Artan dijitalleşme, yalnızlaşma ve sosyal baskı… Tüm bunlar bir araya geldiğinde, genç bireylerin bazıları kendini dünyadan tamamen soyutlamaya başlıyor. Japonya’da ilk kez 1990’lı yıllarda gözlemlenen bu duruma, Japonlar ‘hikikomori’ adını verdi. Ancak artık bu bir Japonya problemi değil, küresel bir sosyal kriz haline geldi.
Günümüzde Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkede aileler, çocuklarının odalarından çıkmaması, işe ya da okula gitmeyi reddetmesi, arkadaş çevresiyle bağlarını koparması gibi belirtilerle karşı karşıya. Bu bireyler evde, çoğu zaman bir ekran başında saatler geçiriyor ama sosyal hayatta tamamen görünmez hale geliyorlar.
Hikikomori Nedir, Ne Değildir?
Hikikomori, basit bir içe dönüklük hali değildir. Klinik anlamda hikikomori:
En az 6 ay boyunca,
Evden hiç çıkmayan veya çok sınırlı çıkan,
Eğitim, iş veya sosyal ilişki kurmayı reddeden bireylerde,
Herhangi bir fiziksel engel ya da ağır psikiyatrik bozukluk olmadan gelişen,
Şiddetli sosyal geri çekilme durumudur.
Bu bireyler sadece sosyal hayattan çekilmekle kalmaz, zamanla kişisel bakımını aksatma, gece gündüz döngüsünü tersine çevirme, anksiyete ve depresyon gibi ikincil sorunlarla da karşılaşabilir.
Birincil ve İkincil Hikikomori Arasındaki Fark
Birincil Hikikomori: Herhangi bir tanılı ruhsal hastalık olmaksızın, sosyal çevreden uzaklaşan bireyler.
İkincil Hikikomori: Altta yatan depresyon, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, otizm spektrum bozukluğu gibi tanıların da eşlik ettiği durum.
Her iki grup da tedaviye ihtiyaç duyar. Ancak birincil hikikomori daha erken müdahaleyle sosyal yaşama döndürülebilirken, ikincil hikikomoride eşlik eden psikiyatrik durumların da ayrıca ele alınması gerekir.
Aileler Ne Yapacağını Bilmiyor
Bu durumu yaşayan bireylerin aileleri çoğu zaman ne yapacağını bilemez halde. Genellikle 'geçer', 'ergenlik dönemi', 'biraz dinlensin' gibi düşüncelerle uzun süre bekleniyor. Ancak bu bekleyiş, durumun daha da kronikleşmesine neden olabiliyor.
Uzman Psikologlar, ailelerin şunlara dikkat etmesi gerektiğini belirtiyor:
Çocuk aylardır evden çıkmıyor,
Okul veya iş gibi sorumlulukları tamamen reddediyor,
Akran ilişkisi kurmaktan kaçınıyor,
Sürekli bilgisayar başında ve sosyal bağlardan uzaksa,
bu durum sadece “asosyal” olmakla açıklanamaz.
Hikikomori'nin Nedenleri Nelerdir?
Dijitalleşme ve Sanal Bağımlılık:
Sürekli ekran karşısında olmak, sosyal ilişkiler yerine sanal dünyaya yönelme.Aile ve Toplum Baskısı:
Başarı beklentisi, kıyas kültürü ve disiplin baskısı çocukları içe kapatabiliyor.Zorbalık ve Sosyal Travmalar:
Okulda yaşanan dışlanma veya akran zorbalığı bu sürecin tetikleyicisi olabiliyor.Yetersiz Sosyal Destek:
Empati kurmayan çevre, iletişim zayıflığı ve yalnızlık hissi.
Hikikomori Nörobiyolojik Bir Sorun mu?
Henüz kesinleşmiş bir nörobiyolojik tanı mekanizması yok. Ancak yapılan bazı araştırmalar:
Oksidatif stres,
Bağışıklık sistemi anomalileri,
Beynin sosyal ilişki merkezleriyle ilgili işlevsel farklılıklar gibi faktörlerin etkili olabileceğini gösteriyor.
Bu, hikikomori'nin sadece psikolojik değil, biyolojik yönlerinin de olabileceğini ortaya koyuyor.
COVID-19 Süreci Riski Büyüttü
Pandemi döneminde uzun süre evde kalmak zorunda kalan gençler arasında, sosyal geri çekilmenin kalıcı hale geldiği gözlemlendi. Bu süreçte sosyal fobi, teknoloji bağımlılığı ve yalnızlık duygusu daha da arttı.
Birçok uzman, COVID-19 sonrası gençlerdeki gönüllü izolasyon eğiliminin hikikomoriye benzediğini ve bu durumun Türkiye dahil birçok ülkede göz ardı edildiğini ifade ediyor.
Tedavi Mümkün mü?
Evet. Ancak tedavi, zamanında müdahale, uzman desteği ve güçlü aile iş birliği gerektirir.
Başlıca tedavi yaklaşımları şunlardır:
Bilişsel davranışçı terapi
Aile terapisi
Sosyal beceri eğitimi
Psikiyatri desteği (gerektiğinde ilaç tedavisi)
Adım adım sosyalleşme planı
Ailelerin baskıcı değil destekleyici bir tutum sergilemesi, bireyin güven alanını yargılamadan güçlendirmesi önemlidir.
Türkiye’de Durum Nedir?
Türkiye’de hikikomori vakaları artışta. Özellikle büyük şehirlerde, genç erkeklerde ve üniversite sonrası dönemde sık görülüyor. Ancak bu konuda istatistiksel veri neredeyse yok denecek kadar az.
Uzmanlar, rehberlik servislerinin, aile danışmanlarının ve sosyal hizmet birimlerinin bu konuda daha etkin hale getirilmesini öneriyor.
Sonuç: Sessizliğe Kulak Vermek Gerek
Hikikomori bir anda ortaya çıkan bir sorun değil, yıllar içinde sessizce büyüyen bir yalnızlık halidir. Gençler ekranlara gömülürken, ebeveynler, eğitimciler ve sağlık sistemleri bu sessiz çığlığı duymalı.
Çocuğunuzla iletişim kurun. Sadece gözlemlemeyin, gerçekten dinleyin.
Evden çıkmıyorsa değil, hayatla bağ kurmuyorsa müdahale zamanı gelmiş olabilir.