faaliyet olsa idi, biz o faaliyetin içinde düşünmeden yer alırdık, buna onay verirdik. Akil adamlar heyetinin görevi, PKK denilen illeti topluma sempatik bir örgüt olarak sunmaktı. Belki de bu sözümden akil adamlar heyetinde olan insanlar alınabilirler. Elbette bu heyetin içerisinde iyi niyetli olan insanlar da vardı ama bu heyetin kurulmasının temel amacı, PKK terör örgütünü sempatik bir örgüt olarak millete takdim etmek ve bölücü örgütü daha itibarlı hale getirmekti. Elbette o dönemde de yapılanları eleştirdik ama bugün bunları eleştiri olsun diye söylemiyorum, bir yere not etmek için ifade ediyorum. Maalesef millet olarak bazı şeyleri çabuk unutmak gibi bir özelliğimiz var. Bu yapılanlar bir hata mıdır? Eğer hata diyorlarsa amenna. Ama şu da unutulmamalıdır ki; hataların bedelleri de büyük oluyor. Bu hata milletimizin geleceğini doğrudan etkilemiştir, dolayısıyla görmezden geleceğimiz ya da ucuz bir hata değildir. Yüzlerce evladımızın şahadetine mal olan bir hatadan bahsediyorum. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak, o gaflet sürecinin içinde olmadık. O tarihte ne dediysek, bugün de aynı şeyleri söylüyoruz.”ÇÖZÜM SÜRECİ İHANET SÜRECİDİR
Teröre karşı yürütülen mücadeleyi ancak demeden, şartsız, şüphesiz desteklediklerini, Türkiye Kamu-Sen’in bugün yürütülen terörle mücadelede devletin ve TSK’nın yanında olduğunu söyleyerek, “Biz milletin vicdanıyız, milletin sesiyiz. Türkiye Kamu Sen olarak, Devletimizin terörle mücadelesini şartsız şüphesiz destekliyoruz. Bugün bu mücadeleyi veren sorumluluk makamında oturanlar, geçmişte hata yapmış olabilirler. Şimdi bunu konuşmanın sırası değil. Onlar şunu bilsinler ki, terörle mücadele kararlılıkla devam ettirildiği sürece biz desteğimizi sonuna kadar sürdürürüz. Eğer yine hata yaparlarsa, dün Çözüm Süreci ihanetinde olduğu gibi, yine çıkar gafletin karşısında cesaretle dururuz. Millet olarak vicdanlı olmak gibi bir özelliğimiz var. Meselelere; milletimizin, evlatlarımızın geleceği, ülkemizin birlik, beraberlik ve bölünmez bütünlüğü bakımından bakıyoruz” diye konuştu.15 TEMMİZ İHANET GİRİŞİMİYDİ
15 Temmuz’un bir ihanet girişimi olduğunu ifade eden Genel Başkan İsmail Koncuk; “Bilindiği gibi 15 Temmuz ihanet süreci yaşadık. 15 Temmuz’da yaşadıklarımız dün gibi gözümüzün önündedir. Gerçekten orada kirli bir senaryo vardı. 15 Temmuz; Türk milletini, TSK’yı da bölerek, parçalayarak, birbirine düşürerek, Türkiye’de iç çatışma yaratma çabasında olanların ihanet girişimiydi; Türkiye’yi, Suriye, Irak yapma amacı taşıyan hain bir girişimdi. Hamdolsun milletimizin ve bütün siyasi partilerimizin feraseti ile bu hain darbe girişimini atlattık. Peki bu ihanetin ardından nasıl bir tablo ortaya çıktı? Sayın Cumhurbaşkanımız, o günden bugüne her zaman birlik ve beraberlik mesajı verdi. Yenikapı ruhundan, toplumun her kesimini kucaklamaktan, bir ve beraber olmaktan bahsetti. Gerçekten Türkiye, bir ve beraber olması gereken günlerden geçiyor. Ben değil, biz dememiz gerekir.” dedi.Koncuk; “Kamu kurumlarına ve kurumların taşra teşkilatlarına sendika görünümlü, vakıf görünümlü, cemiyet görünümlü çeteler yuvalanmış! Bunların tek derdi, makam, mevki dünyalık..!
… Yenikapı Ruhu kamuda Vatansever olmayanlar İstiklal Marşı törenlerine karşı çıkan, hatta çocuklar soğukta üşüyor diye İstiklal Marşı okutulmasın, İstiklal Marşı törenlerine katılım zorunlu olmasın diyenlerdir; bölücüler rahatsız oluyor diye Andımız kaldırılırken alkışlayanlardır; ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ sözünü duyunca kuyruğuna basılmış gibi tüyleri diken diken olanlardır.”dedi.
İsmail Koncuk konuşmasını şöyle sürdürdü:
Kamu-Sen’in mücadelesi bu zemine oturmuş bir mücadeledir. Her bir arkadaşımızın burada olma sebebinin iyi etüt etme, idrak etme ve topluma anlatma sorumluluğu vardır. Bu nedenle buradayız ve beraberiz. Teferruatlara boğulmadan, meseleleri inat haline getirmeden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceğinin bizim ve evlatlarımız için ne kadar önemli olduğunun şuurunda olarak ve bu milletin yüzyıllardan beri taşıdığı kıymetleri bugün ilelebet var olacak. değerler olarak görerek bu mücadelenin içerisinde olmamız lazım.
TÜRKİYE KAMU-SEN BİR AYDINLAR VE AYDINLATMA HAREKETİDİR
Cesaretimiz var. Hatayı kim yaparsa yapsın, biz hata yapmayacağız. Milletimizin, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği adına hata yapmayacağız. Dolayısıyla bu hareketi büyütmeliyiz. Türkiye Kamu-Sen’i aydınlar hareketi olarak tanımlıyoruz. Ama burada sözde aydınlardan bahsetmiyorum. Bu milletin bütün değerleri ile barışık, gerçek anlamda aydın sıfatını hak eden insanlardan bahsediyorum. Türkiye Kamu-Sen aydınlar ve dolayısıyla bir aydınlanma hareketidir. Bu nedenle sorumluluklarımız çok fazladır. Hz. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi; ‘Bir haksızlık gördüğünüzde önce elinizle, gücünüz yetmiyorsa dilinizle engel olmaya çalışın, o da olmuyorsa kalbinizle (içinizden) buğzedin, bu imanın en zayıf noktasıdır.’ Bu hareketin mensupları gerekirse eliyle de, diliyle de hareket etmesini bilir. O şuurdaki insanlardan oluşan bir organizmadan söz ediyoruz. Ben sizi böyle bir teşkilatın temsilcisi olduğunuz için kutluyorum.Bir siyasi iktidar, olayları darbecilerin değerlendirdiği gibi değerlendiremez. Siyasi iktidarlar, seçilmiş iktidarlardır. Dolayısıyla hukuk, demokrasi ve insan hakları içerisinde kalmalıdırlar.
15 Temmuz’dan bu yana kamuda yaşananların yürek burkan bir hal aldığını bildiren Koncuk, siyasi iktidarın açığa almalarda, meslekten ihraçlarda hukuk, demokrasi ve insan hakları içinde kalması gerektiğini belirtti. Suçlu ile suçsuzun ayırt edilmesi gereken bir mekanizmanın oluşturulması gerektiğini ifade eden Koncuk, şunları söyledi: “15 Temmuz’un müsebbilerinin yanında hiçbir zaman olmadık. Ne 15 Temmuz öncesinde, ne de 17-25 Aralık öncesinde. Yolumuz bunlarla hiçbir zaman kesişmedi. Hatta geçmişte de bu yapıyı hep dış kaynaklı bir proje olarak gördük. 15 Temmuz’u yapan darbeci zihniyet, bu milletin değerleri ile barışık olmayanlar, geleceğine ihanet edenlerdir ve Türk milletinin düşmanları ile kol kola girmişlerdir.
BU MİLLETE İHANET EDENLERLE BİZİM DE HESABIMIZ VAR
Bakınız; herkes meşrebinin gereğini yapar. Ama bir siyasi iktidar, olayları darbecilerin değerlendirdiği gibi değerlendiremez. Siyasi iktidarlar, seçilmiş iktidarlardır. Dolayısıyla hukuk, demokrasi ve insan hakları içerisinde kalmalıdırlar. Siyasi iktidarların evrensel hukuk içinde olayları değerlendirmesi ve buna göre bir duruş sergilemesi gerekir. 15 Temmuz darbesini yapanlar bunlara fikren lojistik destek sağlayan kişi ve kurumları kastetmiyorum. Bu millete ihanet edenlerle bizim de hesabımız var. Ama üzülerek görüyoruz ki; şu anda gariban, mazlum, masum, suçu bizim anladığımız anlamda hukuk yollarıyla ispatlanmamış insanları peşin bir yargı ile suçlu ilan etme anlayışı var. Bunlar kabul edilemez.Hayatımızın hiçbir döneminde Fetöcüleri savunmadık. Ancak bu iş, Fetöcüleri cezalandırmanın çok ötesine geçti. Kantarın topuzu kaçtı. Türkiye Kamu-Sen olarak en baştan bu yana ‘hukuk içerisinde kalın, suçluyu suçsuzu ayırt edebilen bir mekanizma oluşturalım, geniş kapsamlı soruşturma yapılsın’ diyoruz. Mesela bylock kullananların konuşmaları ortaya çıkarılsın. Kişi buna itiraz dahi edemez, çünkü suçu sabittir. Buna kimsenin bir sözü olmaz. Ama sen kişiyi bylock kullanmaktan alırsan, o da ‘bu numara benim üzerime ama başka biri kullanıyor, belgeleri bunlar’ derse, hatta o belgelerle savcılığa suç duyurusunda bulunmuş ise, kişi suçsuzluğunu ispat ediyor demektir. Buna rağmen bu kişi açığa alınmış durumda. Ya da bir bankada hesap açtığı için açığa alınanlar, sonrasında göreve iade edilenler var. MEB’de son olarak 1980 personel daha açığa alındı. Bir kısmı da önceden açığa alınıp, göreve iade edilmişti, şimdi tekrar açığa alındılar. Neden? Göreve iade etmiştin.
Bu konuda zaman zaman bizi anlamak istemeyenler de çıkabilir. Hayatımızın hiçbir döneminde Fetöcüleri savunmadık. Ancak bu iş, Fetöcüleri cezalandırmanın çok ötesine geçti. Kantarın topuzu kaçtı. Şimdi bunları anlatmayalım mı? Kamu çalışanlarını bankada hesap açtığı için açığa alıyorlar, sonra da ‘17- 25 Aralık’tan sonra uyarmıştık’ diyorlar. Milleti uyaracağınıza bankayı kapatsaydınız, bankanın kapısına kilit vursaydınız. Bunların hiçbiri Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmış suçlar içerisine girmiyor. TCK’da hangi eylemin suç olduğu tek tek anlatılmış.
Bakınız; Türk milletinin, İslam dünyasının bir özelliği var: Millet olarak her Allah diyenin peşinden koşuyoruz, sorgulamıyoruz. İslam Dünyası bir dönem İngiliz Lawrence’nin peşinden de gitmedi mi? Bazı vatandaşlarımız da bu din istismarcılarına inandı, onların gerçek yüzünü göremedi. Allah diyeni elbette seveceğiz. Manevi hayata son derece saygılıyız. Ancak ‘Allah diyor, peki benim dini duygularımı istismar ediyor mu?’ sorusunu da soracağız.
Bizim de teşkilatımızdan da açığa alınanlar, ihraç edilenler oldu. Hani pisliğe taş atarsınız, üzerinize sıçrar ya tam o noktadayız. Hiçbir zaman bunlarla birlikte olmadık ama bankaya para yatırdığı ya da çocuğunu bu okullara gönderdiği için Türkiye sevdalısı birçok dava arkadaşımızın üzerine bu pislik bulaştı. Şunu söylüyorum; meslekten ihraç edecekseniz, suçunu ispat ettikten sonra ihraç edin. Aksi halde bir zulümle karşı karşıya kalırız.”
Her zaman hakkı savunacağız, hakkı seslendireceğiz, hakkı tutup kaldıracağız.
Koncuk sözlerine Mehmet Akif Ersoy’un şiiriyle devam etti: “Mehmet Akif Ersoy’un bir şiirinde dediği gibi;
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Her zaman hakkı savunacağız, hakkı seslendireceğiz, hakkı tutup kaldıracağız. Bakınız; doğruyu yapmamanın bedelini evlatlarımız ödüyor; El Bab’da, Kayseri’de, İstanbul’da şehitlerimiz bedel ödedi. Ecdadınız Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Malazgirt’te, Mohaç’ta bedel ödedi. Asırladır bu millet bedel ödüyor. Hakkı tutup kaldırmanın bir bedeli varsa, o bedeli öderiz. Milletimiz bu bedeli ödemeye razı olduğu sürece de, ülkemiz asla bölünmez. Ama haktan vazgeçilirse, adaletten şaşılırsa, işte o zaman korkun. Allah’a şükürler olsun, sizin gibi hakkı tutup kaldırma iddiasındaki insanların varlığı geleceğimiz için bizleri umutlandırıyor. Allah hepinizden razı olsun.
Eğer Türkiye’de sağlam bir sendikal mücadele gerekiyorsa ve bu sendikal mücadeleyi veren birileri varsa, onlara destek olmak lazım. Marifet iltifata tabidir.